Türkiye'nin Kurtuluşu Erbakan'ın Yolu
Ankara’daki programa İslam dünyasından ve Türkiye’den çok sayıda sevenleri katıldı. Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Afganistan İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Amonollah Jayhoon, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın konuşma yaptığı gecede duygu dolu anlar yaşandı.
Yaşanan süreçte DAHA BİR ANLAM VE ÖNEM KAZANDI
Her geçen günün ve yaşanan her olayın Erbakan Hocanın mücadelesini daha anlamlı ve daha önemli hale getirdiğini kaydeden Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, “Bu yüzden bu yılki Erbakan Haftası etkinliklerinin ana temasının ‘Savaş Değil Barış-Çatışma Değil Diyalog’ olarak belirlenmesi, çok yerinde ve çok manidardır. Peki, soruyorum İslam âlemi ne durumda? Her biri ayrı bir kaosun içinde. Coğrafyamız kan ağlıyor. Biz ise imamesi kopmuş tespih gibi paramparçayız” diye konuştu.
MİLLİ GÖRÜŞ lideri, 54. Hükümetin Başbakanı, İslam dünyasının hocası, Prof. Dr. Necmettin Erbakan, vefatının 5’inci sene-i devriyesinde İslam coğrafyasında yad ediliyor. İlim, fikir, siyaset, devlet ve dava adamı prof Dr. Necmettin Erbakan vefatının 5’inci sene-i devriyesinde MEB Şura Salonu’nda sevenleri tarafından yoğun bir katılımla anıldı. ‘Savaş Değil Barış- Çatışma Değil Diyalog’ temalı olarak düzenlen programa Türkiye’nin ve İslam coğrafyasının dört bir tarafından gelen sevenleri tarafından Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, siyaset ve devlet adamları tarafından da anlatıldı. Program Hamidiye Camii İmam Hatibi Emrullah Kahraman Hoca’nın Kur’anı Kerim tilavetiyle başladı. Saadet Partisi Genel Merkezi tarafından Erbakan Hoca’nın hayatını anlatan sinevizyon gösterimi yapılırken, kum sanatıyla da Erbakan’ın fikirleri resimleştirildi. Devlet ve siyaset adamlarının yoğun ilgi gösterdiği anma programında yüzlerce telgraf da gönderildi. Yüzlerce telgraf arasında temsilen TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in mesajları okundu.
DAĞIN HEYBETİ ONDAN UZAKLAŞTIKÇA DAHA İYİ ANLAŞILIR
Programın açılış konuşmasını yapan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, 5 yıl önce dua ve tekbirlerle ebedi hayata uğurlanan Erbakan Hoca’yı rahmet, minnet ve şükranla andıklarını söyleyerek, “Çünkü o, hayatı boyunca hakkın hâkimiyeti ve insanlığın saadeti için çalışmıştır. Makamı, mevkiyi, şöhreti, serveti değil, bütün şer güçleri karşısına alma pahasına mazlumların sesi olmayı seçmiştir. Küçük hesapların değil, büyük hedeflerin insanı olmuştur. 69 yılında İmam Hatip okulunda öğrenciyken tanımıştım. Ondan sonra çok yakından takip ettim. Son 15 yılda da diz dize el elleydik. Dağın heybeti ve azameti, ondan uzaklaştıkça daha iyi anlaşılır. Tıpkı dağın heybeti gibi, Erbakan’ın, duruşunu, mücadelesini ve asaletini de zaman geçtikçe çok daha iyi anlıyoruz” dedi.
İMAMESİ KOPMUŞ TESPİH GİBİ PARAMPARÇAYIZ
Her geçen gün ve yaşanan her olayın Erbakan’ın mücadelesini daha anlamlı ve daha önemli hale getirdiğini kaydeden Kamalak, “Bu yüzden bu yıl ki, Erbakan Haftası etkinliklerinin ana temasının ‘Savaş Değil Barış- Çatışma Değil Diyalog’ olarak belirlenmesi çok yerinde ve çok manidardır. Aramızda birçok İslam ülkesinden gelmiş çok değerli kanaat önderleri, devlet adamları, akademisyenler var. Peki, soruyorum İslam âlemi ne durumda? Her biri ayrı bir kaosun içinde. Kardeş ülkeler bir bir işgal ediliyor. Coğrafyamız kan ağlıyor. Biz ise İmamesi kopmuş tespih gibi paramparçayız. Bunu fırsat bilen sömürgeci emperyalistler, bölgemizi kendi menfaatleri doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışıyor. İçinde yaşadığımız dünyada, maalesef, huzur ve barış bir türlü tesis edilememektedir” diye konuştu.
HUZUR VE BARIŞIN TESİSİ İÇİN İKİ ÖNEMLİ SEBEP VAR
Dünyada huzur ve barışın tesis edilememesinin iki önemli sebebi olduğuna dikkat çeken Kamalak şöyle devam etti: “Birinci sebep, İslam dünyasının dağınık ve perişan halidir. İkinci sebep ise, iktisadi, askeri ve siyasi gücü elinde bulunduran Küresel Emperyalistlerin bencil, tarafgir ve zalim tutumlarıdır. Şunu herkes bilmelidir ki Adalet olmadan huzur ve barış olamaz. Bugün ki manzara gösteriyor ki küresel egemenler sömürüyü bir hak olarak görüyor. Sahip oldukları güce dayanarak menfaatleri gerektirdiğinde her türlü zulme başvurmaktan çekinmiyorlar. Bir taraftan kendi ürettikleri ‘İslamofobi’ ile İslam düşmanlığını körüklerken, öbür taraftan uydurma bahaneler ve düpedüz yalan iddialarla İslam ülkelerine saldırıyorlar. Konu Müslümanlar olduğunda, bütün değerler rafa kaldırılıyor.”
AFRİKA’DA İNSANLAR AÇLIKTAN ÖLÜYOR
“Açık söylüyorum; İslam Birliğini kurmadığımız müddetçe Müslümanlar ezilmekten, horlanmaktan, hakarete uğramaktan kurtulamaz” diyen Kamalak şöyle devam etti: “Hakkımızı koruyabilmek için kardeşlerinizin haklarını, ırz ve namuslarını koruyabilmek için bir araya gelmemiz icap ediyor. Bunun için ilk etapta İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatını kurmamız gerekir. İkinci olarak askerlerimiz, bir birlerine karşı değil, vücutlarını bir birine siper etmek için görev almalıdır. Yani İslam Barış Gücünü oluşturmamız lazım. Üçüncü olarak İslam ortak pazarımızı kurmamız lazım. Çünkü bu düzen ırkçı emperyalizmin kurduğu üçkâğıt düzenidir. Bu düzen, değersiz kâğıt parçalarıyla İnsanların emeğini, zamanını, enerjisini, petrolünü, madenini, zenginliğini satın almaktadır. Yerin altında tonlarca altın, elmas barındıran Afrika’da, yerin üstünde insanlar açlıktan ölüyor.”
HİÇBİR ZAMAN ÇİZGİMİZİ DEĞİŞTİRMEDİK
Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ise, “Allah’ın emirlerine uymadan rahat ve huzur bulunamaz. Allah’ın dinine Kur’an’ına hep birlikte sarılın ve tefrikaya düşmeyin. İçinde yaşadığımız toplumu hak, hukuk ve adalet mefhumunu yerleştirmemiz lazım. Toplumu Hakk’a yönlendirmek lazım. Biz daha önce iktidara geldik, muhalefete de geldik ama hiçbir zaman çizgimizi değiştirmedik” değerlendirmesinde bulundu.
Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ise, “Allah’ın emirlerine uymadan rahat ve huzur bulunamaz. Allah’ın dinine Kur’an’ına hep birlikte sarılın ve tefrikaya düşmeyin. Üzerimizdeki sıkıntıların gitmesini istiyorsak Allah’ın kuran’ına bakıp bize ne emrediyor ona bakmamız lazım. Allah hiçbir topluluğu değiştirmez, kendilerini değiştirmezlerse. Biz Türkiye’de kendimizi değiştirmezsek bu yolsuzluk, ahlaksızlık bütün bu kötülükler devam ederse üzerimize rahmet yağmasını bekleyemeyiz. Biz değiştirmezsek kendimizi hiçbir güç ve kuvvet bize zarar veremez. Osmanlı son zamanlarında değişmeye başladığı için yıkıldı. İçinde yaşadığımız toplumu hak, hukuk ve adalet mefhumunu yerleştirmemiz lazım. Dürüstlük mefhumunu yerleştirmemiz lazım. Toplumu Hakk’a yönlendirmek lazım. Hakk’a yönlenebilmesi için bu konuda gayretli ve samimi olan insanlara ihtiyaç var. Biz daha önce iktidara geldik, muhalefete de geldik ama hiçbir zaman çizgimizi değiştirmedik” dedi.
İNANDIĞIMIZ GİBİ YAŞAMAK İSTİYORUZ
Asiltürk, “Biz inanan insanlarız inandığımız yaşamak isitoyrum onun gereğini de yapmaya çalışacağız. Birgün Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahabeler hitap ederken bu ümmetin misali yağmura benzer diyor. Yağmur evveli mi sonu mu hayırlı bilinmez diyor. Bunu dedikten sonra sahabelere dönerek diyor ki; ahir zamanda gelecek ve iyiliklerin hakim olması kötülüklerin ortadan kalkması için cihat edecek olanlar derken kardeşlerim ifadesini kullandı. Sahabe efendilerimiz de ‘Ya Resullah senin kardeşlerin biz değil miyiz?’ diye sorarlar. Efendimizin cevabı ise, sizler benim arkadaşlarımsınız beni görmeden bana inanan ve bana indirilen kitabın hükümlerini yaşamak için çırpınanlardır benim kardeşlerim. Sizleri anlatıyor. Hiçbir makam mevki derdi yok. Dünya için bir beklentisi yok. Tek bişey istiyoruz inandığımız gibi yaşamak istiyoruz.”
VEFA BORCUMU ÖDEMEK İSTEDİM
Duygularını Türkçe olarak ifade eden Afganistan İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Amonollah Jayhoon, “Ben bu konuşmamı Farsça hazırlamıştım tercümanımı da getirmiştim ama şimdi konuşmamı değil, duygularımı Türkçe olarak kardeşlerime, bacılarıma yapacağım. Bu akşam bu büyük insana dua etmek istedim. Vefa borcumu ödemek istedim. Allah ruhunu şad etsin. Ben bu büyük insanla 80’lerde tanışmıştım, ben o zamanlarda üniversitede okuyordum, Rus vahşetinden kaçıp Pakistan’a gelmiştim” şeklinde konuştu.
DUYGULARINI Türkçe olarak ifade eden Afganistan İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Amonollah Jayhoon: “Ben bu konuşmamı Farsça hazırlamıştım tercümanımı da getirmiştim ama şimdi konuşmamı değil, duygularımı Türkçe olarak kardeşlerime bacılarıma yapacağım. Bu akşam bu büyük insana dua etmek istedim. Vefa borcumu ödemek istedim Allah ruhunu şad etsin. Ben bu büyük insanla 80’lerde tanışmıştım ben o zamanlarda üniversitede okuyordum, Rus vahşetinden kaçıp Pakistan’a gelmiştim. Pakistan’da hocamın talebeleriyle konuşuyordum ‘acaba bana da nasip olur mu gidip hocamla tanışıp konuşayım?’ diye. Seneler sonra Refah Partisi geleneksel iftar yemeği vardı hocam bizi de çağırmıştı. Çok kısa bir konuşma olmuştu ama ben o konuşmayı hiçbir zaman unutamam” dedi.
MUVAFFAK OLSAYDIK ÂLEMİ İSLAM BU DURUMDA OLMAZDI
Büyük mücahitlerin cihat anlayışlarının canla, başla Hakkı hakim kılmak olduğunu söyleyen Büyükelçi Jayhoon, “Erbakan Hocam büyük bir mücahit idi. İnsanlığa barış ve hürriyeti getirmek için çalıştı. Ruslar Afganistan’ı yakıp yıkıyordu. O zaman Erbakan hocamız da Afgan mücahidlerine yardım etti. Ruhu şad olsun. Biz cihadı kazandık ama kendi aramızda anlaşamadık. Biz Rusları çökerttik ama İslami düzeni kuramadık. Düşmanımız çok büyük oynadı çok güçlü oynadı bizi birbirimize düşürdü kuvvetimiz kalmadı. İslami bir hükümeti kuramadık. Hocam yalnızca Afganistan için değil, ümmet için birlik istiyordu. İslami NATO istiyordu. İslami para basılmasını istiyordu. Bu hedeflerde Muvaffak olsaydık alemi İslam bu durumda olmazdı” diye konuştu.
ERBAKAN HOCA’YA VE FİKİRLERİNE ÇOK İHTİYACIMIZ VAR
“Bugün nerde bir olay nerde bir savaş varsa orası İslam ülkesidir” diyen Büyükelçi Jayhoon şunları kaydetti: “Savaş İslami ülkelerde, yoksulluk, güvensizlik, adaletsizlik, ölüm ne kadar olumsuz şey varsa hepsi İslami ülkelerde. Biz Afganlar olarak hiçbir zaman savaş istemiyoruz ama bizi zorla savaşa sürüklüyorlar. Biz istiyoruz ki hocam gibi bir lider çıkıp İslam ülkelerinin önünü açsın. İslam ülkelerindeki Müslümanlar mülteci durumuna düşüyorsa bütün sorumluluk biz Müslümanlarda liderlerde. Hocamızı çok arıyoruz. Düşmanın yapmadığı zulmü biz kendimize yapıyoruz. Bugün savaş olsa İslami bir ülkede olur yine . Bu İslam’ın ayıbı mı? Hayır, İslam’ın bir kusuru yok. Kusur bizde. İslam’da sulh var. Rahmet var. Bereket var. İslam dünyasının durumu çok vahim. Erbakan Hoca’ya ve fikirlerine çok ihtiyacımız var.”
ÜMMET İÇİN YANDI VE BİZE IŞIK SAÇTI
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Hocamız bize ışık oldu. Onun hayatının her bir karesi Yeni Bir Dünya’nın ihtiyaç olduğunu gösterdi. Hani 4’üncü Murat diyor ya; insanlar ikiye ayrılır; bBirincisi kitapları takip eden insanlar, ikincisi kitapların takip ettiği insanlar. Hocamız ikincisi idi. Dava adamı arıyorsak işte dava adamı. Hocamız bir ömür boyu millet için ümmet için, yandı ve bize ışık saçtı” dedi.
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Hak-İş topluluğu Rahmetli Erbakan Hoca’mızın bizzat teşvikleriyle himayeleriyle destekleriyle 1970’li yılların zor ve sıkıntılı bir döneminde 1000’nin üzerinde sendikanın ve onlarca konfederasyonun olduğu bir dönemde hocamızın imzasıyla kurulan bir konfederasyondur. Onu bu yönüyle de özelikle rahmetle, minnetle, hürmetle selamlıyorum. Allah ondan razı olsun Allah rahmet etsin. Konfederasyonumuzun ilk seçilmiş genel başkanı Yasin Hatipoğlu bey konfederasyonumuzun 40’ıncı yılında demişti ki; Hak-İş besmele ile kuruldu. Evet besmeleyle kuruldu ve dualarla büyüdü ve bugün Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonlarından bir tanesi oldu elhamdüllah. Bir şey için gururluyuz, onurluyuz ve müteşekkiriz. Hak-İş’in 40’ıncı yılında ve seçilmiş bir genel başkanı olarak 40 yıl önce kurulduğundaki aynı çizgide ve aynı mücadelede devam ediyor. Allah hamd ediyorum 16 yaşımda Milli Görüş ile tanıştım 18 yaşımda ise Milli Selamet Partisi’nin Konya Gençlik üyesi oldum. Hayatımda üye olduğum ilk ve tek parti Milli Selamet Partisi oldu. Bunun gururunu ve onurunu her zaman yaşadım.”
KİTAPLARIN TAKİP ETTİĞİ İNSAN
Arslan, “Hocamız bize ışık oldu. Onun hayatının her bir karesi Yeni Bir Dünya’nın ihtiyaç olduğu gösterdi. Hani 4’üncü Murat diyor ya; insanlar ikiye ayrılır; Birincisi kitapları takip eden insanlar, ikincisi kitapların takip ettiği insanlar. Hocamız ikincisi idi. Onu herkes olduğu gibi biz de gerçekten takip ediyoruz. O gerçekten bir barış aktivistidi. En zor zamanlarda bile barışı ve insanı ikinci plana atmadı. Dava adamı arıyorsak işte dava adamı. Aydın ve entelektüel arıyorsak hocamızın gerçekten bir ilim adamı olduğunu görüyoruz. Nezaket, feraset ve aynı dirayetin hepsini onda gördük. Tabi ki mum olmak kolay değil, aydınlatmak için yanmak gerekir. Hocamız bir ömür boyu millet için ümmet için yandı ve bize ışık saçtı. Ümmetin bir bütün olarak dünya sahnesinde yer alması için çaba sarf etti.”
D-8’İ DAHA AKTİF HALE GETİRMELİYİZ
Erbakan Hoca’nın yaşamı boyunca adil bir dünya düzeni oluşturma gayreti içerisinde olduğunun altını çizen Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da, “D-8 bu yaklaşımın ilk hamlesiydi. Bu birlik; hem İslam Birliği’nin hem de Birleşmiş Milletler’in temelini oluşturacaktı. Türkiye’nin hem millet hem de devlet olarak, Hocamızın attığı bu mayanın tutması, ektiği bu tohumun sürgün vermesi için olanca çabayı göstermesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
MEMUR-SEN Genel Başkanı Ali Yalçın, “Büyük ilim, siyaset, devlet ve dava adamı kimliğiyle, hizmetleri ve başarılarıyla; ülkemizde çığır açan, ümmetin geleceğine yönelik projeleriyle; İslam dünyasını etkileyen, Küresel emperyalizme ve sömürüye karşı dik duruşu ile cesaret aşılayan hocamızın, Silah, terör, faiz, uyuşturucu lobilerinin - kan ve gözyaşı lobilerinin, Kökü dışarıda karanlık ve kirli odakların işbirliği yaparak, tetikçi karargâh medyasının manipülasyonları, adı sivil beyni üniformalı çetelerin sokakları ısıtmaları ile millet iradesine kast ettikleri 28 Şubat’ın üzerinden 19 yıl geçti. Küresel sömürü ve emperyalist düzenin tezgahladığı Körfez savaşları sırasında Müslümanların kanı akmasın, analar gözyaşı dökmesin diye; Bağdat, Tahran, Amman, Riyad ve Kahire başta olmak üzere İslam ülkeleri başkentleri arasında mekik diplomasisi yapan, Küresel emperyalizmin 90’lı yıllarda bölgemize yerleştirdiği çekiç güç’e yüksek sesle ‘defol git’ diyen, ezen ve sömüren güc’e karşı insanı ve vicdanı merkeze koyan erdemli güc’ü inşa etmeye çalışan Erbakan hocamızın Sömürü düzenine dur demenin yolunun, İslam ülkelerinin ortak pazar oluşturmasından, ortak para birimini kullanmasından ve ortak savunma sistemine geçmesinden geçtiğini herkesin teyit ettiği bir zaman ve zemini yaşıyoruz.”
D-8’İ SAHİPLENMELİYİZ
Yalçın, “Erbakan Hoca yaşamı boyunca adil bir dünya düzeni oluşturma gayreti içerisinde oldu. D-8’in bu yaklaşımın ilk hamlesiydi. Bu Birlik; hem İslam Birliği’nin hem de Birleşmiş Milletlerin temelini oluşturacaktı. Çünkü hedef önce 60 ülkenin, sonra da 160 ülkenin üyeliği idi. Bu Yeni Dünya Düzeni’nin çekirdeğinin, tohumunun toprağa bırakılmasıydı. Batı hayranı sözde aydınlar Hocamızın bu projesini hayalperestlik olarak gördüler. Ancak, hayranlık duydukları Avrupa Birliği’nin 6 ülkenin kurduğu Kömür ve Çelik Birliği ile başladığını, Roma Anlaşması ile devam edip, önce AET, sonra AT, sonra da Avrupa Birliği olduğunu bildikleri halde. Türkiye’nin hem millet hem de devlet olarak, Hocamızın attığı bu mayanın tutması, ektiği bu tohumun sürgün vermesi için olanca çabayı göstermesi gerekiyor. Bu çerçevede, D-8’in bir an evvel kurumsallaşması için çalışmaları hızlandırmalıyız. Kapsamını ve üyelerini artırmalı, hedeflerini büyütmeliyiz.”
NAWAZ ŞERİF: “Benzeri görülmemiş derecede zekice bir düşünce gerçeğe dönüştü”
Pakistan İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Sohail Mahmood: “15 Haziran 1997’de İstanbul’da Türkiye, Pakistan, Bangladeş, Mısır, Nijerya, İran, Endonezya ve Malezya’dan oluşan gelişen (D-8) ülkeler birliğinin kurulması Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ‘yeni dünya’ vizyonunun en sağlam ifadesiydi. Başbakanımız Muhammad Nawaz Sharif bu olayın tarihi öneminin altını çizdi ve İstanbul’daki ilk D-8 zirvesinde liderler, ‘Benzeri görülmemiş derecede zekice bir düşüncen gerçeğe dönüştü’ demişti.”
Türkiye’nin ve İslam dünyasının tanınmış bir lideri olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın hayatını ve başarılarını kutlayan bu anma törenine katılmak benim için bir onurdur. Rahmetli Erbakan Hoca ferasetli bir siyasi kişilikti ve olaylarla dolu bir kariyere sahipti. Siyasi felsefesini ve ulusal hedeflerini takip ederken gösterdiği tutku ve kararlılığın çok az benzeri vardır. Bir mühendislik dehası olarak başlayarak ve sonra bir siyasetçi olarak Haziran 1996’da 54’üncü hükümetin başında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına yükseldi. Tüm bu on yıllar boyunca kendisi Türkiye’nin sosyal ve siyasi evrimine ve demokratik gelişmesine yoğun katkılarda bulundu. Ankara’da 1990’larda henüz yeni bir diplomat olarak hizmet verirken, birkaç kez Erbakan Hoca ile görüşme ayrıcalığına kavuştum. Biz her zaman onun Pakistan için hissettiklerini ve iki millet arasındaki kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek için gösterdiği çabaları derinden takdir etmişizdir. “15 Haziran 1997’de İstanbul’da Türkiye, Pakistan, Bangladeş, Mısır, Nijerya, İran, Endonezya ve Malezya’dan oluşan gelişen-8(D-8) ülkeler birliğinin kurulması Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ‘yeni dünya’ vizyonunun en sağlam ifadesiydi. Başbakanımız Muhammad Nawaz Sharif bu olayın tarihi öneminin altını çizdi ve İstanbul’daki ilk D-8 zirvesinde liderler ‘Benzeri görülmemiş derecede zekice bir düşüncenin gerçeğe dönüştü” demişti. Başbakan Erbakan aynı zamanda Müslümanların sorunlarının çözümünde gösterdiği cesur çabalarla da anılır. Buna Keşmir, Filistin ve Kıbrıs dahildir. Pakistan halkı Keşmir meselesini uluslar arası forumlarda ele aldığı ve adil bir çözüm için uğraştığı için ona çok şey borçludur şu gerçek çok tatmin edicidir ki, Erbakan Hoca’nın düşüncelerine ve vizyonuna katılanlar baskı altındaki bu insanları desteklerken bilinçlerinin sesini yükseltmeye devam etmektedir.”
ERBAKAN’I ANLAMAK İÇİN SOYSUZ ÇARKA ‘DUR’ DEMELİYİZ
Erbakan’ı anlamak için 7,5 milyar insanı sömüren soysuz çarka ‘dur’ demekten geçtiğini ifade eden Kamalak, “Erbakan’ı anlamak, bir ekmeğin maliyetinin üçte ikisinin haksız vergi ve faizlerle, ırkçı emperyalizme gittiğini görmek ve bunu önlemek için mücadele etmektir. Bu yüzden yapılması gereken en önemli işlerden birisi birlik ve beraberliğimizi tesis etmektir. Farklılıklarımızı ayrılık değil, zenginlik unsuru olarak görmektir. Müslümanlar olarak duygu anlamında, fikir anlamında, ekonomik ve siyasal güç anlamında işbirliği içinde olmalıyız. Eğer gerçekten savaş değil barış istiyorsak, gerçekten çatışma değil diyalog istiyorsak bunu başarmak zorundayız. Çünkü bugün problem, emperyalistlerin sahip olduğu güç değil, bizim içine düştüğümüz zafiyettir” dedi.
İSLAM DÜNYASI TARİHİN EN BÜYÜK MÜLTECİ DRAMINI YAŞIYOR
Bu dünyada herkesin insanca yaşamaya hakkı olduğunu söyleyen Kamalak, “Çünkü bu dünyada herkese yetecek kadar yer de vardır, nimet de vardır. Ancak Adil Bir Düzen yoktur. Adil bir düzen olmadığı içindir ki milyarlarca insan ırkçı emperyalizm tarafından aç, susuz ve vatansız yaşamaya mahkûm edilmişlerdir, yani ölüme terk edilmişlerdir. Bugün İslam dünyası tarihin en büyük mülteci dramını yaşamaktadır. Kadın, yaşlı, çocuk binlerce hayat, Ege ve Akdeniz’in soğuk sularında son bulmaktadır. Küresel Emperyalistlerin 1945’te (4-11 Şubat) Yalta Konferansı ile kurdukları zalim bir dünyada yaşıyoruz. Dünya Yardım Vakfı’nın yaptığı bir araştırmaya göre bugün; 1 milyar insan aç yatıyor. 1,5 milyar insan sağlıklı içme suyundan yoksun, 2,4 milyar insan sağlık hizmeti alamıyor. 1,5 milyar insan günlük 1 (bir) dolardan daha düşük ücretle çalışıyor. Her 6 saniyede 1 çocuk açlık ve ilaçsızlık sebebiyle ölüyor. 62 kişinin dünya gelirinden aldığı pay dünya nüfusunun yarısının (3 milyar 650 milyon kişinin) toplam payından daha fazla. Dünya nüfusunun yüzde 1’nin dünya gelirinden aldığı pay dünya nüfusunun %99’unun aldığı paydan daha yüksek. Bir bankanın serveti 129 ülkenin servetinden daha fazla” diye konuştu.
YENİ BİR DÜNYA İÇİN 10 KÜRESEL ADIM
Saadet Partisi’nin Yeni Bir Dünya projesinin başlıklarını da aktaran Kamalak şunları kaydetti: “Hakka ve Adalete dayalı Yeni Bir Dünya kurmak için atılması gereken on küresel adım şunlardır:
Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler Teşkilatı
Müslüman Ülkeler Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Müslüman Ülkeler Teknolojik İşbirliği Teşkilatı
Müslüman Ülkeler Askeri İşbirliği Teşkilatı
Müslüman Ülkeler Ortak Para Birimi
Müslüman Ülkeler Ortak Para Fonu
Müslüman Ülkeler Bankası
Müslüman Ülkeler Medya ve Sinema Teşkilatı
Müslüman Ülkeler Kültürel İşbirliği Teşkilatı
Müslüman Ülkeler Kadın, Aile ve Çocukları Koruma Teşkilatı
ERBAKAN’I ANLAMAK KÖLE DÜZENİNE KARŞI OLMAKTIR
Erbakan’ın köle düzenine karşı olduğunu da hatırlatan Kamalak, “İşte Erbakan bu düzene karşıydı. Bu kölelik düzenini, bu zulüm düzenini yıkmanın ve yerine Adil Bir Dünya kurmanın mücadelesini veriyordu. Bunun için Türkiye’nin başkanlığında İran’ı, Mısır’ı, Pakistan’ı, Endonezya’yı, Nijerya’yı, Malezya’yı, Bangladeş’i 8 (Büyük İslam Ülkesini) bir araya getirdi. Bunun için D-8’leri kurdu. D-8’ler yüzyılın en büyük dış politik açılımıdır. D-8’ler Küresel Emperyalizme karşı onurlu bir duruşun adıdır. İslam birliği öncülüğünde kurulacak Yeni Bir Dünya’nın başlangıcıdır. İki milyarlık İslam Âlemi olarak Küresel Emperyalizmin, Irkçı Siyonizm’in oyuncağı olmaya mecbur değiliz. Tüm insanlığı yaşadığımız zulüm dünyasından kurtarmalıyız. Peki, insanlık bu zulüm dünyasından nasıl kurtulacak? Hiç şüphesiz ki: Hakka ve adalete dayalı Yeni Bir Dünya kurarak” şeklinde konuştu.
Milli Gazete
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.