Bomba 7 Haziran Açıklaması
Ünal, ''Muhalefet, uluslararası odakları, bölücü terör örgütlerini ve paralel yapıyı yanına alarak ittifak kurdu'' dedi.
O, yıllarca tarihe işlenen konuşmaların yazarlığını yapan, "söz ustası" bir isim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, açıklamalarıyla Türkiye'nin rotasını çizerken, bir çok metin onun kalemiyle şekillendi. Şimdi, milyonların deyimiyle "Reis"in yanında edindiği tecrübeleri, siyaset meydanına taşıyor.
Erdoğan'ın eski Başdanışmanı ve AK Parti Ankara Milletvekili adayı Aydın Ünal, parlamento yolculuğundaki koşuşturması arasında Akşam gazetesine konuştu.
7 HAZİRAN DÖNEMEÇTİR
Yıllarca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlığını ve metin yazarlığını yaptınız. Şimdi neden milletvekilliği?
Cumhurbaşkanımıza danışmanlık ve metin yazarlığı benim için eşsiz bir okul oldu. İnanın, yaşadığım süreç birkaç doktora yapmaya eşdeğerdi. Büyük bir liderin gece gündüz yaptığı çalışmalara, verdiği mücadeleye tanıklık ettim. Türkiye'nin yaşadığı değişime tam merkezinden şahit oldum. Devleti, bürokrasiyi, toplumu daha iyi tanıma fırsatı bulduğum kadar, siyaseti de daha yakından izleme, gözlemleme, tecrübe etme imkanım oldu. Milletvekili adayı olma kararım, aslında teoriden pratiğe geçme teşebbüsüydü. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız ve AK Parti'nin ilgili kurulları da bu teşebbüsü olumlu karşıladı, adaylık süreci böylece başladı.
ESKİ TÜRKİYE İÇİN SALDIRACAKLAR
7 Haziran'ı son dönemin en önemli seçimi görüyorum. Zira "Yeni Türkiye" adını verdiğimiz süreç, 7 Haziran seçimleriyle sarsılmaz bir zemin kazanmış olacak. 7 Haziran önemli, çünkü "eski Türkiye" özlemi içinde olanların son bir gayretle saldırıya geçtiklerine şahit oluyoruz. Ya Türkiye'nin 13 yıllık kazanımları güç kazanacak ya da en kritik dönemeçte yeni Türkiye hayali ve hedefi yara alacak. Muhalefet partilerinin, yanlarına uluslararası odakları, bölücü terör örgütlerini, Paralel Yapı'yı alarak kurdukları ittifak bile 7 Haziran'ın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. 7 Haziran'da ya millet kazanacak ya da millet düşmanları. Ya Eski Türkiye kazanacak ya da Yeni Türkiye.
Çözüm sürecinde tarihi anlara şahitlik ettiniz, tarihi kelimelere döktünüz. Süreç başarıya ulaşacak mı?
Seçim çalışmaları için Ankara Altındağ'da bir "şehit evi"ne gittik. 1993'te Bingöl'de şehit olmuş kardeşimizin yakınlarıyla sohbet ettik. Büyük acı yaşamış olan aileye çözüm süreci hakkındaki düşüncelerini sordum. "Akşamları çatışma haberleri dinlemiyoruz, şehit haberleri almıyoruz. Daha ne olsun" diye cevap verdiler. Bir şehit ailesini bu noktaya, bu soğukkanlı, vakur duruşa getirebilmişseniz, çözüm süreci büyük başarı kaydetmiş demektir. Kürt ya da Türk anneleri, evlatlarının ölmediği ve zamansız ölmeyeceği fikriyle huzur içinde yaşıyorlar.
KARDEŞİLİK KAZANSIN
Erdoğan'ın canını ortaya koyarak sergilediği cesur duruş millet, özellikle anneler tarafından kabul gördü. 7 Haziran bir yönüyle kandan, acıdan, şehit cenazelerinden beslenen muhalefetle; kardeşliğin yanında duran AK Parti arasında geçecek. Kazanan inşallah bir kez daha AK Parti, yani kardeşlik olacak.
O KONUŞMALARI UNUTAMAM
Sözün ağırlığından bahsettiniz... Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarından hangileri deyim yerindeyse, "kurşun gibi" ağırdı?
Harp Akademileri'nde kurmay subaylara yaptığı konuşma, Necip Fazıl'la ilgili bir konuşması, gençlere yaptığı tüm konuşmalar, 12 Eylül'de asılan gençleri gözyaşlarıyla anlattığı ya da sanatçılarla yaptığı konuşmaları unutamadım. Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı konuşma tarihiydi. Bir de İstanbul mitingleri... Son Çanakkale klibindeki Arif Nihat Asya şiirini de bir İstanbul mitinginde okumuştu.
MİRASI REDDEDiP TAKLİT ETTİK
Sayın Cumhurbaşkanı son dönemde "Türkiye modeli başkanlık" diyor. Sizin kafanızda nasıl bir model canlanıyor?
Millet olarak bin yıl öncemize baktığınızda, Orta Asya'dan batıya akan, göçebe bir millet görüyorsunuz. Oysa, çok garip bir şekilde, bu coğrafyada en köklü, en kadim devlet tecrübesine sahip millet ve ülke biziz. Başta Selçuklu ve Osmanlı olmak üzere 2 büyük Cihan Devleti kurmuşuz. Onlar, göçebe bir toplumken, böyle büyük bir devlet tecrübesini, dönemlerinin diğer devlet yapılarından aldılar. Ama taklit etmediler; uyarladılar, özgün hale getirdiler. Cumhuriyet kurulurken biz bunu başaramadık. Miras reddedildi, çok sayıda kurum Batı'dan birebir taklit edildi.
ÖZGÜN BİR SİSTEM
Aslında yaklaşık 100 yıldır yaşadığımız sancıların temelinde bu yatıyor. Sistem ve kurumlar, çok net şekilde millete dar geliyor. Sistemi özgünleştirmek, bizim olan, bizden olan bir Anayasa ve sistemi kurmak zorundayız. Bunu yapabilecek tecrübe ve vizyona sahibiz. Sahada siyasi çalışma yaparken, Başkanlık sisteminin nasıl bir ihtiyaç olduğunu başka açıdan da gözlemliyoruz. Yasamanın yürütme ve yargı arasında ezildiği, horlandığı daha net görülüyor.
Millet her talebini siyasetçiye iletiyor, her şeyden siyasetçiyi sorumlu tutuyor ama siyasetçinin yargı, yürütme, bürokrasi kadar gücü ve itibarı yok. Başkanlık, hükümete olduğu kadar yasamaya da itibar, güç ve bağımsızlık kazandıracak. Türkiye'de değişimin kanallarını başkanlık açacaktır. Elbette taklit değil, binlerce yıllık devlet tecrübesini bugüne taşıyan Türk tipi, özgün bir sistem.
SİYASETTE SÖZÜN AĞIRLIĞI OLMALI
Muhalefetin vaatlerini duyunca ne düşündünüz? Nasıl bir milletvekilliği vaad ediyorsunuz?
Sözün ağırlığı her şeydir. Söz gönülden geliyorsa, Yunus'un deyimiyle savaşı kesecek kadar, zehirli aşı yağla bal edecek kadar etkilidir. Gönülden gelmiyorsa, başı götürecek kadar beladır. Milletimiz sözün sarrafıdır. Recep Tayyip Erdoğan ya da Ahmet Davutoğlu'nun sözü ile diğerlerinin sözü, kuyumcu terazisinde sürekli tartılıyor, netice ortada. En önemli meselem, sözümün değerini muhafaza etmek, "Allah razı olsun"a muhatap olmak olacak.
Yani, muhalefetin sözünün ağırlığı yok mu diyorsunuz?
Hayatında bir başarı olmadığı halde "Hayatım başarı hikayesi" diyen CHP Genel Başkanı'nın sözünün ağırlığı var mı? Bir insan için "Çarkçı" sıfatının bu kadar yaygın kullanılmasından daha talihsiz ne olabilir? Ya da HDP? Doğu'da ve Batı'da aynı dili kullanamayan bir parti. Ya da MHP, suskunluğu, sözsüzlüğü pusu yöntemi olarak kullanan bir parti.
PARALELİN DİLİ 'GAVURCA'
Bir de paralel yapı var. Sanki orada sözün bir ağırlığı, etkisi var gibi...
O sözün değil, Haşhaş'ın etkisi (gülüyor)... Eğer Paralel Yapı'nın tavanında sözün gerçekten kıymeti olsaydı, kelimelerin şeref ve namusuyla bu kadar kolay oynamaya cüret edemezlerdi. Kuran diliyle, Risale-i Nur diliyle, Türkçe konuştuklarını iddia ediyorlar; ama kendileri de çok iyi biliyorlar ki, sözü, sadece uluslararası istihbarat pazarında alınıp satılan bir meta olarak görüyorlar. "Dil" Farsça'da "gönül" manasına gelir. İstedikleri kadar "Türkçe" lisanıyla konuşsunlar, "dil" gavurcaysa ne fayda...
YOKLUĞUN NE OLDUĞUNU BİLİRİZ
Gecekondunun da, Saray'ın da hassasiyetlerini yaşayarak bilen birisiniz.. Size göre Türkiye'nin en büyük sorunu nedir? Çözümü nerede görüyorsunuz?
Öncelikle Saray ve gecekondu hissiyatının bugün, birbirinden farklı olduğuna inanmıyorum. Şu anda Saray'da çalışan hemen her arkadaşım, hatta Cumhurbaşkanımız, gecekondunun hissiyatını bilen, eski Türkiye'nin yokluğunu, yoksulluğunu yaşamış, yani dertli, damdan düşmüş insanlar. Şimdi "Saray da zaten gecekondu" diye ucuz espri yapanlar çıkacaktır. Onlar bu milletin, yoksulluğun, gecekondunun hissiyatını hiç anlamadı. Sırça saraylarından başlarını hiç uzatamadılar.
Akşam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.