"DTP kürtlerin değil, PKK'nın temsilcisi"
Büyük Birlik Patisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, terör örgütü sempatizanları tarafından çıkartılan son olayların kutuplaşmayı artırıp, çatışma kültürü oluşturmaya yönelik olduğunu söyledi. Bu süreçte yatıştırıcı rol oynaması gereken DTP'nin aksine olayları kızıştırdığını belirten Yazıcıoğlu, "Her seferinde Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden DTP bu tavrıyla artık, PKK'nın temsilcisi olduğunu tescil etti." dedi.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Yazıcıoğlu, son haftalarda ülkede yaşanan ve siyasilerin de söylem ve tavırlarına yansıyan gerilimle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Yaşananları bilinçli olarak sürdürülen bir stratejinin parçası olarak gören Yazıcıoğlu, bu yıl ağustos ayında terör örgütünün Kandil'de yaptığı toplantıda bazı kararlar alındığına dikkat çekti. BBP lideri, "Kandile yapılan PKK kurultayında Türkiye eylem planı hazırlanıp tartışıldı. Burada gerginliği artırarak kutuplaşmayı derinleştirmek ve bir çatışma psikoloji oluşturmaya yönelik bir strateji takip edildi. Aktütün saldırısı ve ardından çocukların eylemlerde öne sürülmesi, ülkenin başbakanının bazı illere sokulmak istenmemesine yönelik tehditler ve PKK'nın siyasi sözcüsü olduğunu artık açıkça ortaya koyan siyasi bir partinin söylemlerine baktığımızda bu açıkça görülüyor. Bu yıllardır PKK'nın sürdürdüğü bir stratejidir." şeklinde konuştu.
KÜRTLERE ACIDAN BAŞKA NE VERDİLER?
DTP'nin her seferinde kendini Kürtlerin temsilcisi gibi takdim ettiğini hatırlatan Yazıcıoğlu, ancak gelinen noktada bunun bir aldatmaca olduğunun anlaşıldığını kaydetti. "Hâlbuki DTP, artık PKK'nın siyasi temsilcisidir." diyen Yacazıoğlu, terör örgütünün ise uluslararası güç odaklarının Ortadoğu'daki hâkimiyet mücadelesinde kullanılan bir maşa olduğunu söyledi. PKK'nın hiçbir zaman Kürtlerin hareketi olmadığını ifade eden Yazıcıoğlu şöyle konuştu: "Bugün eğer Kürt kardeşlerimiz yaylalarını terk etmişse, tarlalarını ekip biçemiyorsa, kendi baba ocağından kopmuş ve başka yerde çocukları kapkaççı durumuna düşmüşlerse bunun kaynağında terör ve PKK vardır. Ve bugün eğer doğduğu topraklarında çocuklarının geleceği için iyi bir gelecek hayali kuramıyorsa, yatırımdan, üretimden yeterince yararlanamıyorsa, işsizlik, yoksulluk, gerilim, kavga ve çatışma varsa yine bölge terör kıskacının içerisindeyse, bunun kaynağında PKK var. PKK kime mutluluk getirdi? Kime yarar sağladı?"
MECLİS'İ KANDİL'E ÇEVİRMEK İSTİYORLAR
Yazıcıoğlu, son olaylarla PKK'nın Türk-Kürt kardeşliğine bir kez daha darbe vurmak istendiğini dile getirdi. DTP'nin de söylem ve eylemleriyle buna alet olduğunu kaydeden Yazıcıoğlu, "Bunu isteyenler bu ülkenin menfaatine nasıl bir iş yapmış oluyorlar. Bunlar nasıl bu milletin bir parçasının temsilcisi olabilirler? Kürt Türkmen kardeştir. Laz-Çerkez, Alevi-Sünni hep beraber bu vatan toprağında karıştık, kaynaştık. Kız aldık, kız verdik. Kanamız terimiz soyumuz birbirine karıştı. Ama PKK milleti bölmek istiyor. Onun siyasi temsilciliğini yapan partiler de eylemlerine hizmet ediyor. Örgütün bir silahlı kanadı var dağda, bir de siyasi kanadı var ovada." diyerek DTP'yi PKK'nın siyasi kanadı olarak nitlendirdi.
Yazıcıoğlu DTP'nin, Güneydoğu'da yeni bir sıkıyönetimin ilan edilmesini, OHAL'in getirilmesini isterken, partilerinin de kapatılmasını istediğini öne sürdü. Bunu belli bir plan dahilinde yaptıklarını kaydeden Yazıcıoğlu DTP'ye yönelik eleştirilerini şöyle sürdürdü: "'Başbakanın şu şehre gelmesi Şaron'un Kudüs'e gelmesi gibidir' diyorlar. Yine 'bu çocuklar bir halkın içine sinen tepkileri gösteriyor' diyorlar. Soykırım kavramlarını kullanıyorlar. Sonra da Meclis'te Türkiye'nin eyaletlere bölünmesini isteyen Kürtçe kitapçık dağıtıyorlar. Bu resmen bağımsızlık istemektir. TBMM'yi adeta Kandil'e çeviriyorlar. Bir milletvekili ön saflarda terör faaliyetlerine destek oluyor. Bir milletvekili çıkıyor çocukların sokağa çıkmasına ellerinde taşlarla polise saldırmasına hiç yoktan destek oluyor. Bir dönem bu milletin çocuklarını birbirine kırdırmış binlerce vatandaşımızın hayatına sebep olmuş, binlerce güvenlik görevlisinin şehit olmasına sebep olmuş bir katilin alenen temsilcisi gibi davranıyorlar şuan. Bütün bu olup bitene Kürt sorunu diyorlar. Ondan sonra masaya çağırıyorlar."
"DEMOKRASİYİ BÜTÜN TÜRKİYE İÇİN İSTEYELİM"
Yazıcıoğlu, DTP'Yİ hak ve özgürlük söylemlerinde de samimiyetsizlikle suçladı. Demokrasi, temel insan hakları ve özgürlük gibi kavramların onlar için aslında önemli olmadığını kaydeden Yazıcıoğlu, bu iddiasını şu görüşlerle savundu: "Eğer demokratik hak istiyorlarsa biz bütün ülke insanı için insan hakkı istiyoruz. Ülkenin birlikte olmasını istiyoruz. Bir bütün olmak istiyoruz. Demokrasiyi birlikte özümseyeceğiz. Her türlü özgürlüğü özümseyeceğiz. Kaynaklarımızı bütün milletimiz için kullanacağız. Bunları kullanırken de Türkiye'nin ve insanımızın güvenliğini tehlikeye sokmayacağız demeniz gerekir. Bir taraftan karakol basıp her yere mayın döşeyeceksin. Büyükşehirlerde kitlesel katliamlar yapacaksın. Sonra da bunları Kürt sorunu için yaptım diyeceksin. Bunlar planlı ve programlı olarak, uluslararası tanıma uygun tam terör faaliyetidir. Güvenliğimiz için özgürlüğümüzden özgürlüğümüz için de güvenliğimizden vazgeçmeyeceğiz. Onun için herkesten önce Kürt aydınlarımız bunlara alet olmayacak. Bunların kendilerini temsil etmediğini açıkça ilan edecek."
"SAĞDUYU ELDEN BIRAKILMAMALI"
Yazıcıoğlu, ülkede oluşan gerginliğin insanların olaylar karşısındaki tavrına da yansıdığını söyledi. Ülke güvenliğini devletin güvenlik birimlerinin sağladığını hatırlatan BBP lideri, bunların ise hukuk çerçevesinde icra edilmesi gerektiğinin altını çizdi. "Bütün tahrik senaryolarına rağmen sağduyulu hareket edilmesi gerekir." diyen Yazıcoğlu şöyle konuştu:
"Olaylar karşısında devletin güvenlik güçleri insiyatif alacak. Bu noktada arzu edilen halkın birbirlerine yönelik hareketleridir. Bu belli kesimlerin istediği bir tepkidir. Onun için hepimizin azami dikkat göstermesi lazım. Tabi öncelikle devlete yönetme sorumluluğu taşıyanların çok daha dikkatli olma mecburiyetleri vardır. Şimdi eğer Diyarbakır, İstanbul'da belli semtlerde yapılan eylemleri bu halkın direncidir, bu halkın tepkisidir diye ortaya koyarsa onun karşısında da başka tepkiler ortaya çıktığında devleti yönetenler bunlar da 'halkın tepkisi' derse o zaman devlete gerek kalmaz. Yani böyle bir fırsatı kimseye vermemeliyiz. Ama ülke dağ başı da değildir. Hep beraber güvenlik güçlerimizin arkasında olacağız, onlara güveneceğiz. Ülkemizi OHAL gibi uygulamalara maruz bırakmadan, en üst düzeyde güvenlik mekanizmasının çalıştırılması lazım. Masum vatandaşlarla teröristlerin birbirinden ayırt edilmesi lazım."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.