Bıçak Üretmek İstedi Başına Gelmeyen Kalmadı
Bize ‘yıllar önce el konulan bıçaklarımı geri istiyorum’ diyerek söze başladı. Ancak her şey yıllar önce o günlerde 45 yaşında olan Hazar Rahvan’ın Antalya’da 2004 yılında Ankara’ya otobüs bileti almasıyla başladı. Ancak hikayesi o yolculuktan da uzun. Kendisi aslen Konyalı. Ancak mesleği olan aşçılığa 1969 yılında başladı. Daha sonra da Antalya’da otellerde mesleğini sürdürdü. Yıllarca Antalya’da ekmek parası için bir o otel, bir diğeri çalıştı. Aşçılık mesleğini o kadar seviyordu ki, daha rahat bu işi yapabilmek için kullandığı aletleri geliştirmek istedi. 1987 yılında ise kullandığı bir bıçağın daha çok işlevi olması gerektiğine inanarak, elindeki aşçı bıçağını tasarladı.
Yıllarca Uğraştı, Patent İçin Yola Çıktı
Birkaç kez tasarladı, ancak istediği tasarıma ulaşamadığına inandı. Yıllarca bir bıçak üzerinden yaptığı çalışmalar 2004 yılına kadar sürdü. O yıl istediği bıçağı tasarımının mükemmel olduğuna inandı ve bunun üretimi için çalışmalara başladı. Tasarladığı bıçak öyle böyle bir bıçak değil, tam tamına 7 işlevi olan bir aşçı bıçağı. Bıçağın 7 özelliini ise kendisi bize şu şekilde sıraladı: “Kesici Yüzey, Açacak, Soyacak, Konserve açacağı, Balık temizleme, Dekor (sebze temizleme), Sebze oyacağı”…Önce ‘patent’ alması gerektiği kendisine söylendi. O ise Ankara’nın bürokratik havasından, siyasi nabzından, soğuk binalardaki asık suratlılardan habersiz yola koyuldu. Sözünü ettiğimiz o yolculuk işte yeni başlamıştı. Yolda otobüs yolculuğunu bize anlatırken Hazar Rahvan, ‘bıçakları üreteceğim tesisi düşündüm. Nereye kurmalıyım, nasıl yapmalıyım. Öncelikle bu milli bir iş. Bıçakları ile ünlü ülkeler var ama Türkiye’nin de bir markası olmalı diyordum. Hatta Çinlilere bile bıçak satabileceğimi hayal ediyordum” diyerek o bitmez bilmeyecek olan yolculuğu anlattı.
Başbakanlığa Gitti Ama…
2004 yılının 29 Haziran günü Ankara’ya geldi. Sabah erkenden önce Ticaret ve Sanayii Bakanlığı’na teşvik başvurusu için gitti. Sonra oradan kendisine önce ‘patent’ alması gerektiği ve bunun için de Türkiye Patent Enstitüsü’ne gitmesi gerektiği söylendi. Burada bir yetkili ile konuştuğunu bize aktaran Hazar Rahvan, o dönemde patent ücretlerinin çok fahiş olduğunu kendisinden 35 bin TL istediklerini de gözleri yaşlı bir şekilde bize aktardı. Parası olmadığı için kendisine Başbakanlık’tan yardımcı olabileceklerini söyleyince o da doğruca, Kızılay’da bulunan dönemin Başbakanlık binasına gitti. Hazar Rahvan o anı bize “Girişte 5 bıçağımı teslim ettim. Bunlar bir proje. Ben mutfak bıçaklarını geliştirdim. Bana destek olunmasını istiyorum. Benim patent parasını ödeyecek gücüm yok, bana destek olunmasını istedim” diye aktardı.
Gözaltına Alındı, Savcılık Serbest Bıraktı
Binanın giriş bölümünde yer alan güvenlik bariyerine varınca bıçaklarını cebinden çıkarıp görevliye verince olanlar oldu. Başbakanlık güvenlik görevlileri bıçakları görünce hemen Hazar Rahvan’ı bir sandalyeye oturtarak biraz beklemelerini söyledi. Aradan 5-10 dakika geçince iki polis muhtemelen ‘suikast veya başka bir güvenlik’ gerekçesiyle gelip kendisini kelepçeledi ve binanın nezarethanesine götürdü. Rahvan, orada bir gece kaldığını ancak yaşananları onuruna yedirmediği için bize anlatmak istemeyerek geçiştirdi. Gecenin sabahında ise Çankaya Polis Karakolu’na götürüldü, ifadesi alındı, bıçaklarına el konuldu. Birkaç günün sonunda ise Savcılık kendisini serbest bıraktı. O üç gece Hazar Rahvan’ın hayatının dönüm noktası oldu. Ankara’nın o dönemdeki gergin politik siyasi havasından habersiz gelen Rahvan’ın hayatı da alt üst olmaya başlamıştı. Hayallerle geldiği Başkent’te ‘bir suikastçi’ muamelesine maruz kalmıştı. O günleri bize ‘ben ne yaptım da bunlara maruz kalmıştım’ diyerek hala kara kara düşündüğünü söyledi.
Psikolojisi Bozuldu, İnsana Güveni Kalmadı
Ankara’ya geldiği o güne lanet eden Hazar Rahvan, gerisin geri yaşadıklarıyla koşarcasına kaçtı. Psikolojisi bozuldu, tedavi için hastanelere gitti. 2005 yılında Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi kendisine ‘geçirdiği travmadan ötürü insanlara güven duymuyor’ raporu verdi. Birkaç yıl tedavi gördükten sonra 2007 yılında tekrar bıçaklarını üretmenin derdine düştü. Bunu ancak siyasi bir yolla başarabileceğine inanarak, Ankara’nın yoluna bir kez daha düştü. Bu sefer ise adres Ak Parti Genel Merkez Binası idi. 2007 yılında ikinci kez geldiği Ankara’da yine aynı muamelelerle karşılaşmamak için o günü bize Hazar Rahvan, “Sakın aynı durumlar yaşanmasın diye Ak Parti’ye gitmiştim” diye açıkladı. Ancak muamele değişmedi tabi. Binanın güvenlik görevlileri kendisini alarak, en yakında olan Çiftlik Polis Karakolu’na götürdü. İfadeler ve muamelelerden sonra Hazar Rahvan’ın bıçaklarına el konularak bırakıldı. Rahvan’ın ikinci Ankara girişimi de sonuçsuz kalmıştı.
Bu Kadar Olaydan Sonra Hala Kararlı
Aradan iki yıl geçince 2009 yılında bu sefer de bıçaklarını almak için Ankara’ya geldi. Yargıtay’a giderek, bir dilekçe ile durumunu beyan etti. ‘Ben bıçaklarımı istiyorum, haksızlığa uğradım’ dedi. Bu sefer orada da işler yolunda gitmedi, yüksek mahkeme şahsın sağlık durumu ile ilgili incelemelere başladı. Süreç halen devam ediyor…Hazar Rahvan, bu mücadeleyi sonuna kadar devam ettirmek istiyor. Bize son olarak, “Ben bunu üreteceğim. Kendi logomla kendi ismimle çıkarmak istiyorum. Yurtdışında gitmek istemiyorum, kendi ülkemde yapmak istiyorum. Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu hemşehrime sesleniyorum. Bana yardımcı olmasını istiyorum” diyerek de yardım talep etti.
Milli Gazete
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.