Fatiha; Bir özgürleşme çağrısıdır
Beytullah Emrah Önce tarafından gerçekleştirilen sunumda, Fatiha surenin bir özgürleşme çağrısı olduğu mesajı öne çıktı. İhtiva ettiği kavramlar ve insanlara sunduğu öneriler itibariyle, İslami ilkelerin temellerinin surede esaslı biçimde bildirildiğini söyleyen Önce, bu sebeple sureye Kur’an’ın önsözü ve anahtarı gibi anlamlara da gelen “Fatihat’ül Kitab” ya da “Ummu’l Kitab” gibi isimler verildiğini belirtti. Konuşmasının devamında Önce; surenin başlangıcındaki besmelenin, kişinin her işinde Allah’ın rızasını ve memnuniyetini gözetme ve hayattaki istikametini O’nun gösterdiği dosdoğru yolda sürdürme niyetinin beyanı olduğunu ifade etti. Allah’ın rahman vasfının tüm yaratılmışları, rahim vasfının ise özellikle hidayete talip olup, âlemlerin Rabb’ine sığınanları kuşattığını söyledi. “Hamdın yalnızca âlemlerin Rabb’inedir” mesajında ise şu hakikatlerin vurgulandığını belirtti: “Rabb, tektir. Bu kainatın tek yaratıcısı O’dur. Tek yaratıcı olması; üstünlüğün, otoritenin, hükmün ve egemenliğin kayıtsız şartsız O’nda olduğu gösterir. İslam’ın özünü teşkil eden tevhid inancı da bu hakikate teslimiyeti ve şehadeti gerektirir.”
Özgürleşme, yalnızca Allah’a kullukla mümkündür
Konuşmasının devamında özgürlük meselesine değinen Beytullah E. Önce; hamdı yalnızca Allah’a has kılmanın, O’ndan başka yüce otoritenin olmadığını kabulün; insanı insana kölelikten ve kula kulluktan kurtaracağını söyledi. Yalnızca Allah’a sığınan insanın; heva ve hevesine, şeytana ve şeytanlaşan insanlara karşı tavır alabileceğini anlatan Önce, hakikati inkâr edenlerin ise ortaya insanların ezildiği, sömürüldüğü, hak ve özgürlüklerinin gasp edildiği ve neslin olduğu düzenler çıkaracağını ifade etti. Ezen ve ezilen ilişkisinin hüküm sürdüğünü her vasatta insanlığın tahrif olacağını vurgulayan Önce; Fatiha suresindeki mesajların insanları kula kulluk düzenlerini alaşağı edecek bir tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesine çağırdığını söyledi. Hayatının istikametinde Allah’ın rızasını gözeten bir Müslüman’ın zulmün ve ifsadın hüküm sürdüğü bir ortamda buna sessiz kalamayacağını ve bu sebeple Allah adına yapılacak en temel kulluk vazifesinin tevhidi ikame mücadelesi olduğunu ifade etti. Tevhidi bir hayatın ve düzenin inşasının zorlu bir süreç olduğunu belirten Önce, şöyle konuştu. “Allah’ın rahman ve rahim olduğu gerçeğine duyulacak en ufak şüphenin insanı korkularına esir eder. Sahte düzenlerden, sahte ilahlardan korkar. Zalimden korkar. Rahatının ve imkânlarının elinden gideceğinden korkar. Korkularının kölesi olur. İşte bu yüzden Allah, Fatiha suresiyle bize her gün, defalarca yüce merhametini hatırlatır. Kalbimizden korkularımızı söküp atmamızı, yalnızca O’na teslim olup, yalnızca O’na kulluk etmemizi diler.”
Hesabı yalnızca Allah’a vereceğiz
Beytullah E. Önce, “Din Günü’nün malikinin Allah olduğu” mesajının, ahiret inancına bir atıf olduğunu, bu inancın ise dünya hayatından kopuk bir inanç olarak kalamayacağını söyledi. Dünya hayatının sonunda Allah’a hesap vereceğini bilen mü’min bir kişinin, başıboş bir ömür süremeyeceğini, böylece kulluk vazifelerini gerçekleştirme hususunda tereddüt ya da korku yaşamayacağını ifade eden Önce, “Ahirete iman eden, ödül ve cezanın yalnızca Allah tarafından verileceği hakikatine teslim olan kişinin, tevhidi bir hayatın ikamesi mücadelesinde zorlukları göğüsleme gücünü bu inançtan alacaktır. Allah’a karşı sorumluluk bilincini, dünyayı dönüştürecek bir fiiliyata geçiren; yani hayatını imanına şahit tutan bir kul, O’ndan başka yüce bir otorite tanımayacaktır. Yalnızca O’na kulluk edecek, yalnız O’ndan yardım ve bağışlanma dileyecektir. Hesap günü, Allah’tan başka dost, veli, malik, şefaat edici olmayacaktır. Bu mesaj, aynı zamanda geleneksel İslam algısındaki veli/evliya anlayışını ve şefaat beklentisini de yıkan bir mesajdır. Çünkü bu tür geleneksel anlayışlar, Allah’ın Rabb’lik vasfını parçalamaktır. Tevhid ise Allah’ı tüm vasıflarıyla birlemektir.” dedi.
Özgürlüğün ve kurtuluşun yegâne yolu İslam’dır
Sunum, sureye ilişkin şu tespitlerin paylaşılmasıyla sona erdi: “Allah insanları yaratmış ve merhameti ile kuşatmıştır. Elçileri aracılığıyla insana yaratılış amacını bildirmiş, yalnızca kendisine kulluk edilmesini istemiştir. Bu mesaj, Kur’an ve son resulün yaşayan sünneti ile bize de ulaşmıştır. Dosdoğru yola tabi olanların da, yolu inkâr edenlerin ya da yoldan sapanların da dönüşü Allah’adır. Dönüşün sonunda ise hesap günü vardır. Herkes yapıp ettiklerinin ve yapması gerekirken yapmadıklarının hesabını yalnızca Allah’a verecektir. O halde en temel kulluk vazifemiz, bu hakikatin insanlara ulaştırılması, şayet bu sürece engel olanlar varsa onların bertaraf edilmesidir. İman, adanmışlığı gerektirir. Sınanmayan bir adanmışlık ise söz konusu olamaz. Sınanma, tevhidi bir mücadelenin içinde karşılığını bulur. Bizi özgürleştirecek, insanlığımızı ve kulluğumuzu gerçekleştirmemizi sağlayacak güç, Allah’a teslimiyetimizden aldığımız güçtür. Bu iman, zorbalara, zulme ve ezenlere karşı mücadelede anlam ve değer kazanır. Hem “iman ettim” deyip, hem de imanının sınanmasından kaçanlar, henüz Allah’ın rahman ve rahim olduğu gerçeğine tam anlamıyla teslim olamamış, hamdı yalnızca O’na mahsus kılamamış; bu yüzden korkularının esaretinden kurtulamamıştır. O halde bu çelişki ve korkulardan arınmak, kula kulluk düzenlerine meydan okumak, tevhid ve adalet mücadelesine adanmış şahit kullar olmak, yalnızca Allah’a kulluk edip yalnızca O’ndan yardım dilemek için Fatiha suresini doğru kavramak gerektirir. Çünkü Allah’ın gösterdiği dosdoğru yolun dışında başka bir kurtuluş yolu yoktur.”
habervaktim.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.