Afrika'da şişmanlar niçin saygın?
Afrika kıtasına doğru yol alıyordu uçağımız bu kez. Ekvatoru geçiyor ve Güney Yarımküre'deki bir ülkeyi ziyaret ediyorduk. Çok sayıda Afrika ülkesi ziyaret etmiştik ancak her ülkenin kendine özgü adet gelenek ve görenekleri olması diğerlerinden farklı kılıyordu onu.
Tanzanya, barındırdığı dünyanın en büyük doğal parkları, Afrika'nın en yüksek dağı Klimanjaro'su, insanlarının sıcaklık ve samimiyetleriyle diğerlerinden daha da farklıydı. Toprak bakımından Türkiye'den büyük Tanzanya. Sıcak ve nemli bir iklime sahip. Yıl boyu sıcaklık oranları çok değişmiyor. Ortalama sıcaklık 30-35 derece civarında. İki mevsim var. Yağmurlu ve yağmursuz olmak üzere.
Doğu Afrika'da bir ülke Tanzanya. Hint Okyanusu'na sahilleri var. Ülke, 1961 yılında bağımsızlığına kavuşur ve 1964 yılında da Zanzibar ile birleşir. Tanganika ve Zanzibar'ın birleşmesiyle oluşan Tanzanya'nın nüfusu 37 milyon. İngilizler yıllarca sömürmüşler bu ülkeyi. Muzungu dediği Avrupalı beyaz adamdan hiçbir fayda görmemiş Tanzanyalı. İngiliz sömürüsünün ardından yaklaşık 30 yıl süren sosyalizm yönetimi gelmiş. Özel teşebbüsün hiç olmadığı ve izin verilmediği bu dönemde, ülke neredeyse hiçbir alanda ilerleme gösterememiş. Tanzanya, 1995 yılından sonra yavaş yavaş gelişme göstermeye başlamış. Bugün Tanzanya şehirleri özellikle Dar-üs Selam hızla büyüyor. Altyapı ve yol inşaatları hızlanıyor. Çinli ve Avrupalı şirketler inşaat alanında ciddi söz sahibi. Ancak Türkiye'den tek bir inşaat firması faaliyet göstermiyor bu ülkede.
Burada 130 farklı kabile ve her kabilenin de kendi dili var. Swahili ortak dil ve ülkenin resmi dili. Tanzanya'nın bir resmi dili daha var; o da İngilizce. İki resmi dile sahip bir ülke Tanzanya.
Her çocukönce kabile dilini öğreniyor. Sonra da kabileler arası ortak dil olan Swahili ve İngilizceyi. Ülkede Tanzanya milliyetçiliğinden çok Afrikalı milliyetçiliği hakim. Dar-üs Selam Tanzanya'nın en kalabalık ve en önemli şehri. Nüfusu 4,5 milyon. Dar-üs Selam barışın yurdu, barışın diyarı anlamına geliyor. Bu şehir sadece Tanzanya'nın değil, aynı zamanda Afrika'nın siyasi, ekonomik ve ticari açıdan en önemli şehri.
Dar-üs Selam'da okyanus karanın içlerine doğru kilometrelerce ilerliyor. Derinlikte oldukça müsait olduğu için Haliç'i liman olarak kullanıyor Tanzanyalılar. Doğu Afrika'nın en büyük limanlarından birisi bu doğal liman. Dev yük ve yolcu gemileri yanaşıyor buraya.
Ülke son yıllarda bir ilerleme içerisinde. Yaklaşık 10 yıl önce ülkeyi ziyaret ettiğimiz şehirden çok farklı artık Dar-üs Selam. Modern binalar şehrin silüetinde yerini almış. Limanı çok daha hareketlenmiş. İhracat ve ithalatında önemli miktarlarda gelişmeler olmuş. Gölgeler bile sıcak esiyor Tanzanya'da. Hava sıcaklığı bazen dayanılmaz bir hal alıyor. Nem de yüksek olunca insanlar çok daha zorlanıyorlar. Normal vatandaşın nefes almak için kendini attığı yer ağaç altları oluyor. Zenginlerse klimalı mekanlarda serinliyorlar. Büyük belediye otobüsleri kullanılmıyor taşımacılıkta. Dolmuşlar Dar-üs Selam'ın yolcu taşımacılığında çok önemli rol oynuyor. Trafik kuralları gereğince dolmuşlarda çalışan muavinlerin üniformalı olmaları gerektiğini, aksi takdirde ceza kesileceğini duyunca şaşırıyoruz. Trafik cezası yememek ve sıcakta üniformayı giymiş görünmek için çoğu muavin gömleğe sadece bir kolunu geçiriyor ve bu şekilde görevini yapmaya çalışıyor. Klimasız bu dolmuşlara itiş kakış doluşuyor insanlar. Yayalar ise trafikte çok rahatlar. Yoldan sallana sallana geçiyorlar karşıya.
Dar-üs-Selam Otobüs terminali oldukça hareketli. Firmalar yolcu kapmak için var güçleriyle yarışıyorlar. Ramazan Omari, firmalar için çalışanlardan sadece biri. Megafonla Dodomo ve Moragoro yolcularını kendi firmasına çekmeye çalışıyor. Bir taraftan şehirlerin isimlerini söylerken diğer taraftansa dans ediyor. İşte yolcu kapma yarışı bu kadar kızışmış durumda otobüs terminalinde. Otobüslerin eski olmaları dikkatlerden kaçmıyor. Avrupa ülkeleri çöpe atacağı otobüsleri Afrika ülkelerine satmışlar anlaşılan.
Neredeyse Tüm Afrika'da olduğu gibi Tanzanya'da da eğer bir adam kilolu ise zengin olarak görülüyor. Burada göbekli adam paralı adam demek. Bu da toplum içinde ona bir saygınlık kazandırıyor. İnsanların genelde fakir olduğu ve bazen günde bir öğün ancak bulabildiği bu coğrafyada, insanlık adına yapılması gereken çok şeyler var. Dar-üs-Selam'daki büyük golf sahaları ilgimizi çekiyor. Yerli ve yabancı çok sayıda insan bu sahalardan istifade ediyor. Coco kumsalı şehir merkezindeki önemli kumsallardan. Coconut yani Hindistancevizi ağaçlarının bolluğundan dolayı Coco Plajı adı verilmiş buraya.
Okyanus kenarında insanlar akşamüzeri serinliğin tadını çıkarıyor. Seyyar satıcılar, dondurmacılar hemen sahilin kenarını doldurmuşlar. Tatlı patates ve kasava kızartanları görüyoruz. Seyyar satıcılar müşterilerine el yapımı ürünler sunuyorlar. Masasını sandalyesini alan gelmiş buraya. Serin serin esiyor rüzgâr nemi de beraberinde getirerek. İnsan böyle sıcak ülkelerde esen rüzgârın kıymetini daha da iyi anlıyor.
Tanzanya'nın yüzde 55'i Müslüman olmasına rağmen Dar-üs Selam şehrinde görkemli bir cami yok. Çok sayıda cami var ancak Dar-üs Selam gibi büyük bir şehre yakışacak cami arıyor insanlar. Hıristiyanların nüfusu az olmasına rağmen büyük kiliseler şehrin silüetinde çoktan yerini almış. Tabii bunda sömürge döneminin çok büyük etkisi var. Avrupalılar tamamen kendi rüzgârını estirmeye çalışmışlar burada. Bugün Müslümanların hedeflerinden biri de şehrin güzel bir noktasına muhteşem bir cami yaptırmak.
Tanzanya yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından çok zengin bir ülke. Örneğin dünya altın rezervi açısından 3. sırada geldiği söyleniyor. Buna rağmen ülkede ciddi anlamda fakirlik yaşanıyor. Son yıllarda hükümet bu konuda ciddi önlemler almaya çalışıyor.
Şehir merkezinde halkın hayatını daha da yakından gözlemlemek için aralarına dalıyoruz. Birisi öğle yemeği için kalamar pişiriyor. Hemen yanı başında denizden çıkarılan balıkları temizliyor Afrikalılar. Bir diğeri, balıklarını kurutmak için seriyor sıra sıra. Az ileride dumanlar yükseliyor ve kalabalıklar artıyor. Yabancısı olduğumuz yemek kokuları kaplamış havayı. Başımızı biraz kaldırınca Japonların yapmış olduğu modern, liman kontrol kulesini görüyoruz. Zıtlıklar dünyasında hayat devam edip gidiyor.
Türkiye'de çoktan unutulmuş ve neredeyse hiç rastlanılmayan sıtma hastalığından Tanzanya'da her yıl 100 binden fazla kişi hayatını kaybediyor. Ölenlerin çoğunluğunu 5 yaş altı çocuklar ve hamile kadınlar oluşturuyor. Sıtma ülkenin en ciddi hastalığı. Her yıl 16 ila 18 milyon insanı etkiliyor. Hastalığın tedavisi var ancak ilaç bile bulunamıyor. Bazen de günü geçmiş ilaçlar ve ilaçların kalitesi tedaviyi imkânsız hale getiriyor. Ayrıca yeni teknolojilerle elde edilen sıtma ilaçları hastalığın tedavisinde çok önemli rol oynuyor ancak her Tanzanya insanının bu ilaçlara erişimi kolay değil. Yeni üretilen sıtma ilaçları çok sonraları bu ülkeye ulaşıyor.
Tanzanya yüzlerce vahşi hayvanı barındıran uçsuz bucaksız savanlarıyla, ilginç kabileleriyle, tepesi karlı Klimanjaro'suyla, samimi ve güler yüzlü insanlarıyla çok farklı. Biz de Tanzanyalının dediği gibi diyelim Swahili dilinde. "Mungu Akipenda Tutaonana Badai inşallah" yani Allah dilerse yine görüşürüz.
* Allah dilerse yine görüşürüz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.