Lütfü Oflaz'dan bomba gibi kitap
Askeri darbeye karşı ilk insan hakları kampanyasını başlatan Lütfü Oflaz’ın Akis yayınlarından çıkan “VİCDANLAR İKTİDARA” isimli kitabı münferit denemelerden oluşuyor. Yine kıyasıya garibanları anlatıyor, kıyasıya oligarşiyi eleştiriyor, kıyasıya kartel zihniyetini deşifre ediyor. Başkaları gibi pornocu holding patronlarına her gün küfredip sonra özür dilemiyor. Canlı yayında ağlamıyor. Emperyalist köpeklerin maşası olmuyor. Sabah solcu kalkıp, öğlen dinci, akşam münafık olmuyor. Ne yapıyorsa ayan beyan yapıyor. Kimseden gizlisi saklısı yok... Fidel Castro derken Humeyni ve Nasrullah’ı da ihmal etmiyor. Pancho Villa ve Emiliano Zapata derken Ahmedinejat’ı unutmuyor. Che’nin, Morales’in, Chavez’in Türkiye temsilcisi gibi Oflaz... üç kelimeyle: Sürekli aksiyon... Sürekli inkılab.. Sürekli mizah... Onu yakından tanımak bahtına sahip olan herkes, vicdan felci geçirmeyen üç beş hassas adamdan biriyle konuştuğunu hemen anlıyor. Lütfü abi halen belediye otobüslerine biniyor. Mütevazılığı bir gösteri olarak değil, hayat felsefesi olarak bünyesinde barındırıyor. Bir derviş gibi yaşıyor. Güçlülerin ve güçlüklerin karşısında geri adım atmıyor. Zorbanın kahpeliği ne kadar güçlü olsa da “mazlumun yanından ayrılmam ulan” diyor. Necip Fazıl’la Nazım Hikmet’in bileşkesi olan Lütfü Oflaz, islamcı aydın kesimin bilinçaltı olduğunu her yazısında belli ediyor. “Bu halktan bi cacık olmaz” diyen entelijansiyanın küçük burjuva telkinlerine rağmen fena halde halkçı o... 2000 yılında sivil toplum kuruluşları ve aydınlar cumhurbaşkanı adayı olarak göstermişlerdi Lütfü Oflaz’ı. Şimdilerde bir çok sivil toplum hareketinin kullandığı “Susma, sustukça sıra sana gelecek”, “Yılgınlık yok direniş var” gibi sloganların isim babası da Lütfü Oflaz. İflah olmaz bir çocuk resmi beliriverir onun metinlerini okurken içimde... Hani adı konulmamış bi şeydir... Hepimizin bir zamanlar “lütfen büyüttüğü” ve ergenlikle birlikte öldürdüğü o hesapsız çocuk işte.. Yazıkatürün mimarı Lütfü Oflaz, o çocuğu halen içinde yaşatan bir şovalye. Fikirle filizlenmiş, cesaretle örgüleşmiş, zamanla keskinleşmiş bu kalem kınından çıkmış bir kılıç gibi karşımızda duruyor. Ve biz buradan şimdi kimin kellesini koparacak diye Oflaz’ı seyrediyoruz.
Ahmet Can
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.