Davutoğlu: Silahlar Hemen Bırakılmalı

Davutoğlu: Silahlar Hemen Bırakılmalı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe'de yapılan açıklamadaki asıl esasın, örgütün silah bırakması olduğunu söyledi.

Başbakan Dutoğlu, ATV- A Haber ortak yayınında Murat Akgün'ün sorularını cevaplıyor. Çözüm süreciyle ilgili tartışmalara değinen Davutoğlu, Cumartesi günü yapılan açıklamanın temelinin, PKK'nın silah bırakması olduğunu söyleyerek, "Bu açıklama sonrası silahlar hemen bırakılmalıdır" diye konuştu. "Silah, ne zaman bırakılmalı sizce" sorusu üzerine de "Hemen" yanıtını veren Davutoğlu, bu açıklama sonrasında 2013 Nevruz'unda yaşanılanlara geri dönülmemesi gerektiğini söyledi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü;

"BU SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISIDIR"

"Çözüm Süreci'ne ilişkin hafta sonunda yapılan açıklamalar, HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, 'Öcalan'ın açıklaması niyet beyanıdır. Öcalan, kongre çağrısını asıl 10 madde üzerinde mutabakattan sonra yapacak. İzleme kurulunun katıldığı ilk toplantı, müzakere tarihi olarak belirlenecek ve 10 madde tartışmaya açılacak' dedi. PKK, bu şartlarda size göre silahları ne zaman bırakıyor ve bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine, atılacak adımlar hakkında değerlendirmede bulunan Davutoğlu, o gün yapılan açıklamanın herkesin bildiği bir açıklama olduğunu söyledi.

"SİLAH BIRAKMA İÇİN ÖN ŞART YOK" 
 
Orada, bir ön şart yok. Yani '10 madde konuşulacak, sonra silah bırakma görüşülecek' diye bir husus yok. Aksine, silah bırakma iradesi, çağrısı ve bunun tarihi bir adım olduğu vurgusu var. Daha sonra da 10 madde etrafında Türkiye'nin genel siyaseti ile ilgili tartışmalar yapılabileceği, bu on maddenin bu süreçte önemli olduğu hususu var.

"KONGRE DAVETİ YAPILIYOR" 
 
Bu, silahları bırakma çağrısıdır, niyet beyanı, irade beyanıdır. Yoksa, eğer öyle olmamış olsa Çözüm Süreci'nde atılan bu adımın içeriği, muhtevası boşaltılmış olur. Bu açıklamanın özü, silahları bırakma kararıdır ve orada çok açık bir şekilde bu karar beyan ediliyor ve kongre daveti yapılıyor. Burada, silahları bırakmanın bir ön şartı gibi takdim edilmesi, açıklamanın özünü, muhtevasını, odaklandığı noktayı saptırmak anlamına geliyor. 
 
Pervin Hanım ve bu görüşmeleri yapan arkadaşlar bilirler ki burada önce karar, irade ve niyet beyan ediliyor; bu çağrı yapılıyor sonra bu Çözüm Süreci'nin ana unsurları olarak bazı maddeler zikrediliyor. Bu maddeler de bir taraftan HDP bu açıklamayı yaptıktan sonra maalesef bazı yorumlar getiriyor, bir taraftan da MHP ilginç bir şekilde bu açıklamanın içini boşaltmak için 10 maddeye dikkati çekiyor. Bu on maddede, demokratik siyaset var, özgür vatandaşlık ilkesi var, özgürlüklerin korunması var, kamu düzeni var, kavram olarak var. Çözüm Süreci sosyoekonomik yani kalkınma boyutu var. Bu on maddenin içinde TBMM'de veya herhangi bir entelektüel ortamda tartışılması abes teşkil edecek hiçbir husus yok.
 
"SİLAH HEMEN BIRAKILMALI"
 
2014'te bence en kritik aşamalarından biri. 2013'teki açıklama sonrasındaki geri çekilmeyle ilgili taahhütler yerine getirilmedi ama bizim irademiz devam etti ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde yasal çerçeve çıktı.
 
Dolayısıyla bu metin bize geldiğinde üzerinde tek tek üzerinde durduk. Silah bırakma çağrısı burada esas olarak bu 10 maddeden önce zikredilmektedir. Silah, bırakılması zaten demokratik siyasetin önünü açar.

HDP'YE ÇAĞRI 
 
Buradan çağrıda bulunmak istiyorum. Sadece HDP'ye değil. Sayın Demirtaş'ın açıklamalarıyla orada yapılan açıklamanın içi boşaltılmaya çalışıldı. Doğru değil. Sahiplenin bu süreci, korkmayın. Türkiye'de Kürt vatandaşlarımızı, bu sahiplenme konusunda kimse suçlamayacak, aksine kredi kazanacaksınız.
 
Öyle bir şey ki MHP'nin dili de bir şüpheden bir tehdit oluşturuyor. Tehditten çatışma ortamı. Hayır. Kimse artık şehit cenazesi görmek istemiyor, kimse Türkiye'nin birliği beraberliği üzerinde spekülasyon yapılmasını istemiyor.
 
"HDP VE MHP'Yİ MECLİS'TE YAN YANA OTURURKEN..." 
 
Bir taraftan çok memnun oluyorum HDP ile MHP'yi Meclis'te yan yana otururken gördüğümde. Bu Meclis'in temsil kabiliyeti açısından önemlidir ama sanki görünmez bir psikolojik duvar varmış gibi konuşmadan yan yana oturmak yerine, konuşun, paylaşın. Bundan hiç kimsenin zararı olmaz. Olumlu süreçte de işbirliği yapın. Biz, herkesle konuşur, kanaatlerimizi paylaşırız ama şimdi, 10 madde üzerinden, sanki bu 10 madde son yüzyılın bölünme deklarasyonuşmuş Sayın Bahçeli'nin açıklaması. Nereden çıkarıyorsunuz? aksine, biz yüz yıllık yaraları sararak geliyoruz. 
 
Benim gönlümdeki Türkiye'de MHP de gitsin Seçim Süreci'nde Hakkari'de miting yapabilsin, derdini anlatabilsin, Diyarbekir'de yapabilsin. Bu, demokratik siyaset açısından önemli. Hem bunu yapamayacak bir konjonktürdesiniz, zihnen Türkiye'yi bölmüşsünüz. Belli yerlere gitmeme gibi bir anlayış içinde hareket ediyorsunuz. Biz, her yerde varız.
 
"KILIÇDAROĞLU İSTİFA ETMELİDİR" 
 
Eğer bir anamuhalefet partisi lideri kendisi için ulaşabileceği en büyük hedef olarakyüzde 35'i seçmişse o gün istifa etmeli. Düşünün ben şimdi iktidar partisiyim, 12 yıllık bir iktidarın birikimi üzerine konuşuyorum. 12 yıllık bir iktidarda yıpranma olur. Şimdi ağzımdan yüzde 35 değil, yüzde 45 geçse bile tövbe istiğfar ederim demeyeyim ama kendimi söyle bir silkelerim. Derim ki bir dakika, 'yüzde 50 bile demen doğru değil. Halkın her kesimine ulaşacağım, en yüksek oyu elde edeceğim' demen lazım. O anlamda, yüzde 50 bile bizim için hedef değildir. Hedef bizim için, 77 milyon vatandaşımızın gönlüne girmek. Üst sınır konduğu zaman, siz kendi hayalinizi de sınırlıyorsunuz demektir. 17-25 Aralık'tan sonra 'AK Parti yüzde 35'lere düşecek' diyorlardı yani kendilerince AK Parti'yi hayallerindeki getirebilecekleri en kötü nokta, CHP'nin ulaşabileceği en iyi nokta ise aramızdaki fark bu işte. Kılıçdaroğlu'nun söyle bir silkinmesinde fayda var. O silkinmeyecekse CHP'li seçmenin onu silkelemesi lazım. Yüzde 35 alır mı alamayacak. Mümkün değil. Bunun dile getirmesi bile aslında zaafını ortaya koyuyor.
 
"HDP KARARINI VERMELİDİR"
 
HDP'nin yüzde 10 hedefi de o da kendi sınırlarını ortaya koyuyor. Ne olacağını tabii zaman gösterecek ama HDP'nin buradaki sınavı şimdi bu açıklama o bakımdan kritikti. Ya kemikleşmiş oylara yönelir, yüzde 10'u hayal edemez, çatışmacı bir dil kullanır ya da yüzde 10'a ulaşmak için çabalama yönünde daha uzlaşmacı ve esnek bir dil kullanır. O zaman da kemikleşmiş oylar üzerinde kaygı duymaya başlar. Bunları yaşayacak HDP de, bütün partiler de. Demirtaş'ın, 'eğer yüzde 10'u ulaşamazsak Türkiye'de felaket oluyor anlamına gelmez, halk kimi seçerse ve takdir ederse' gibi açıklaması var. Bu doğrudur.
 
"SEÇİM SONUÇLARINI KABUL ETSİNLER"
 
Şimdiden söylüyorum, seçim gayrimeşrudur demeyin. Şartlar, oyunun kuralları belli. 'Parti olarak gireceğiz' dediniz tamam güzel, yiğitçe bir tavır ama 7 Haziran akşamı yüzde 10'u yakalamazsanız, 'bu seçim gayrimeşrudur, bu parlamentonun temsil kabiliyeti kalmamıştır' demeyin. Milletin iradesine saygı duyun. Tek tek girecekseniz yine girin. Bu sefer niye baraj var diye sormayın, kararınızı kendiniz alın. Seçimden sonra barajı kaldıracak alternatifleri konuşmaya da hazırız ama şimdi kurallar neyse o kurallara saygı göstererek girin ve neticesine de razı olun. Halkımız ne derse biz razıyız." 
 
Hayatı boyunca hiçbir zaman başarıya üst sınır koymadığını altını çizen Davutoğlu, kendisinin işinin gereğini yapacağını ve gayret göstereceğini başarıya ulaştırmanın ise Allah'tan olacağını anlattı."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum