Bildiriyi Karayılan Mı Hazırladı?
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, akademisyenlerin altına imza atıp yayınlanan bildirinin PKK terör örgütü tarafından hazırlanmış ve ona müzahir çevreler tarafından da imzası organize edilmiş bir bildiri gibi durduğunu söyledi.
Yozgat Bozok Üniversitesi ziyareti öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunarak şunları söyledi.
ADLİ TIP KURUMU YÖNETMELİĞİNDE OLAN DEĞİŞİKLİKLER
"Adli Tıp Kurumu yönetmeliğinde olan değişiklikler cenazelerin defnine kolaylık sağlayan, cenazelerin usulüne uygun defninin temin amacına dönük düzenlemelerdir. Bilindiği gibi PKK terör örgütü, PKK’ya müzahir çevreler HDP, devlet cenazeleri vermiyor şeklinde propaganda yapmıştı. Hâlbuki morgda bulunan cenazeler yakınlarına teklif edildiği halde yakınları tarafından alınmamış, belediyelere teklif edildiği halde belediyeler tarafından da alınmamıştır. Bunun üzerine bu cenazelerin defin işlemlerinin yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumlarında bir değişiklik yaptık. Kimsesiz olan cenazeler 15 gün içerisinde alınmadığı takdirde, belediyeler tarafından alınmadığı takdirde Mülki İdare Amirliği tarafından defnedileceği onlara teslim edileceğine yönelik bir değişiklik yaptık. Kimliği elli olan cenazeler için ise ailelerine almalarına yönelik teklif edilecek, aileleri aldığı takdirde 3 gün içerisinde ailelerine teslim edilecek.
MEZBAHANEDE TUTUYORLAR
Ancak ailelerin kabul etmemesi halinde yine bu cenazeler belediyelerle beraber Mülki İdare Amirliğine teslim edilecektir. Onlarda defin işlemlerini yapacaklar. Buradaki Mülki İdare Amirliği düzenlemesini koyuşumuzun nedeni bölgedeki belediyeler yasa gereği cenazeleri defnetmek ve defin işlemlerini yapmak görevi olduğu halde maalesef bu cenazeleri almamışlardır almayı kabul etmemişlerdir. Böyle olunca cenazelerin ortada kalmaması ve defin işlemlerinin yapılabilmesi için Mülki İdare Amirliklerine de cenazelerin teslim edileceklerini öngören değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikten sonra aileler cenazeleri almaya gelmişlerdir. Hatta HDP’li vekillerde cenazeleri o güne kadar almaya gelmedikleri halde almaya geldiler. Cenazeler ailelere teslim edildi. Ancak maalesef bu sefer aileler PKK terör örgütünün baskısı nedeniyle aldıkları cenazeleri defin yerine belediyeye teslim ettiler bu sefer. Daha önce cenazeleri almayan belediye PKK terör örgütünün baskısıyla ailelerin teslim ettikleri cenazeleri aldılar ve mezbahaneye götürüp koydular. Cenazeleri mezbahane de tutuyorlar.
Öte yandan da bas bas bağırıyorlar. Devlet cenazelerimizi vermiyor işte cenazelere saygı duyulması lazım, şöyle olması lazım böyle olması lazım diye propaganda yapıyorlar. Tabi böyle bir durumda ortaya çıkınca Adli Tıp Kurumu yönetmeliğinde yeni bir değişiklik yapıldı. Cenaze nakil ve defin işlemlerine ilişkin yönetmelikte yine değişiklik yapıldı. Bu değişikliklerin temel nedeni cenazelerin usulüne uygun şekilde ailelerine teslim ve defin işlemlerinin yapılmasıdır. Cenazelerin defin edilmemesinin bizim toplumumuzda olumsuz karşılığı var. Cenazelerin vaktinde defin edilmesi son derece önemli. Yapılan değişiklikler esasında vatandaşlarımızın sahip olduğu değer yargıları çerçevesinde cenazeleri vaktine defnedilmesini ön gören düzenlemelerdir."
AİHM'İN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI HAKKINDAKİ KARARI
"Bildiğiniz gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karardan önce Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla kendine gelen tedbir taleplerini reddetti. Sokağa çıkma yasakları nedeniyle gıda, sağlık, eğitim ve benzeri ihtiyaçlara erişemedikleri ve sokağa çıkma yasağının yasal dayanağı bulunmadığı şeklinde bir takım iddialar vardı. Bu iddiaları Anayasa Mahkememiz değerlendirdi, bireysel başvuru sonucunda ve bu taleplerin reddine karar verdi. Arkasından Avupa İnsan Hakları Mahkemesine konu taşındı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de geçici tedbir taleplerini reddetti. Hem Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin ihtiyaçları karşılama noktasında gösterdiği hassasiyet, hem de bu günden sonra vatandaşların gıda, sağlık, eğitim ve benzeri konulardaki ihtiyaçlarını karşılama noktasında hassasiyet göstereceği inancını ifade etmek suretiyle geçici tedbir kararını reddetti.
Daha önce 5 talep vardı reddedilen en son 2 talebide reddetti ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'nin bu noktada aldığı tedbirler ve uyguladığı kararlar çerçevesinde geçici tedbir verilmesine yer olmadığıı karara bağladı. Tabi bu AİHM nezdinde ki davaların bittiği anlamına gelmiyor. Sadece tedbir talepleri reddedilmiştir, bu davaların esasına ilişkin incelemeler tedbir talebi olduğu için öncelikli olarak yinbe Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görülecektir."
BİR GRUP AKADEMİSYENİN TEPKİ ÇEKEN BİLDİRİSİ
"Öncelikle üniversiteler değişik üniversitelerde görev yapan bazı akademisyen ve araştırma görevlilerinin terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle devletin yürüttüğü terörü ortadan kaldırma vatandaşlarımızın yaşam hakkını güvence altına almak kamu düzenini kamu güvenliğini sağlamaya dönük operasyonlara yönelik eleştirilerini ifadelerini buradan ben bir kez daha kınadığımı ifade etmek isterim. Çünkü bu akademisyenler bölgede devam eden operasyonların neden yapıldığına dair tek bir cümle söylememişlerdir. Orada hendekleri kim kazdı, barikatları kim kurdu. Mayınları tuzakları kim yaptı. Askerimize kim otomatik silahlarlar roketlerle, el yapımı bombalarla kanaslarla saldırıyor. Polisimize kim saldırıyor. Sivil vatandaşlarımızı kim katlediyor. Dün orada yapılan saldırıda 5,5 aylık bir yavrumuzu orada kim katletti. Bunlara dair en ufacık ima yolu dahi en ufacık bir cümle dahi kurmamışlardır.
Ben bu akademisyenlere soruyorum siz Türkiye’de yaşıyorsanız bu sorulara lütfen cevap verin. Bu hendekleri kim kazdı, barikatları kim kurdu, mayınlı tuzakları kim yaptı, askere polise silahla kanalsa otomatik silahla roket atarla el yapımı bombalarla kim saldırıyor. Sivil vatandaşları kim öldürüyor. Lütfen cesursanız, yürekliyseniz, samimiyseniz, objektifseniz gerçekten insan haklarına inanıyorsanız bunları söyleyin. Ama maalesef bunları söylemiyorlar, devleti buradaki yaptığı yasa ve anayasa gereği görev nedeniyle suçluyorlar. Devletin yaptığı vatandaşının can güvenliğini sağlamaktır, vatandaşın mal güvenliğini sağlamaktır, kamu düzenini tesis etmektir. Kamu güvenliğini her insan gibi tesis etmektir.
Bu gün Türkiye’nin diğer illerinde sorun var mı yok. Orda da herhangi bir uygulama var mı yok. Peki burada niye var burada sorun var, terör var, terörün yaptığı saldırılar var. Terör eylemleri var. Herkesin şunu iyi bilmesi lazım. Bu eylemler karşısında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükümetinin aldığı tedbirler meşru tedbirlerdir, yasal tedbirlerdir, doğru tedbirlerdir, yapılması gerekenlerdir. Terör bitene kadar Türkiye’nin şehirleri, ilçeleri, beldeleri, köyleri sokakları caddeleri dağları ovaları terörden temizlenene kadar Türkiye Cumhuriyeti devletin terörle kararlı bir şekilde mücadelesini devam edecektir. Benim bu bildiriye dair kanaatim şu."
PKK TARAFINDAN HAZIRLANMIŞ BİR BİLDİRİ GİBİ DURUYOR
"Bu bildiri PKK Terör örgütü tarafından hazırlanmış ve ona müzahir cevreler tarafından da imzası organize edilmiş bir bildiri gibi duruyor. Çünkü bu bildiride dile getirilen görüşlere baktığınız zaman bu görüşlerin tamamı PKK terör örgütünün görüşleridir. PKK’ya müzahir çevrelerin görüşleridir. Böyle bir bildiriyi ancak PKK terör örgütü yazabilir, PKK Terör örgütünün gönüllü destekçileri yazabilir. Onun için bu akademisyenler ya bildiriyi okumadan imzaladılar. Eğer okumadan imzaladılarsa felaket bir şeydir. Okumadan bir şeyin altına nasıl imza atıyorlar. Okuyarak imzaladılarsa o da daha büyük bir felakettir.
Böyle bir bildirinin altına asıl bilimsel özerklikten bağımsızlıktan, objektiflikten, haktan, adaletten bahseden insanlar böyle bir bildiriden taraflı bir bildiriden sadece devleti suçlayan ve PKK terör örgütünü aklayan bir bildirinin altına nasıl imza atarlar. Belli ki kulaklarını gerçeğe kapatmışlardır, gözlerini gerçeğe kapatmışlardır. Akılları gerçeği idrak edemez durumdadır. Bir insanın kulakları gerçeğe kapalı olursa , gözleri gerçeği görmez ise aklı ile de gerçeği idrak etmezse o zaman hangi üniversitede akademisyen olursa olursun onun hiç kimseye faydası olmaz Herkes aydanlar bildirisi diyor kusura bakmasınlar aydınlar gerçeği görendir.
Terör örgütünün istediklerini gerçek diye kamuoyuna takdim eden değildir. Aydınlar gerçek kulak verendir. Ama somut gerçeğe kulak verendir. Ortada somut gerçeğe vermek yok, gerçeği görmek yok, PKK’nın gözüyle PKK’nin diliyle PKK’nin kulağıyla gerçekleri çarpıtma vardır. Türkiye Cumhuriyeti devletine büyük bir iftira vardır ve terör örgütünün alenen propagandası yapılmaktadır. Bunun kabul etmemiz mümkün değildir. O yüzden ben bu bildirinin altına imza atanları diploması olan insanlar olarak görüyorum. İsminin önünde Prof. Doç, Yrd Doç, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi sıfatı olan insanlar olarak görüyorum, Ama bunların aydın olma özellikleri yoktur. Çünkü üniversite bitirmek diploma almak bir takım isminin önüne sıfatlar koymak bir kişinin tek başına aydın olması için yetmez. Aydın olmak aydın olmanın gereklerini yapmayı da gerektirir.
Türkiye’nin gerçeklerine gözünü kapatanlar karanlığı aydınlık zannediyorlar. O nedenle ben o bildirini altına imza atanları aydın olarak görmediğimi buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Aydınlar karanlıkta yürüyüp de kendi karanlıklarını Türkiye’ye aydınlık gibi gösteremezler. Gerçekten aydının ışığını herkese yansıtırlar. Ama maalesef terör örgütünün görüşlerini aydınlık olarak Türkiye ye takdim eden bu karanlıkta yürüyen insanları, diplomalı insanlar olarak görüyorum. Belli ki diplomalar insanları tek başına aydınlatmaya yetmiyor. Belli ki sıfatlar insanları aydın yapmaya yetmiyor.
O yüzden Türkiye’nin gerçek aydınlarının da bunun karşısında sesini yükseltmesini lazım. Medyadan duyuyoruz bazıları, ‘okumadan imza attık, ben buna katılmıyorum” diyenler var. Eğer herhangi bir akademisyen bunun altına istemeden veya bu boyutunu bilmeden okumadan imza atmışsa o zaman samimiyet testi ortada imzasını geri çeker, açıklama yapar imzamı çekiyorum diyebilir. Bunu engelleyen kimse yok."
"Ama bu belli ki bu organize bir iş Türkiye’nin bu kadar üniversitesinde görev yapan akademisyenleri böyle bir metinin altına imzaya kim ikna etti, bu metni kim yazdı. Nerden geldi bu metin Kandilden mi yazıldı. Yoksa Türkiye’de herhangi bir üniversitede mi yazıldı? Bu metni hazırlayanlar bir araya gelip cümle cümle müzakere mi etti? Şöyle mi yazalım dediler. Çalıştay mı düzenlediler ne yaptılar onun da Türkiye tarafından bilinmesi lazım. Kim organize etti nasıl oldu bütün bunların ortaya çıkmasında fayda vardır. Ben Türkiye’nin gerçek aydınlarının da sesini yükseltmesinin Türkiye’deki demokrasinin bir gereği olduğunu düşünüyorum"
"CHP’nin tutumunu da eleştirmekte fayda var. Çünkü CHP bölgede yaşanan terör saldırıları karşısında Türkiye Cumhuriyeti devletinin aldığı meşru tutumu, attığı meşru adımları görmezden gelen, aksine bunun karşısında PKK’ya bir cümle söylemeyen ve PKK’yı adeta haklıyan yaklaşımları kabul edilemez bir durumdur. Bu bildiride yazan konuların hangisi doğru. Bu bildiri, kimin kaleminden çıkmış, şuanda bu hendekleri,barikatları orada yapanlar kimlerdir. CHP’nin buna dair bir sözü var mı.
Uzaylılar mı bu barikatları kurdu hendekleri kazdı. Kim yaptı bunu CHP’nin sayın genel başkanı çıkıp açıklaması lazım. Kamuoyuna da söylemesi lazım. Demesi lazım ey PKK diyebiliyor mu. Türkiye’nin Cumhurbaşkanına hakarette yarışanlar PKK’nin ele başı eli kanlı teröristlerine tek bir kelime söyleyebiliyorlar mı. Hergün diktatör despot diye bağırıyorlar. Ben buradan söylüyorum bu eli kanlı teröristlere bir gün olsun ey eli kanlı teröristler diye sesini yükseltiyorlar mı. Yükseltmiyorlar onun içinde ben buradan CHP’ye oy veren seçmenlere sesleniyorum. Lütfen CHP’nin Atatürk’ün kemiklerini sızlatan bu duruşu karşısında CHP’nin yönetimine tavır koyun, sesinizi yükseltin diye onlara davette bulunuyorum."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.