Kılıçdaroğlu’ndan Gaf Üstüne Gaf
“1921’de orası Türkiye toprağıdır diye anlaşma yapmışız, 1923’te Lozan, 1936’da Montrö Anlaşması yapmışız, 1938’de Hatay’ı Türkiye toprağına katmışız, 1974’te garantörlük hakkımızı kullanarak Kıbrıs’a gitmişiz. Bunların tamamını kim yaptı? CHP yaptı. Biz bunları yaptık. “ diyerek büyük gaflara imza attı.
Bu sözlerle Kılıçdaroğlu sembolik olarak 9 Eylül 1923’te kurulan partisinin (Tarihçi Cemil Koçak’a göre tam tarihi 10 Ekim 1923’tür, 10 Kasım 1924’te ise HF olan adı CHF olmuştur) kuruluşundan bile habersiz Cumhuriyetin ilanından önce imzalanan Ankara anlaşmasını ve Lozan’ı sahiplenmeye kalktı.
Kılıçdaroğlu bunları aktarırken ne yazık ki 1939‘da CHP’nin imzaladığı ABD ile kapitülasyon anlaşmasını, Atatürk’ün ölümünden 4-5 ay sonra dış borcu bir günde nerdeyse 2.4 katına çıkaran anlaşmayı ve 1940’larda birbiri ardına imzaladığı anlaşmalarla ordu malzemelerini ABD’den para ile satın aldığı halde, “istendiği takdirde geri iade edilecektir” gibi sömürge devletlerine yakışacak anlaşmaların altına imza koyanların kim olduğunu bilmiyor gibiydi.
Kıbrıs’a gelince, “yollanan askerleri geri çekin, ABD silahlarını bizden izinsiz kullanamazsınız” diye adeta Türkiye’ye “haddinizi bilin” diye ayar veren Johnson mektubunu sineye çekende yine CHP idi.
1974 yılında gelindiğin de ise Türk ordusunun subayları o günkü imkanlar dahilinde çıkarma gemisi ve diğer ihtiyaçlarını gidermişlerdi. Ancak başbakan Ecevit hala İngiltere ile birlikte bir şeyler yapmanın yollarını arıyordu.
Öyle ki çıkarmadan önceki gün bile Ecevit İngiltere’ye gitmeye kalkmış ve hükümet ortağı olan Erbakan “orada bir şeylere imza atıp bizi sıkıntıya sokmasın” diye yanına Oğuzhan Asiltürk’ü adeta bekçi gibi dikmişti. Sonrasında ordu komutanları Erbakan’a “yetki artık sizde, emir verin gidelim ancak bizi geri çağırmayın, onurumuza dokunuyor” demişler ve çıkarma başlamıştı.
2'nci Barış Harekatında ordu komutanları “emir verirseniz biz Kıbrıs’ın tamamını alırız, sizde ülke dışına biz emir verdik ama komutan dinlemiyor diyerek oyalarsınız, sonrasında elde tutabilirsek tutarız, tutamazsak bizi asarsınız olur biter” demişler ancak toplantı biter bitmez Ecevit kamera karşısına geçerek “ateşkes kararını tebliğ ettiklerini” bildirerek hem Türkiye’ye, hem orduya hem de hükümet ortaklarını büyük bir kazık atmıştı.
Anlattıklarımız size hayal mahsülü geliyorsa lütfen youtube’da Rahmetli Denktaş’ın Rahmetli Erbakan’ı Kıbrıs’ta ki törenlerde nasıl selamladığına bir bakın. İkna olmadınız mı? O halde Rahmetli Erbakan’ın ölümünden bir süre önce bu konuyu da anlattığı İsmail Kahraman’ın çektiği belgesele bakın. Ecevit ise Kıbrıs’ta verilen savaşı seçimde oya tahvil etmeye hayret ederek seçimlere girmiş ancak umduğunu bulamamıştı.
Bütün bunları bilmeyen birisinden elbette 1936’da imzalanan Montrö’nün hangi şartlarda imzalandığını bilmesini beklemiyoruz. Lozan’da adeta bedava su kanalı haline gelen –ki hale öyledir ve dünyada bir örneği yoktur, Süveyşten Mısır yılda 5 milyar dolar kazanırken bizde boğazdan geçmek bedavadır- ve güvenliğini bile sağlamaktan aciz bırakıldığımız Lozan yüzünden endişelenen devletlere karşı ancak oldu bitti ile imzalanmıştır. Maksat boğazların bir tarafın eline geçmemesidir.
Bütün bunları bilmeyen birisinden elbette o garantörlük anlaşmasını imzalayanın Menderes olduğunu bilmesini de beklemiyoruz. Hani 27 Mayıs darbesine alkış tutarak ipe gönderdikleri Menderes. O anlaşma olmasaydı Türkiye Kıbrıs’a müdahale bile edemeyecekti. Üstelik Yassıada duruşmaların sözde Kıbrıs Fatihi Ecevit, başka bir olay hakkında dinlenirken “Menderes’in Kıbrıs Türklerine örtülü ödenekten yardım ettiğini bunun suç olduğunu” dile getiriyordu.
İhk/habervaktim.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.