Davutoğlu: “Daeş’le Mücadele İçin Orada”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dünya Ekonomik Forumu çerçevesinde düzenlenen "Türkiye'nin Küresel Rolü" genel oturumunda soruları yanıtladı. Davutoğlu terörizmin küresel bir tehdit olduğunu ifade ederek, "Bu çerçevede DAEŞ'ten PKK'dan bir tehdit söz konusu ve Türkiye bütün terör örgütlerine karşı mücadele etmekte. Suriye'deki DAEŞ'in saldırıları çerçevesinde 2013'te DAEŞ'İ bir terör örgütü olarak ifade eden ülke. Ancak bu çerçevede uluslararası toplum bu zorluğa karşı mücadele etmede tam anlamıyla hızlı davranamadı. DAEŞ yine Irak'ta ilerlemesi çerçevesinde önemli bir tehdit haline geldi bu süreç içerisinde. Suriye, Irak sınırı maalesef halihazırda yok ve Irak hükümetine terörle mücadele konusunda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Türkiye'nin gerçekleştirmeye çalıştığı şey Suriye'deki ılımlı muhalefete destek ve kendi sınırımızda bunu DAEŞ'in olmamasını sağlamak. Bu çerçevede ancak DAEŞ'e karşı değil ılımlı muhalefete karşı saldırılar söz konusu oldu. Burada uluslararası anlamda koordinasyon ve çalışma söz konusu olmalı ve DAEŞ'e Türkiye içerisinde de karşı bizler birçok operasyonlar gerçekleştirmekteyiz ve sınır kontrolleri çerçevende, istihbarat işbirliği çerçevesinde Türkiye'ye girmemelerini sağlamaya çalışmaktayız. Bütün bu yaklaşımımıza rağmen bazı saldırılar oldu" dedi.
"Bizim Irak'taki eğitim kampına değinmek istiyorum" diyen Başbakan Davutoğlu açıklamasını şu şekilde sürdürdü: "Burası DAEŞ'le mücadele içerinde çaba sarf etmektedir. Bizler Irak'ın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Bu çerçevedeki eğitim kampı DAEŞ ile mücadele için orada bulunmakta. Bizler, teröre karşı mücadele ortak çaba görmek istiyoruz. Bugün PKK, Türkiye'deki sivillere saldırmakta, Güneydoğu Anadolu'da insanları öldürmekte. DAEŞ'e olduğu ölçüde bir dayanışma görmüyoruz. Bütün terör örgütleri elimine edilmeli. Terörizmle mücadele etmeye nerede olursa olsun devam edeceğiz" açıklamasını yaptı.
"ESED'İ KENDİ HALKINA ASKERİ GİRİŞİMDE BULUNMAMASI İÇİN İKNA ETMEYE ÇALIŞTIK"
Davutoğlu, Suriye ile ilgili olarak görüşmelerin yapılmasına dair yakın gelecekte neler beklendiğine ilgili soruya, "Diplomatik anlamda herhangi bir adımı desteklemekteyiz. Burada Türkiye'den daha fazla hiçbir ülke etkilenmedi, etkilenmeyecek. Geçmişte de birçok defa bu şekilde girişimlerde bulunduk. Suriye krizinin ilk aşamasında dahi Esed'i kendi halkına askeri girişimde bulunmaması için ikna etmeye çalıştık. Maalesef çok zaman, çok büyük sorunlar geçti. Yüzbinlerce insan öldürüldü, milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı. Ancak çözüm için tarafları tanımlamalıyız. Bir tarafta rejim var, diğer tarafta muhalefet. Bunları tanımlamamız gerekiyor. Burada ılımlı muhalefet söz konusu olmalı. Daha önceden toplantı gerçekleştiren 2012'ye kadar başbakanlık yapmış olan kişi, bu süreçte ılımlı muhalefet içinde bulunan taraf söz konusu. Ancak burada bu unsurların yanında ılımlı muhalefete saldıran rejim de söz konusu. Burada iki şeyi görmemiz gerektiğini ifade ediyoruz. Madaya'da bugün gibi kuşatmaların sona ermesi gerekmekte, ortaçağ mantalitesiyle insanları açlığa mahkum etme stratejine devam edilmekte. Siyasi diyalogun anlamı ne diye sormak istiyoruz. İkinci olarak da masanın muhalefet tarafında ılımlı muhalefet bulunmalı. Biz sadece komşu ülke olarak başka muhalefet grupların, Ulusal Suriye Koalisyonu Dışındaki Grupların olmasını istemiyoruz. Şayet başkaları olacaksa onlar rejim tarafında olabilirler. Çünkü rejim ile işbirliği yapmaktalar. Bu noktada bununla ilgili bir şey söylemeyiz. Ancak Türkiye'nin buradaki tutumu sadece yasal ılımlı Suriye ulusal muhalefetinin burada muhalefet olarak bulunması gerektiğini ifade ediyoruz. yine Ban Ki Moon'la da bu sabahki görüşmem sırasında bunları ifade ettim. Bütün taraflarla yakın ilişki içindeyiz. Cenevre 3 toplantısı söz konusu olmaya çalışılıyor. Cenevre 3'ün oradaki kaçırılan fırsatların kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum" yanıtını verdi.
Kaynak:İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.