Bu şair, Abdülhamit öldürülemedi diye ağıt yaktı!
“Ey şanlı avcı, damını bi Hüda kurmadın,
Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki, vuramadın.
Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sukun
Bir hayır olurdu, misli asırlara geçmemiş.”
1904 yılları başlarında Sofya’da Ermeni Komitesi toplandı. Burada İzmir ve İstanbul şehirlerinde bir takım olaylar çıkarma, suikastler yapma kararı alındı. Hristifor Mikailyan isimli bir komiteci Rus Yahudi pasaportuyla sahte Samuel Fayn adıyla İzmir’e geldi. Oradan da İstanbul’a geçti. Ermeni haklarına engel olan Sultan Abdulhamit’i ortadan kaldırmayı planladı. İstanbul Rus Sefarethanesinden aldığı tavsiye mektubuyla “ selamlık resmi “ ne girerek orada incelemelerde bulundu. Sultanın geçiş güzergâhını ve zamanlamasını tespit etti. Hemen bomba siparişi verdi. Parayı alan şahıs ortadan kayboldu.
Bunun üzerine Ramazan ayının 15’inde iki komitecinin padişahı silahla yok etmesi için görevlendirildi. Yol üzerinde iki ev kiralandı. Fakat sultan o gün Çırağan’a Yıldız bahçesinden geçtiği için kurulan tuzak boşa çıktı. Bu sefer Mikailyan Yıldız Camiine her cuma sultanın gittiğini öğrendi. Bunun üzerine hazırlık yaptı. Sultan camiden çıktıktan sonra bir dakika kırk iki saniye sonra saltanat arabasına vardığını tespit etti. Bunun üzerine Viyana “ Nessedorfer “ araba fabrikasına içine saatli bomba yerleştirilen özel araba siparişi verdi. Bu araba Dolmabahçe Vapuru ile İstanbul’a getirildi ve gümrükten geçirildi. Sonra bu araba denemeye tabii tutuldu. (9.araba resmi) birden patladı. Komiteci Mikailyan öldü. Diğer üyeler Safo, Asot, Tarkom, Mari olayı üstlendiler ve bu işin neticelenmesine karar verdiler. Bu kararın uygulanmasına, Filistin den istedikleri toprağı alamayan Yahudilerde her türlü desteği vermekteydi. Bir ara Yahudi Teoder Herzl’i bu taletten dolayı huzurundan kovduğu için sultanı ortak düşman ilan ettiler.[Bu konuda geniş bilgi için Siyonizm ve Türkiye Doç.Dr.Y.Kutluay Konya,l967 de bulabilirsiniz]Çünkü Yahudilerde Abdulhamidi yok etmek niyetindeydi.
ŞEYHÜLİSLAM CEMALETTİN EFENDİ, YOLUNU KESTİ
“Cuma Selamlığı” merasimi esnasında, yolun iki tarafı muhafızlar ve Devlet adamları çevreyi kordon altına aldılar. Sultan, Cuma Namazı için Yıldız camiine geldi. İkinci katta “Hünkâr Mahfili”denilen kısımda namazını kıldı. Merdivenlerden bahçeye inerken, tesadüfen Şeyhülislam Cemaleddin Efendiye rastladı. Ona iltifat etti. Bir kaç dakika ayaküstü onunla sohbet etti. Tam bu anda, büyük bir gürültüyle patlama oldu. Atların parçaları, bazı insanların kol ve bacakları havaya fırladı. Caminin camları kırıldı. Herkes Camiye kaçtı. Sultan ise soğukkanlı bir şekilde olanları olduğu yerden takip etti. Sonra Saltanat arabasına doğru geldi ve:
-“Burayı kordon altına alın” diye bağırdı. Merasimi idare eden subaya döndü:
-“Hadi neden duruyorsun, selam emrini verdir” dedi ve oradan ayrıldı. Bunun neticesinde ise üç asker, halktan da yirmi üç kişi öldü, sekiz kişide yaralandı.
Olaya karışanlardan bazıları yakalandı. Bunun üzerine, Tevfik Fikret, Ermenilerin”Kızıl Sultan”diye düşman ilan ettiği Sultanı suçlayarak…
“Ey şanlı avcı, damını bi Hüda kurmadın,
Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki, vuramadın.
Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sukun
Bir hayır olurdu, misli asırlara geçmemiş”
diyerek Ermeni ve Yahudiler lehine, Sultanın ölmeyişinden dolayı aleyhine üzüntülerini bildirmiştir Talat ve Cemal Paşalar da. Tutuklu olan Ermenilerin kurtulması için Mahkemeye baskı yapmışlardır. Ne garip tecellidir ki, yıllar sonrası bu iki paşa, yurt dışında iken Ermeni kurşunlarına hedef olup, ölmüşlerdir.
26 kişinin öldüğü, 58 kişinin yaralandığı ve 20 atın parçalandığı suikast girişimi, Sultan Abdülhamit’i öldüremediği için başarısız olunca, dönemin şairlerinden Tevfik Fikret yazdığı "Bir Lâhza-i Taahhur - Bir anlık duraklama" şiiriyle, adeta suikastın başarısızlığına üzüntüsünü dile getirmişti.
AVRUPA VE RUSYA’DAKİ ANARŞİSTLERLE TEMASA GEÇİLDİ
Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan kurmaya çalışan Ermeni Komitacıları karşılarında en büyük engel olarak gördükleri Padişah II. Sultan Abdülhamit’i öldürmek istemişlerdi. Kendileri bu işte yeteri kadar tecrübeli olmadıklarından, Avrupa ve Rusya’daki uluslararası anarşistlerle ilişki kurmuşlar, onlardan Abdülhamit’in öldürülmesi konusunda yardım ve destek sağlamışlardı.
BELÇİKALI ÜNLÜ ANARŞİST JORRIS, İSTANBUL’A GETİRİLDİ
Bu iş için özel olarak İstanbul’a gelenlerden biri de Belçikalı ünlü anarşist Edward Jorristi. O dönemde anarşizm bütün dünyayı sarmış, suikasta uğramayan hükümdar ya da cumhurbaşkanı hemen hemen kalmamıştı. Şimdi sıra II. Abdülhamit’teydi. Edward Jorris, göze çarpmamak için Singer şirketine memur olarak girmiş, Padişahın cuma selâmlıklarını büyük bir dikkatle izlemeye başlamıştı. Abdülhamit, cuma günleri Yıldız camisinden çıktıktan sonra, 1 dakika 42 saniyede arabasının yanına gidiyordu. Birkaç cuma selâmlığını gözleyen Jorris, bu sürenin hiç değişmediğini. Padişahın bir saat düzeni içinde bu yolu, daima 1 dakika 42 saniyede aldığını görmüştü.
Suikastı hazırlayan örgüt oldukça genişti. Jorris’ten başka, Rusya’dan gelen Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, Hacı Nişan Minasyan, Mıgırdıç Serkis Garibyan, Karabet Ohanesyan, Vahram Sabun Kendiryan, Silviyoriçi, Sari Torkom, Trase Yuvanoviç bu örgütün belli başlı üyeleriydiler.
GALATA KÖPRÜSÜ VE TÜNEL DE HAVAYA UÇURULACAKTI
Hazırlanan plana göre, Yıldız camisi önünde bomba patlatılıp II. Abdülhamit öldürüldükten sonra, Galata Köprüsü, Tünel, yabancı banka ve kurumlar havaya uçurulacak, yabancı devletlerin işe karışmaları sağlanacaktı. Filibe şehrinde Ermeni Komitacıları büyük bir toplantı yapmışlar, bu toplantıya Slav ve Siyonist örgütleri de katılmıştı. Pro Armenia gazetesi başyazarı Pirkiyar da bu toplantıda bulunanlar arasındaydı. Yapılan görüşmeler sonunda plan hazırlanmış ve II. Abdülhamit’in Yıldız camisinden çıkarken öldürülmesi kararlaştırılmıştı.
Gerçek adı Kristofor Mikaelyan olan fakat Samuel Fayn takma adiyle dolaşan Rus Ermenisi, Viyana’da Neseldorfer Wagenbefcu Fabriks Geselschaft firmasına bir fayton yaptırmış ve bunu parça parça Türkiye’ye sokmuşlardı. Deniz yoluyla gelen faytonun parçalarını İstanbul’da komitenin adamı Silviyoriçi alıyor, muayenesiz geçmesi için de gümrük memurlarına para yediriyordu.
80 KİLO PATLAYICI VE 20 KİLO DEMİR
İçine patlayıcı madde yerleştirilecek biçimde yaptırılan bu araba, bir araya getirildikten sonra, Şişli dışında denenmiş, amaca uygun bulunmuştu. Faytona 80 kilo patlayıcı maddeyle 20 kilo demir parçası konmuş, arabaya koşulacak atlar da, o dönemin ünlü tiyatrocularından "Kel" Hasan Efendi’den satın alınmıştı. "Machine İnfernale-Cehennem Makinesi" adı verilen ve bombayı istenilen zamanda patlatacak olan araç, Fransa’dan getirtilmişti. Bütün bunlar tamamlandıktan sonra, 21 Temmuz 1905 cuma günü fayton, Abdülhamit’in dört at koşulu arabasının yanına bırakılmış, Padişahın camiden dışarıya çıkması beklenmeye başlanmıştı.
MİKAELYAN DA ÖLÜLER ARASINDAYDI
Abdülhamit, caminin kapısında görününce Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, Cehennem Makinesini çalıştırarak, bomba 1 dakika 42 saniye sonra patlayacak duruma getirilmişti. Fakat Padişah, kapı önünde Şeyhülislâm Cemalettin Efendiyle konuşmaya dalınca, süre dolmuş, Abdülhamit ölümden kurtulmuştu. Suikast amacını gerçekleştirememişti ama, tam 26 kişi ölmüş, 58 kişi de yaralanmıştı. Ayrıca, 17 arabayla 20 at da parçalanmıştı. Cehennem Makinesini çalıştırdıktan sonra kaçamayan Kristifor Mikaelyan da ölüler arasındaydı.
ÇOĞU YURT DIŞINA KAÇTI, MİNASYAN TUVALETTE KARNINI DELEREK İNTİHAR ETTİ
Suikastçılardan birçoğu yabancı pasaport taşıdıklarından yurt dışına kaçmışlardı. Fakat Edvard Jorris yakalanmıştı. Arabanın parçaları arasında bulunan Neseldorfer kelimesiyle 11123 rakamı, olayın aydınlanmasını sağlamış, konuşmamakta direnen Edvard Jorris de her şeyin ortaya çıktığını görünce, bütün bildiklerini anlatmıştı. Suikastçılardan Hacı Nişan Minasyan, sorgusu sırasında gittiği yüznumarada, teneke ibrikle bilek damarlarını ve karnını yırtarak intihar etmiş, geri kalanlar idam cezasına çarptırılmışlardı.
EDWARD JORRIS BAĞIŞLANDI, PADİŞAHIN AJANI OLARAK ÇALIŞTI
Abdülhamit, Edward Jorrisi bağışlamış, ayrıca kendisine 500 altın vermişti. Jorris, daha sonraları Avrupa’da Abdülhamit’in bir ajanı olarak çatışmış, saraya önemli raporlar göndermiştir.
Abdülhamit’in Ermeni Komitacıları tarafından öldürülememesi, nedense Tevfik Fikreti pek üzmüş ve bu üzüntüsünü "Bir Lâhza-i Taahhur - Bir anlık duraklama" adlı şiirinde şu mısralarla belirtmişti:
“Ey şanlı avcı, damını bi Hüda kurmadın,
Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki, vuramadın.
Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sukun
Bir hayır olurdu, misli asırlara geçmemiş.”
ansiklopedi bilgi