AVM Değil Fabrika Yapmalıyız
Tecrübeli Gazeteci Mustafa Yılmaz, Ankara 2. Bölge Milletvekili adayı olduğu Milli İttifak’ı “siyasete düşmüş bir cemre” olarak tanımladı. Yılmaz “Nasıl toprağa, suya cemre düşüyorsa Milli İttifak da siyasete düşmüş bir cemredir” dedi.
SEÇİMİN KAZANANI BU BİRLİKTELİKTİR
Habervaktim gazetesini ziyaret eden SP-BBP ortak listesinin Ankara 2. Bölge Milletvekili Adayı Gazeteci Mustafa Yılmaz, Milli İttifak’ı şöyle anlattı: “Toplumun bu kadar kutuplaştığı bir dönemde aynı hissiyatları paylaşan iki partinin bir araya gelmesi kutuplaşmaları önleme noktasında önemli bir şey. Seçim sonuçları ne olursa olsun bu seçimin kazananları bu birlikteliği gerçekleştiren yani samimiyet ve değerler üzerinden birliktelik inşa eden Milli İttifak’tır. Çünkü bu birlikteliği gerçekleştiren Saadet ve Büyük Birlik Partisi toplumun temiz vicdanını temsil ediyor. İki partinin de kurucu liderleri toplumda düşmanları tarafından bile saygıyla, vatanseverlikle, hizmetleriyle, ilkeli duruşlarıyla ön plana çıkmış kişiler. Necmettin Erbakan ile Muhsin Yazıcıoğlu bugün toplumun hemen tamamında kabul görmüş iki lider ve bu iki liderin misyonlarını temsil eden iki parti bu anlamda toplumun temiz vicdanını temsil ediyor. Kişisel menfaatleri, siyasi beklentilerin değil milletin menfaatlerinin ön planda tutulduğu bir ittifak olarak ön plana çıkıyor.”
MİLLET İTTİFAK ÜZERİNDEN MESAJ VERECEK
Yılmaz, bu açıdan bakıldığında halkın bu seçimlerde Milli İttifak üzerinden bir mesaj vereceğini ifade ederek “Çünkü bizim milletimiz gerçekten basiretiyle, ferasetiyle, sağduyusuyla, aklı selimiyle her seçimde önemli mesajlar veriyor. O günün konjonktürüne uygun nerede bir kirlenme varsa, nerede bir yıpranma nerede bir aksaklık varsa ona karşı cevabını oyuyla ortaya koyuyor. Ben bu mesajın bu seçimde Milli İttifak’ın alacağı oylar üzerinden verileceğine inanıyorum. İnşallah Milli İttifak sandıktan beklenenin üzerinde bir sonuçla çıkacak ve Saadet Partisi’nin yer alacağı bir Meclis birçok yanlışın engellendiği yer olacak. Öfkenin, kutuplaşmanın değil kardeşliğin ve aklı selimin hakim olduğu Meclis aritmetiği ortaya çıkacak diye düşünüyorum” dedi.
REFERANSIMIZ GEÇMİŞİMİZ
Referanslarının Refahyol ve Milli Görüş’ün ortak olduğu hükümetler dönemi olduğuna işaret eden Mustafa Yılmaz, 13 yıllık AK Parti iktidarında fabrika değil AVM yapıldığını belirterek, “Bizim önceliğimiz saray değil, AVM değil yine fabrika olacak” diye konuştu.
DAHA ÖNCE YAPTIK
Yılmaz’ın açıklamaları şöyle: “Bakın bir örnek vereyim, bugün Niğde’de iki tane fabrika açılmış ikisi de Milli Görüş döneminde açılmış. Hem de koalisyon döneminde. Maalesef bu seçimde insanlar koalisyonla korkutulmaya çalışılıyor. Oysa o ruha sahip koalisyon olduğunda çok büyük hizmetler yapılabiliyor. Milli Görüş koalisyonları bunun en güzel örnekleridir. Yani bir kıyas yapacak olursak Milli Görüş’ün 74 koalisyonunda mesela Kıbrıs Barış Harekatı yapıldı. Bütün dünya karşı çıkmasına rağmen 6 saatte Kıbrıs’a girildi. Bizim son dönemdeki en büyük başarımızdır ülke olarak. Ama bakıyoruz 13 yıllık tek başına iktidar döneminde askerimizin başına çuval geçirildi. Süleyman Şah türbesinin yerini değiştirmek zorunda kaldık.”
FÜZE DEĞİL FABRİKA DİKECEĞİZ
Yılmaz şöyle devam etti: “Yine Milli Görüş’ün içinde yer aldığı D-8’ler gibi yüzyılın en büyük dış politik açılımı harekete geçirildi. Ama 13 yıllık AK Parti iktidarı döneminde maalesef dış politikada herhangi bir başarıdan söz etmek mümkün değil çünkü dış politikada İslam dünyasının durumu ortada. Bugün Türkiye’de 22 tane NATO üssü var. Biliyorsunuz Kürecik, Kahramanmaraş, Adana buralara patriot füzeleri yerleştirildi. Şunu söylüyoruz, biz geldiğimizde füze üstleri değil fabrikalar kuracağız. Bu bir öncelik meselesi. Sizin insanınız açken, milyonlarca genciniz işsizken, üniversite mezunu yüz binlerce genciniz kahve köşelerinde işsiz bir şekilde otururken siz önceliğini saray olarak kuramazsınız. Bizim önceliğimiz saray yapmak değil önce fabrika kurmak olacak, önce gençlerimizi iş sahibi yapmak olacak. İlk buna öncelik vereceğiz.”
BU BESMELE MESELESİ
“Erbakan hocamızın ifadesiyle 'bu besmele meselesi', besmeleyi çektiğiniz zaman o ruha sahipseniz, o heyecana sahipseniz yapamayacağınız şey yok. Türkiye’nin çözülmeyecek meselesi yok. Sadece işin ehline verilmesi ve iman varsa imkan vardır anlayışıyla gerçekten öyle bir şeye inanıyorsanız imkanları oluşturursunuz. Milli Görüş bunu defalarca ispat etmiş, yapılamaz denilen birçok hizmeti yapmıştır. Biz Saadet Partisi iktidarının 7 Haziran’dan sonra çok büyük hizmetlere imza atacağını düşünüyorum.”
ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT
Milli İttifak Ankara Milletvekili Adayı Mustafa Yılmaz, bugün Türkiye’nin en büyük sorununun ne olduğu konusunda ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bir 40 yıllık hatta 45 yıllık siyasi sürecimizde en temel sloganımız ahlak ve maneviyattı çünkü bu iki kavramı oturtmadığınız zaman üzerine bir şey inşa etmeniz mümkün değil. Önce ahlaklı olunacak, bunun ne demek olduğu bugünlerde daha iyi anlaşılıyor.”
ONUN OLDUĞU YERDE YOLSUZLUK OLMAZ
“Çünkü ahlak ve maneviyat olduğu yerde yolsuzluk olmaz, ahlak ve maneviyat olan yerde rüşvet olmaz, ahlak ve maneviyat olan yerde haksızlık ve zülüm olmaz bu yüzden önce ahlak ve maneviyat. Ahlak ve maneviyat derken şunu kastediyoruz, bu dünyanın bir de öbür tarafı var. Yani bu dünyada yaptığınız her şeyden hesaba çekileceğiz. Ahirette hesap verme korkusu olan insanlardan ne ülkesine ne milletine zarar gelmez.”
ARİSTO’YU MU OKUTACAĞIZ GAZALİ’Yİ Mİ?
“Bugün dindar nesilden bahsediliyor ama bunun altını doldurmada sıkıntı yaşanıyor. Mesela Milli eğitim politikaları, aynı iktidar olmasına rağmen 5 bakan değişmiş 5’inin de üzerinde durduğu şey sınav sayısı, biri demiş 5 olsun, biri demiş 3 olsun, biri demiş tekrar bir olsun. Oysa temel mesela şu, sen bu ülkenin çocuklarına hala Aristo'yu mu okutacaksın yoksa Gazali'yi mi okutacaksın bu ülkenin çocuklarına, Galileo mi yoksa El Burini'yi mi okutacaksın? Biz istiyoruz ki kendi değerleri üzerinden bir eğitim sistemi oluşturalım.”
ÇOCUKLARIMIZ SULTAN FATİH OLMAK İSTEMELİ
“İşte televizyon programlarına bakıyorsunuz. Bu ülkenin özüne, mayasına uygun diziler değil tam olarak toplumu bozmaya yönelik onun için biz istiyoruz ki yapılan araştırmalar var. Çocuklara büyüdüğünde kim olmak istersin sorularına: ‘Acun Ilıcalı, Polat Alemdar olmak istiyorum’ diyor. Siz öyle bir eğitim sistemi getirmelisiniz ki öyle bir diziler yapmalısınız ki bu çocuklar Fatih Sultan Mehmet, bir Necmettin Erbakan bir Mehmet Akif olmak istesin. Ama bakıyoruz yabancı Justin Bieber için kendini yırtan bir nesil ortaya çıkıyor. Burada ciddi problemler var. Bu işin temeli eğitime dayanıyor. Eğitim düzeldiğin de insan düzelecek insan düzeldiğinde her şey düzelmiş olacak. İnşallah temel konularımızdan biri de bu olacak.”
BAŞÖRTÜSÜNÜ KAZANDIK TESETTÜRÜ KAYBETTİK
Mustafa Yılmaz, başörtüsü konusunda da son derece ilginç bir değerlendirmede bulunarak “Başörtüsünü kazandık ama tesettürü kaybettik” dedi. Yılmaz “Bugün başörtüsü maalesef aksesuar gibi algılanmaya başlandı. Bu çok yanlış. Burada aslolan tesettürdür. Başörtüsü tesettürün bir parçasıdır. Tesettür örtmek, gizlemek, saklamaktır. Ama bugün tam aksine aksesuar gibi, ticari malzeme gibi gösteriliyor ve görülüyor. Burada dikkatli olup özden sapmamak lazım. Yoksa aksesuardan öteye geçmez” diye konuştu.
HABERVAKTİM VE VAHDET ÇOK BAŞARILI
Yılmaz’a, yıllardır Ankara’da gazetecilik yapan biri olarak, medyanın bugün içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendirdiğini de sorduk. Cevabı şöyle oldu: “Medya zor ve stresli bir sektör. Burada çalışanların iş garantileri yok, bir de medyanın holdinglerle, sermaye sahipleriyle ve iktidar nimetleriyle beslendiği bir ortamda özellikle Habervaktim’in, Vahdet Gazetesi’nin üstlendikleri rolü vurgulamak istiyorum. Gerçekten gazetecilik yaparak ayakta durmaya çalışan sırtını herhangi bir holdinge herhangi bir sermaye grubuna herhangi bir iktidar yandaşlığına dayamadan sadece ilkeler üzerinden ve sadece okurunun öz hassasiyetlerini dikkate alarak ayakta duran ve bu anlamda gerçekten bir yol gösterici noktasında gazetecilik anlayışı ortaya koyuyorlar. Ben havuz medyası ya da cemaat medyası diye gruplandığı ve çok keskin çizgilerle kutuplaştığı bir dönemde Habervaktim’in, Vahdet’in ortaya koyduğu başarıyla ve her şeye rağmen ortaya koyduğu yayın anlayışıyla bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. Bunu samimi olarak söylüyorum. Çünkü titizlikle takip ediyorum herhangi bir yere angaje değil, her zaman doğru bildiğini dile getiriyor. Ben bu tür gazetelerin sayılarının artmasını ve tirajını artmasını istiyorum.”
HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ
Yılmaz son olarak şunları söyledi: “Sonuçta hepimiz kardeşiz aynı gemide yok alıyoruz. Bu ülkede herkesin farklı düşüncesi, farklı dili olabilir ama şunu unutmamamız gerekir ki hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemi battığında hepimiz batacağız. Bunun farkında olmamız lazım. Onun için bu gemide delik açmanın değil de var olan sorunları çözmenin mücadelesini vermek zorundayız. İnşallah medya bu sorunlarını çözer ve bu kutuplaşmalar son bulur. Herkesin temel referansı millet olur. Zaten milleti referans aldığınızda çözülmeyecek sorun yok diye düşünüyorum.”
Vahdet / Habervaktim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.