AK Parti'li Ensarioğlu'ndan Bomba PKK İtirafı
Yayınlanma:
Güncelleme:
AK Parti Kongresi'nde MKYK üyeliğine seçilen Galip Ensarioğlu, devletin çözüm süreci boyunca PKK’yı tolere ettiğini belirtti. Ensarioğlu terör örgütünün çözüm sürecinde bölgede 'paralel devlet' gibi yapılandığını söyledi.
Galip Ensarioğlu, 2011 seçimlerinde Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı'yken AK Parti'den milletvekili seçildi. Ancak daha sonra “kendisinin de anlam veremediği” bir şekilde 7 Haziran seçimlerine girecek adaylar arasında yer almadı.
12 Eylül günü yapılan kongrede ise bu defa partinin yönetim organı MKYK’ya adını yazdırdı. Al Jazeera’nin sorularını cevaplayan Ensarioğlu, AK Parti’nin 7 Haziran seçimlerine kötü bir listeyle girdiğini söyledi.
AK Parti’nin HDP karşısında büyük kan kaybettiği Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki listesini ise “daha kötü” olarak tanımladı. Türkiye’nin yeniden içine girdiği çatışmalı süreci değerlendiren Ensarioğlu, devletin çözüm süreci boyunca vergi daireleri kuran, asayiş birimleri oluşturan PKK’yı süreç uğruna tolere ettiğini söyledi.
Ensarioğlu'nun açıklamalarından satır başları:
"Saldırıları durdurdu, çatışmasızlığa geçti. O kadar. İkincisi yok. Ülke dışına çıkacaktı, çıkmadı. 100’ün üzerinde saldırıları oldu. Bütün bölgeyi, iş adamlarını haraca bağladı, vergi daireleri kurdu, asayiş birimleri kurdu, kimlik kontrolleri yaptı, mahkemeler kurdu. Çözüm sürecinde bölgede paralel devlet gibi yapılandı. Bunların tamamı çözüm sürecine aykırı ve çözüm sürecini bozacak şeyler. Kendileri de söz verdikleri tek şeyi yaptılar, ateşkes ilan ettiler. Ama burada hep sorgulanan “Hükümet ne yaptı?”. Hükümet defalarca yasa çıkardı, operasyonları durdurdu.
Hep söz verdiler devlete. “Bunlar bitecek, durdurulacak, engel olunacak” diye söz verdiler bütün görüşmelerde. Bunlar hep konuşuldu. Çözüm sürecini yürütürken bakın büyük olan hep devlettir. Devlet hep idare etmek zorundadır, tolere etmek zorundadır. Devlet toleranslı davrandı.
Ensarioğlu'nun, "Öcalan bu süreç boyunca çözüm için samimi bir gayret ortaya koydu. Rolünü hep iyi oynadı bana göre. Bugün durumunu bilemiyorum tabii." ifadesi de dikkat çekti.
Seçim öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği “masa yok” sözleri de Kürt seçmen üzerinde etkili oldu mu sizce? AK Parti’ye oy veren Kürt seçmen bir anlamda çözüm sürecine de oy vermiyor muydu?
Evet çözüm sürecine de oy veriyordu, hizmete de oy veriyordu. Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne Başbakan Ahmet Davutoğlu, ne de bir AK Parti yetkilisi “Çözüm süreci bitti, bitiriyoruz, bitecek” lafını hiçbir zaman kullanmadı. Ama PKK cephesinden binlerce defa, “bitiyor, bitecek, böyle giderse bitiririz” ifadeleri kullanıldı. Bu aynı zamanda bir niyet beyanıdır. Hükümet ise her zaman tam tersi, “Tek başımıza kalsak da yürürüz” dedi. Bunca ölüm olmasına rağmen “bitti” demedi Sayın Cumhurbaşkanı. “Buzdolabına koyduk. Silahlar gömülmeden müzakere olmaz” dedi.
Bu uluslararası konjonktür içinde PKK’nın silahları gömme ihtimalini görüyor musunuz? Bu beklentiyi gerçekçi buluyor musunuz?
Gömmeyecekse o zaman müzakere de yapmayacak, çözüm sürecinin tarafı da olmayacak. Müzakerenin amacı PKK’nin silahları bırakması, var olan sorunlarımızı siyasi zeminde tartışabilme fırsatı yaratmaktır. Öcalan’ın da dediği “Silahlı mücadele bitmiştir, siyasi mücadele başlamıştır” talimatı ve söylemi buydu. O zaman neyin çözümünü yapacağız "Ben silah bırakmayacağım" diyorsa.
Tel Abyad’da PYD’nin kontrolü ele geçirmesi, bölgedeki diğer gelişmeler, Suriye, İran, Irak üçgeni… Siz bu ortamda PKK’nın “Silah bırakıyorum” diyeceğini düşünüyor musunuz?
PKK silah bırakmayabilir. İran’daki, Suriye’deki gelişmelerden sonra PKK’nin silah bırakmaması refleksini anlayabilirsiniz ama Türkiye’deki silahlı varlığını sürdürmesini anlayamazsınız. Türkiye’deki silahlı varlığına son vermek zorundadır. Bu iradeyi göstermediği zaman da çözüm sürecinin tarafı olamaz. O zaman da devlet bu işi tek taraflı yürütür. Döner Kürt halkına, Türkiye halkına der ki, “Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için şu adımları attım. Kalan şu adımları da atarım. Bütün bu adımları attıktan sonra da dönmek isteyenlere şu kapıyı açarım ama elinde silahla devlete karşı mücadele edenle de her devletin yaptığı gibi mücadelemi ederim.”
Hükümet çözüm sürecinde üzerine düşen her şeyi yaptı mı sizce?
Bu soru çok soruluyor. Evet, hükümet böyle bir süreci başlatma iradesi gösterdi. Ardından muhataplı müzakere sürecini başlattı. Operasyonları durdurdu. İki tane demokratikleşme paketi çıkardı, sorunu demokratik haklar temelinde çözecek birçok yasa çıkardı. Çözüm süreci ile ilgili Meclis’te komisyon kurdu, dışarıda âkil insanlar heyeti kurdu. Çerçeve yasa çıkardı, yani bunu yasal zemine oturttu. Çerçeveyi belirledikten sonra kimlerin bu işi yürüteceğinin de açıklaması yapıldı. Peki örgüt ne yaptı? Saldırıları durdurdu, çatışmasızlığa geçti. O kadar. Ikincisi yok. Ülke dışına çıkacaktı, çıkmadı. 100’ün üzerinde saldırıları oldu. Bütün bölgeyi, işadamlarını haraca bağladı, vergi daireleri kurdu, asayiş birimleri kurdu, kimlik kontrolleri yaptı, mahkemeler kurdu. Çözüm sürecinde bölgede paralel devlet gibi yapılandı. Bunların tamamı çözüm sürecine aykırı ve çözüm sürecini bozacak şeyler. Kendileri de söz verdikleri tek şeyi yaptılar, ateşkes ilan ettiler. Ama burada hep sorgulanan “Hükümet ne yaptı?”. Hükümet defalarca yasa çıkardı, operasyonları durdurdu.
Bu az önce saydıklarınız olurken, yani PKK vergi dairesi kurarken, yollarda asayiş birimleri oluştururken, devlet bunları fark etmedi mi? Ya da göz mü yumdu?
Hep söz verdiler devlete. “Bunlar bitecek, durdurulacak, engel olunacak” diye söz verdiler bütün görüşmelerde. Bunlar hep konuşuldu. Çözüm sürecini yürütürken bakın büyük olan hep devlettir. Devlet hep idare etmek zorundadır, tolere etmek zorundadır. Devlet toleranslı davrandı. Çözüm umuduyla ve verilen sözlere de inanarak bunları gündeme getirdi. Ama gelinen süreçte polis, asker vurmaya başladıktan sonra devletin yapacağı başka bir şey yok.
Ancak bu süreçte bu sıraladıklarınız şimdi yaşanan ortama etki etmedi mi? Örneğin eylem karakterinin değiştiğini görüyoruz. İlçe merkezlerinde, şehir merkezlerinde çatışmalar yaşanıyor son dönemde.
İki yıllık süre içinde sizin samimi bir şekilde amacınız barış ve silahsızlanma ise o zaman iki yıl önce yolun dibine bu bombayı niye koydunuz, bir yıl önce niye bu bombaları yerleştirdiniz?
Devlet neyi tolere etti tam olarak?
Devlet bombaya göz yumar mı? Devlet bütün bu duyumları müzakerelerde dile getirir. Bunlar hep devlete, “Bu bizim kontrolümüz dışında, engel olacağız” diye söz verdiler. Ama gelinen noktada görüldü ki onlar barışı değil savaşı tercih ettiler.
Al Jazeera
Seçim öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği “masa yok” sözleri de Kürt seçmen üzerinde etkili oldu mu sizce? AK Parti’ye oy veren Kürt seçmen bir anlamda çözüm sürecine de oy vermiyor muydu?
Evet çözüm sürecine de oy veriyordu, hizmete de oy veriyordu. Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne Başbakan Ahmet Davutoğlu, ne de bir AK Parti yetkilisi “Çözüm süreci bitti, bitiriyoruz, bitecek” lafını hiçbir zaman kullanmadı. Ama PKK cephesinden binlerce defa, “bitiyor, bitecek, böyle giderse bitiririz” ifadeleri kullanıldı. Bu aynı zamanda bir niyet beyanıdır. Hükümet ise her zaman tam tersi, “Tek başımıza kalsak da yürürüz” dedi. Bunca ölüm olmasına rağmen “bitti” demedi Sayın Cumhurbaşkanı. “Buzdolabına koyduk. Silahlar gömülmeden müzakere olmaz” dedi.
Bu uluslararası konjonktür içinde PKK’nın silahları gömme ihtimalini görüyor musunuz? Bu beklentiyi gerçekçi buluyor musunuz?
Gömmeyecekse o zaman müzakere de yapmayacak, çözüm sürecinin tarafı da olmayacak. Müzakerenin amacı PKK’nin silahları bırakması, var olan sorunlarımızı siyasi zeminde tartışabilme fırsatı yaratmaktır. Öcalan’ın da dediği “Silahlı mücadele bitmiştir, siyasi mücadele başlamıştır” talimatı ve söylemi buydu. O zaman neyin çözümünü yapacağız "Ben silah bırakmayacağım" diyorsa.
Tel Abyad’da PYD’nin kontrolü ele geçirmesi, bölgedeki diğer gelişmeler, Suriye, İran, Irak üçgeni… Siz bu ortamda PKK’nın “Silah bırakıyorum” diyeceğini düşünüyor musunuz?
PKK silah bırakmayabilir. İran’daki, Suriye’deki gelişmelerden sonra PKK’nin silah bırakmaması refleksini anlayabilirsiniz ama Türkiye’deki silahlı varlığını sürdürmesini anlayamazsınız. Türkiye’deki silahlı varlığına son vermek zorundadır. Bu iradeyi göstermediği zaman da çözüm sürecinin tarafı olamaz. O zaman da devlet bu işi tek taraflı yürütür. Döner Kürt halkına, Türkiye halkına der ki, “Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için şu adımları attım. Kalan şu adımları da atarım. Bütün bu adımları attıktan sonra da dönmek isteyenlere şu kapıyı açarım ama elinde silahla devlete karşı mücadele edenle de her devletin yaptığı gibi mücadelemi ederim.”
Hükümet çözüm sürecinde üzerine düşen her şeyi yaptı mı sizce?
Bu soru çok soruluyor. Evet, hükümet böyle bir süreci başlatma iradesi gösterdi. Ardından muhataplı müzakere sürecini başlattı. Operasyonları durdurdu. İki tane demokratikleşme paketi çıkardı, sorunu demokratik haklar temelinde çözecek birçok yasa çıkardı. Çözüm süreci ile ilgili Meclis’te komisyon kurdu, dışarıda âkil insanlar heyeti kurdu. Çerçeve yasa çıkardı, yani bunu yasal zemine oturttu. Çerçeveyi belirledikten sonra kimlerin bu işi yürüteceğinin de açıklaması yapıldı. Peki örgüt ne yaptı? Saldırıları durdurdu, çatışmasızlığa geçti. O kadar. Ikincisi yok. Ülke dışına çıkacaktı, çıkmadı. 100’ün üzerinde saldırıları oldu. Bütün bölgeyi, işadamlarını haraca bağladı, vergi daireleri kurdu, asayiş birimleri kurdu, kimlik kontrolleri yaptı, mahkemeler kurdu. Çözüm sürecinde bölgede paralel devlet gibi yapılandı. Bunların tamamı çözüm sürecine aykırı ve çözüm sürecini bozacak şeyler. Kendileri de söz verdikleri tek şeyi yaptılar, ateşkes ilan ettiler. Ama burada hep sorgulanan “Hükümet ne yaptı?”. Hükümet defalarca yasa çıkardı, operasyonları durdurdu.
Bu az önce saydıklarınız olurken, yani PKK vergi dairesi kurarken, yollarda asayiş birimleri oluştururken, devlet bunları fark etmedi mi? Ya da göz mü yumdu?
Hep söz verdiler devlete. “Bunlar bitecek, durdurulacak, engel olunacak” diye söz verdiler bütün görüşmelerde. Bunlar hep konuşuldu. Çözüm sürecini yürütürken bakın büyük olan hep devlettir. Devlet hep idare etmek zorundadır, tolere etmek zorundadır. Devlet toleranslı davrandı. Çözüm umuduyla ve verilen sözlere de inanarak bunları gündeme getirdi. Ama gelinen süreçte polis, asker vurmaya başladıktan sonra devletin yapacağı başka bir şey yok.
Ancak bu süreçte bu sıraladıklarınız şimdi yaşanan ortama etki etmedi mi? Örneğin eylem karakterinin değiştiğini görüyoruz. İlçe merkezlerinde, şehir merkezlerinde çatışmalar yaşanıyor son dönemde.
İki yıllık süre içinde sizin samimi bir şekilde amacınız barış ve silahsızlanma ise o zaman iki yıl önce yolun dibine bu bombayı niye koydunuz, bir yıl önce niye bu bombaları yerleştirdiniz?
Devlet neyi tolere etti tam olarak?
Devlet bombaya göz yumar mı? Devlet bütün bu duyumları müzakerelerde dile getirir. Bunlar hep devlete, “Bu bizim kontrolümüz dışında, engel olacağız” diye söz verdiler. Ama gelinen noktada görüldü ki onlar barışı değil savaşı tercih ettiler.
Al Jazeera
Siyaset
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.