Bahçeli: AK Parti PKK’yı Bize Tercih Etti

Bahçeli: AK Parti PKK’yı Bize Tercih Etti
MHP lideri Devlet Bahçeli, koalisyon kurulamaması konusunda AK Parti’yi suçlayarak “Koalisyon kurulmasına yanaşmayan, PKK’nın 10 maddesini bizim 4 ilkemize tercih eden siyasi şarlatanların millete yalan söylemesi, gerçekleri saptırması tutmayacaktır” dedi

Bahçeli, Çözüm Süreci’ni yerden yere vurduğu basın toplantısında, artan terör olayları ve şehit cenazeleriyle ilgili “Şehitlerin kanı, adı sanı yakinen bilinen yıkım kadrolarının eline bulaşmıştır” diye konuştu.  

MHP liderinin yaptığı açıklamalardan öne çıkan bölümler şöyle:

“PKK alan hakimiyetini genişletip kurtarılmış şehir ve bölgeler oluşturmanın peşine düşmüşken, hükümet çözüm kanalından bu hıyanete omuz vermiş, ön açmıştır.

Cizre, Yüksekova, Nusaybin gibi ilçelerimizde yılların ağır ihmali ile sözde kanton yönetimler teşebbüsü görülürken, hükümet uyumuş veya bu fiili işgal denemesini önemsememiştir.

PKK hendekler kazıp, yöre halkını haraca bağlayıp Türk devletinin egemenlik haklarına suikastlar düzenlerken, hükümet vizyonsuzluğun, gayri milli tutumunun kurbanı olmuştur.

Şahsıma provokatör deme küstahlığını gösteren yıkım elebaşısı “Öcalan’ın düşüncesi bizim de düşüncemiz” alçalmasıyla hainliğin dibini boylarken, PKK günden güne güç kazanmış, Cizre’ye Kobani aşısı yapmak istemiştir.

Tıpkı Ortadoğu’daki izbelik görüntülerin bir benzeri Cizre ve Diyarbakır Sur’da hakimken, hükümet hala pembe tablolar çizmeye kalkışmıştır.

PKK beslemelerine, Kandil hayranlarına, aşı ekmeği hıyanet olan imzacı sözde aydınlara gün doğmuştur.

Şehitlerin kanı, adı sanı yakinen bilinen yıkım kadrolarının eline bulaşmıştır.

Erdoğan ve İmralı canisinin müştereken terfi ettirip PKK’ya armağan ettiği ne kadar isim varsa, dahil oldukları müzakere ve melanet kadrosuyla tarihe kara bir leke olarak geçeceklerdir.”

KOALİSYON NEDEN KURULAMADI?

“Koalisyon kurulmasına yanaşmayan, PKK’nın 10 maddesini bizim 4 ilkemize tercih eden siyasi şarlatanların millete yalan söylemesi, gerçekleri saptırması tutmayacaktır.

Brüksel’den Oslo’ya, Kandil’den İmralı’ya kadar pazarlık ve bölüşüm planlarında ana aktör olan AKP-PKK ve HDP’nin BOP’un ara istasyonları olduğu iyice belirginleşmiştir.

Dolmabahçe’de söz kesen bölücülük ortaklarının bugünlerde birbirini suçlaması, birbirine yüklenmesi yalnızca dönemsel bir kurnazlığın, stratejik bir rol paylaşımının neticesidir.

Yoksa AKP ile PKK arasında bir fark kalmamıştır.

Hükümet kurulmasının önüne geçenler, uzlaşma ve anlaşma dinamiklerini tıkayanlar bugünkü kabus dolu günlerin de bir numaralı faili olarak göze çarpmaktadır.”

ARINÇ’IN SÖZLERİ

“Kaldı ki AKP’li eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın koalisyon hükümeti teşkilinin engellenmesini zımnen kendi partisine faturalandırması ibretlik bir itiraftır.

Her şey ortadadır; AKP’nin yörüngesi kaymış, sahtekarlıkları ve demokrasi rezervindeki eksiklikleri tüm boyutlarıyla yüzeye çıkmıştır.

Kabullenilmelidir ki, ülkemiz çok cepheli körüklenen fitne ateşinin kıskacındadır.”

BİZİMLE AYNI ÇİZGİYE GELDİLER

“Bir zamanlar haklı olarak ileri sürdüğümüz kaygı ve uyarılarımızı vehim, asılsız korku, kötümserlik şeklinde yorumlayanlar şimdilerde bizimle aynı çizgiye gelmişlerdir.

Dün söylediklerimizin bugün teker teker çıkması bir kehanetin değil, millet ve tarih şuuruna sahip olmanın üzücü de olsa mükâfatadır.

Biz olacakları, olması muhtemel hadiseleri isabetle teşhis ettik ve AKP’yi yıllardan beri doğru yolda değilsin, gelişmeler ve gidişat hayırlı değil sözleriyle eleştirdik.

Türklük ve Türkiye düşmanlarına kulağını kaptıran bu zihniyet, ne teessüftür ki, bizi duymadığı yetmezmiş gibi samimiyetle bile dinlemedi.

Nitekim saklamaya imkan yoktur.

Bugün yaşadıklarımız son 13 yılın bakiyesidir.

Bugünkü kanlı mizan son 13 yılın özetidir.

Pandoranın kutusu açılmış, içinden cüsse ve cüret kazanmış ihanet çıkmıştır.

20 Temmuz’dan bu tarafa 71’i asker, 53’ü polis, 3’ü de korucu olmak üzere 127 şehidimizin kanı AKP’nin alnına yapışmıştır.”

 “Türkiye büyüdü, güçlendi, dev uykudan uyandı” yalanlarına bel bağlayanlar ihanete muhafızlık yapmışlardır.

“Yüzyıllık denetimden kurtulma mücadelesi başladı” hayalini görenler çözülmeye kule nöbetçiliğine memur edilmişlerdir.

“Sessiz devrim, büyük dönüşüm, onlar konuşur AKP yapar” ezberleri bozgunun şifreleri olarak sivrilmiştir.

Türkiye manevi istismar ve din tacirlerinin elinde adeta uyuşturulmuştur.

İşsizlik ve yoksulluğa ek olarak, millet altı oluşumların siyasi tasarımda menfaat karşılığı yedek lastik işlevi görmesi şuurlu ve aklı başında değerlendirmelere set çekmiştir.

Milletimizin direnç noktaları, devletin dayandığı temel ilkeler AKP tarafından iftira ve küfür yağmuruna tutulmuştur.

Haçlı emel ve hedefleri AKP’ye tutunmuştur.

AKP’nin hevesle içinde yer aldığı birleşik husumet ve hakaret cephesi Türkiye’yi linç ve işkenceye tabi tutmuştur.”

MİLLET KANDIRILDI

“Recep Tayyip Erdoğan 27 Nisan 2013’de bakınız ne diyordu: “Şu anda biten, şu anda sona eren, sadece 30 yıllık terör değil, çok daha uzun yıllara yayılmış bir sorunlar manzumesidir.”

İki yıl önce terör bitti ilanıyla mangalda kül bırakmayan bu şahıs şimdi ne yapacak, gafletinin, bir adım sonrasını göremeyen ufuksuzluğunun bedelini nasıl ödeyecektir?

Erdoğan, çözülme süreci propagandası yaparken, “Türkiye için karanlık bir devrin kapıları kapanıyor” diyordu.

“Yeni bir evreye, yeni bir kulvara girildiğini” müjdeliyordu.

“Makûs talihin değiştiğini” iddia ediyordu.

Cudi’de çiçek toplanacak, Ağrı’da piknik yapılacak, Dicle ve Fırat’ın sularında korkusuzca serinlenecek, özlemler vuslata dönüşecekti.

Özlemler vuslata dönüşmedi, ama vuranlar, çalanlar, kıyanlar, katledenler amacına kavuştular.

Sormak gerekiyor ki, Türk milleti nasıl kandırıldı, bu tuzağa nasıl çekildi?

Milliyetçi Hareket Partisi’nin savrulduğunu söyleyen Erdoğan, asıl kendi vicdan ve ahlakındaki savrulmanın hangi noktalara vardığını ne zaman görecek ve idrak edecektir?

Dünüyle çelişen, şahsı ve fikriyatıyla sürekli ters düşen bir omurgasızlığın izahı nasıl yapılacaktır?

Erdoğan bir ara, MHP’nin hiçbir kaygısı gerçekçi değil diyordu.

Tek arzumuzun şehitlerin gelmesi olduğunu yüzsüzce, utanmadan, sıkılmadan, en ufak bir vicdan azabı duymadan ileri sürüyordu.

Kalbinde Allah korkusu taşıyan birileri açıkça itiraf etsin; 20 Temmuz’dan bu tarafa geçen yaklaşık iki aylık sürede 127 şehidin sorumlusu kimdir?

Dökülen kanların azmettiricisi hangi alçaklardır? Katiller ortadadır da, bunların arkasında duran, çözüm diye silahlanmalarını izleyen, vatana bombalarla yığınak yapmalarına göz yuman işbirlikçiler nerededir?”

ÖCALAN TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇIYOR DİYEN LEJYONERLER NERDE?

“PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim, sıkıntısı olan bana söylesin” diyen Erdoğan nasıl temize çıkacaktır?

“Kürtçe yasağını biz kaldırdık, bana Serok Ahmet diyorlar” sözlerini pişkince açıklayan Davutoğlu, günahlarından nasıl arınacaktır?

“Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrakları açmayı suç olmaktan çıkardık” beyanatıyla suçüstü yakalanan Arınç, şimdilerde partisine eleştiri okları yöneltmekle, “Kuruluş yıllarında bizdik, şimdi bene döndük” demekle sorumluluktan sıyrılacağını mı zannetmektedir?

“Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor” diyen AKP lejyonerleri neredesiniz?

“Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor”, “Öcalan’ın olayları okuma tecrübesi var”, “Öcalan bölgenin durumunu daha sağlıklı yorumluyor”, “Öcalan’ın geniş bir prestij alanı var” ifadeleriyle AKP’ye sızmış PKK dönmeleri hangi deliktedir, hangi mihnetin altındadır?

Erdoğan, Türkiye’nin çözüm süreciyle terör meselesini sonlandırma noktasına geldiğini söylerken, bugünleri hiç hesap etmiş midir?

29 Nisan 2013’de, “Bu süreç, şiddetin bir yöntem olmadığını fark edildiği, şiddetin terk edildiği, fikrin ve siyasetin egemenlik ilan ettiği bir süreçtir” diyen Erdoğan’a mı inanalım;

Yoksa 6 Eylül 2015’de,  “Çözüm süreci bunlar tarafından ihanetle değerlendirildi. Çözüm Sürecini bunlar adeta Güneydoğu’da, kısmen Doğu’da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler”, diyen Erdoğan’a mı kanalım?

Türk milleti bu iki uç noktada duran hangi Erdoğan’a itibar, hangisine itimat etmelidir?

Bu çelişkilerin vebali olmayacak mıdır?

Bu tarihi kırılma ve sürüklenmenin hesabı mahşeri vicdan tarafından sorulmayacak mıdır?

Silahlar susacak, teröristler sınır dışına çıkacak, fikirler konuşacaktı.

Analar ağlamayacak, ekonomi büyüyecek, barış gelecekti.

Çocuklar babasız kalmayacaktı.

Erdoğan çözüm için her yola başvurmaktan bahsediyordu. Gerekirse “baldıran zehrini içeriz” diyordu.

Çözüm sürecinden taviz yok, geri adım yok kararlığındaydı. Bu yola canını koyduğuna vurgu yapıyordu.

Açılımdan vazgeçmenin, açılımın karşısında durmanın bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarına ihanet olacağını bizzat Erdoğan söylüyordu.

Geçtiğimiz Temmuz ayının son günlerinde, “Çözüm süreci istismar edildi, maalesef karşılığını bulmadı, milli birliğimize kast edenlerle devam ettirmek mümkün değil” diyen Erdoğan, açılımdan vazgeçmekle, çözüme sırt dönmekle bizzat tarifini yaptığı ihanete kendisi düşmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı her sözüyle kendisini yalanlamış, tenakuz çukurunda geçmişini yok saymıştır.

Çözülme sürecinin iğrenç tarifini Kandil ve İmralı’dan alıp ihanet mutfağında ısıtan, sonra da işler sarpa sarınca buzdolabına kaldıran aynı Erdoğan’dır.”

“Lütfen hatırlayınız; Çözüm Süreci planladığı gibi gelişiyordu, Erdoğan 2013 yılın Mart ayında böyle demişti.

Süreçle ilgili kurullar kuruluyor, kanunlar çıkarılıyor, demokratikleşme paketleri hazırlanıyordu.

Teröristler silah bırakacak, Türkiye bahara kavuşacaktı. İddialar buydu.

Zap suyu gibi coşulacak; Dicle, Fırat, Murat gibi barışa, kardeşliğe akılacaktı.

Munzur Dağlarından kardelenler toplanacak, Cudi Dağı’ndan yediverenler, Ağrı Dağı’ndan çiğdemler derlenecekti.

Annelere ölüm haberleri yerine çiçekler verilecekti.

Şimdi annelere evlatlarının acı haberi peş peşe veriliyor.

Şimdi annelerin gözyaşları sel olup ummanlara akıyor.

Türkiye’ye yeni ufuklar açılacak, şaha kaldırılacak, zaptedilemez bir ülke haline getirilmesi sağlanacaktı.

Recep Tayyip Erdoğan özetle, öteden beri bunları söyleyerek milletimize hayal ve umut satmıştı.

AKP’nin hiçbir iddia ve hedefi dikiş tutmadı.

Hiçbir cılız vaat yerini bulmadı.

Türk milleti aldatıldı, terörün kanlı ve hain ellerine resmen, belgeli, delilli bir şekilde bırakıldı.”

“Oslo’da, ismi bizde saklı İngiliz Büyükelçinin arabuluculuğunda, PKK’ya eyalet modeli, teröristlerin affı, statü taleplerinin karşılanması, İmralı canisinin özgürlüğü sözü verilirken, Erdoğan’ın ruhunu Kandil ele geçirmişti.

Oslo’ya görevlendirilen AKP memurları, PKK’nın şehirlerimizi bombalarla doldurmasını itiraf etmişler, teröristlere yalvar yakar halde devlet umurunu yerle bir etmişler, milleti sırtından hançerlemişlerdi.

AKP’nin kirli ve kokmuş sicili aziz milletimizin tam anlamıyla malumudur.

Biz bu yürek burkan, geliyorum diyen acınası ve isyan ettiren gelişmeleri çok önceden okuduk.”

“Şahsım, PKK’nın sözde çözüm ve barış sürecinde güçleneceğini, Türkiye’nin başına daha büyük belalar saracağını söylerken, Erdoğan bize iftira atıyordu.

Çözüm süreci bu kıvam ve dozda giderse çok büyük siyasal, sosyal sorunlar doğuracak ve Türk milleti etnik temelli bölücüler tarafından tahrip edilecektir derken, AKP sözcüleri MHP’ye hücum ediyorlardı.

Biz, PKK’nın silah bırakması Akdeniz’in kuruması kadar imkansızdır derken, havuz medyası PKK dışarı, umut içeri başlıkları atıyordu.

Yine biz, PKK silah bırakmaz, emellerinden vazgeçmez, terörü durdurmaz, bölücülükten caymaz dedikçe, AKP’li yöneticiler namlunun ucunda çiçekler açacak havasındaydılar.

PKK bırakınız geri çekilmeyi iyice konuşlanıyor dedim,  şehitleri istismar etmekle suçlandık.

PKK silahlanıyor dedim, kandan besleniyor dediler.

Şehitler ölmez, vatan bölünmez dedim, edepsiz dediler.

PKK bombaları şehirlere taşıyor dedim, korkarak, kendine güven duymayarak bir yere varılmaz, ecdada bak dediler.

PKK’ya katılımlar hiçbir dönemde olmadığı kadar arttı dedim, çözüm süreciyle varlık zeminimizi kaybedeceğimizi söylediler.

Kimin zemin kaybettiği artık nettir.

Kaybeden sadece AKP değil, Türkiye’dir.

Kaybeden Türk milletidir.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
30 Yorum