KKTC'yi Rumlar Mı Ele Geçiriyor?
Eski KKTC Ankara Büyükelçisi Dr. Ahmet Zeki Bulunç, yürütülmekte olan Kıbrıs müzakerelerinin perde arkasını anlattı ve çarpıcı açıklamalarda bulundu. Görüşmelerin saklı tutulduğunu belirten Bulunç, garantörlüğün feshedilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Ada’dan gönderilmesi, fır hatları ve deniz yetki alanlarının yeniden dizaynına kadar varacak maddelerin masada olduğuna dikkat çekti. Bulunç, aynen Annan Planı’nda olduğu gibi önümüze aniden belgelerin konabileceğinin altını çizdi.
ABD ELÇİSİ UZLAŞMANIN NASIL OLACAĞINI ORTAYA KOYDU
Türkiye’yi kıyısı olan ama denizi olmayan bir konuma getirmeye çalıştıklarının altını çizen eski KKTC Ankara Büyükelçisi Dr. Ahmet Zeki Bulunç, “Bize elma şekeri olarak sunulmaya çalışılan bir unsurdur. 11 Şubat 2011 yılında tarafların görüşmelerine geçilmeden önce ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi nasıl bir uzlaşma olacağını ortaya koymuştu. Türkiye’yi kıyısı olan ama denizi olmayan konuma getirecek strateji uyguladılar” şeklinde konuştu.
FIR HATLARI VE DENİZ YETKİ ALANLARI KORUNMALI
Akdeniz’de oluşacak dengelerde KKTC’nin rolünün büyük olduğuna dikkat çeken Bulunç, Barış Harekâtı sonrası belirlenmiş olan Ercan Tavsiyeli Hava Sahası’nı mutlaka koruyacak politika izlenmesi gerektiğine vurgu yaparak şunları kaydetti: “Oluşacak dengelerde KKTC’nin rolü etkindir. Federal Kıbrıs, eyaletciklermiş, bunların oluşturacağı bir Kıbrıs bizim ulusal çıkarlarımız açısından kabul edilecek bir gelişme değildir. KKTC’nin ortadan kalktığı noktada Türkiye çok önemli güç alanını kaybetmiş olacaktır” dedi.
ADA’DA SİNSİ PLAN
Türkiye’nin garantörlüğü feshedilecek.
TSK, Ada’dan gönderilecek.
Fır hatları ve deniz yetki alanları yeniden dizayn edilecek.
Türk bölgesine yüzde 20 oranında Rum yerleşecek.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde birçok bölge Rum Yönetimi’ne geçecek.
Türkiye, kıyısı olan ama denizi olmayan Akdeniz haline getirilecek.
Kıbrıs tamamen anavatandan kopartılıp, Rumlar güçlendirilerek Akdeniz’deki dengeler Türkiye’nin aleyhine şekillenecek.
ESAM Çarşamba Konferansları’nın bu haftaki konuğu “Ortadoğu’daki Değişen Dengelerde KKTC’nin (Kıbrıs) Rolü” konusuyla KKTC Eski Ankara Büyükelçisi Dr. Ahmet Zeki Bulunç oldu. Bulunç, KKTC ve Güney Kıbrıs ile yapılan müzakerelerin perde arkasını anlattı.
KKTC ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında çok ciddi müzakereler yaptığına dikkat çeken Bulunç, “Bu müzakerelerin içeriği tam olarak bilinmemektedir. Ne KKTC’deki kamuoyu ne de Türkiye’deki kamuoyu bu gelişmelerden habersiz. Aynen Annan Planı’nda olduğu gibi aniden önümüze belgeler konabilir. Bunun üzerine toplantıların yoğun olarak yapılması gerekir. Bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir. Gazeteler ve medya grupları Kıbrıs konusunu gündeme taşımıyorlar. Taşınan konular düzenlenmek istenen altyapıya yöneliktir” diye konuştu.
ABD BÜYÜKELÇİSİ UZLAŞMANIN NASIL OLACAĞINI ORTAYA KOYDU
Türkiye’yi kıyısı olan ama denizi olmayan bir konuma getirmeye çalıştıklarının altını çizen Bulunç, “Bize elma şekeri olarak sunulmaya çalışılan bir unsurdur. 11 Şubat 2011 yılında tafraların görüşmelerine geçilmeden önce ABD’nın Kıbrıs Büyükelçisi nasıl bir uzlaşma olacağını ortaya koymuştu. Türkiye’yi kıyısı olan ama denizi olmayan konuma getirecek strateji uyguladılar.
Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail arasında denge oluşumu vardır. Bu ülkeler aralarında protokollerini de imzaladılar. Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail’i bir araya getirecek oluşum yapılmaya çalışılıyor. Bununla Türkiye’yi olumsuz etkileyecek yapıyı oluşturmaya çalışıyorlar. Bizim Mısır’la olan ilişkilerimizin bozulması yeni bir stratejik bozukluk meydana getirdi” şeklinde konuştu.
MÜLKİYET HAKKI ÖNCELİKLE RUMLARA VERİLECEK
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis tarafından yürütülen müzakerelerin perde arkasını anlatan Bulunç, öncelikle mal varlıkları meselesine vurgu yaptı. KKTC’de harekâttan önce taşınmaz mal bırakmış olan Rumlara öncelik verileceğini söyleyen Bulunç, “Rum tarafı taşınmaz mal konusunda ise KKTC’de taşınmaz mal bırakmış olan bütün Rumlara mülkiyet hakkının kullanımında ilk söz hakkının verilmesini, Kıbrıslı Türklerin 41 yıllık kullanımından doğan mülkiyet haklarının ise ikinci derece geçerliliğe sahip olmasını ileri sürmektedir. Başka bir ifade ile Kıbrıslı Türklerin 41 yıllık kullanımdan doğan, mülkiyet üzerindeki ‘öncelikli’ söz hakkının ortadan kalkmasını talep etmektedirler” dedi.
ADA’DA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN VARLIĞI TARTIŞILIYOR
Müzakerelerde görüşülen bir konunun da Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ada’daki varlığı olduğunu dile getiren Bulunç, “Türk tarafı çevreyi pembe gözlüklerle izlerken Rum tarafı başka telden çalıyor, kara gözlüklerle bakıyor. Gerçekte görüşmelerde hangi nokta bulunulduğunu Rum-Yunan yetkililerinin açıklamaları ve basın haberleri ortaya koyuyor. Yunan Dışişleri Bakanı Kotzias yaptığı bir açıklamada ‘kalıcı bir çözüm için Türk ordusunun Ada’dan gitmesi gerekir, Kıbrıs sorunu gösterilmek istendiği gibi Ada’daki doğalgaz kaynaklarının paylaşılması meselesi değil. Her şeyden önce bir işgal meselesidir.
İşgal güçleri varlığını sürdükçe Kıbrıs sorunu için çözüm olamaz’ görüşünü savunmuştur. Kotzias’ın bu görüşüne rağmen Türkiye ve KKTC’de ‘toplumlararası görüşme/müzakerelerin iyi gittiği, yılsonuna kadar anlaşma, Mart’ta ya da Mayıs’ta referandum’ yapılacağı beklentisi yaratılıyor” şeklinde konuştu.
GARANTİLER SİSTEMİNİN TASFİYESİ GÜNDEMDE
Tartışılan en önemli konunun Garantörler meselesi olduğunu kaydeden Bulunç, garantörler meselesinin tavsiyesinin konuşulduğunu ifade ederek, “ Kıbrıs Türk tarafı, sunduğu belgede, konunun en son ve bir beşli konferans çerçevesinde göğüslenmesi gerektiğine inanıyor. Kıbrıs Rum tarafı garantiler sisteminin tasfiyesini savunuyor, BM temsilcisi bütün tarafları AB, BM ve NATO mekanizması aracılığıyla tatmin etmenin yolunu arıyor. Toprak konusunda ise sunulan kriterler dışında hiçbir görüşme yapılmadığı açıklandı.
Toprak başlığında ise Güzelyurt anahtar niteliğinde görünüyor. Türk tarafının yeni insani sorunlar yaratılmaması için kentin ve bölgesinin iadesini görüşmediği ifade ediliyor. Kıbrıs Rum tarafı 100 bin Rum’un Kıbrıs Rum oluşturucu devletçiğinden geri dönmesini istiyor. Federal Devlet’e tabi olacak özel bölgeler (Maronitler, arkeolojik ve dini alanlar, Karpaz) yani kantonlar oluşturulması konusu da henüz müzakere edilmemiş olan Rum önerileri arasında yer alıyor” değerlendirmesinde bulundu.
MARAŞ BÖLGESİ MÜZAKERELER DIŞINDA VERİLECEK
Toprak konusunda temel anlaşmazlıkların gerçekte sadece Güzelyurt olmadığını bildiren Bulunç, Maraş bölgesinin de müzakere süreci dışında verilmesinin talep edildiğini söyledi. AB sürecinde Türkiye’ye uygulanan vetonun müzakerelerde görüşülen bazı başlıklar için kaldırılabileceğinin koz olarak kullanıldığına dikkat çeken Bulunç, “GKRY’nin talep ettiği torak düzenlemeleri ve nüfus hareketleri sonunda Federe Rum devletçiği tamamen Rum halkından oluşurken; Federe Türk devletçiği önce 100 bin Rum’u içine alacak, bu Rumlar kendi eski evlerine, askerden boşalacak yerlere yerleşecekler sonra da Türk bölgesindeki Maronitler ve Karpaz, ‘arkeolojik ve dini alanlar’ da Federal Devlet’in kontrolüne devredilecek” dedi.
PROJE İLK ERBAKAN DÖNEMİNDE ORTAYA ATILDI
TÜRKİYE’NİN asrın projesi olarak tanıttı, KKTC’ye su götürülmesi projesinde de büyük sıkıntılar olduğuna işaret eden Bulunç, “Yıllarca mücadele verdi. Rahmetle anmak istiyorum Başbakanlığı döneminde Erbakan Hocamızın girişimleriyle ön palana çıkarılmış olan su projesi vardı. O su projesi sarktı ve günümüze kadar vardı. Çeşitli makamlar ‘bu projeyi görünmez el önlüyor’ diyorlardı. Bu su projesini hayata geçirdik. Rumlar bu projenin engellenmesi için korkunç mücadeleler verdiler. Su projesi Doğu Akdeniz’de gelişen dengelerin oluşmasında önemli bir denge unsurudur.
Bu projeyi şimdi biz ne yaptık. Özel şirkete verileceği iddiası ile çalışmıyor proje. Ciddi sorunlar yaşanıyor. KKTC’deki belediyelerin ortaya koyduğu tavır nedeniyle anlaşma yapılamıyor. İstedikleri buradan giden suyun kontrolü değil, KKTC’nin bütün suların kontrolü. Uluslar arası alanda böyle bir şey olabilir mi? Biz kendi egemenlik hakkını reddedip bir şirketi devletin üzerine çıkarıyoruz. KKTC’de maaşlar ödenmiyor. Bu anlaşmalar yapıldıktan sonra ödenecekmiş. Biz kendi çıkarmalarımızı göremiyoruz” şeklinde konuştu.
FIR HATLARI VE DENİZ YETKİ ALANLARI KORUNMALI
Akdeniz’de oluşacak dengelerde KKTC’nin rolünün büyük olduğuna dikkat çeken Bulunç, Barış Harekatı sonrası belirlenmiş olan Ercan Tavsiyeli Hava Sahasını mutlaka koruyacak politika izlenmesi gerektiğine vurgu yaparak şunları kaydetti: “Oluşacak dengelerde KKTC’nin rolü etkindir. Federal Kıbrıs, eyaletçiklermiş bunların oluşturacağı bir Kıbrıs bizim ulusal çıkarlarımız açısından kabul edilecek bir gelişme değildir. KKTC’nin ortadan kalktığı noktada Türkiye çok önemli güç alanını kaybetmiş olacaktır. Yapılması gereken hususlardan biri Türkiye’nin deniz hukuku, devletler hukuku uluslararası mahkeme ve hakemlik kararları ışında diniz yetki alanını ilan etmesidir. Hava sahası bakımından da Kıbrıs büyük stratejik öneme sahiptir.
Burada da KKTC’nin varlığının önemi ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de deniz alanlarıyla ilgili olarak bu uygulamaları ve önlemleri yaparken hava sahası ve FIR hattı konularını da dikkate almalıdır. Bunun için de Erbakan Hocamı rahmetle anıyorum. 1974 Barış Harekatı ile belirlenmiş olan Ercan Tavsiyeli Hava Sahasını mutlaka koruyacak bir politika izlemeli. Bu politika ve stratejini gereği de KKTC’ni devam ettirecek bir uzlaşmayı esas almalıdır.”
Milli Gazete
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.