Mehmet Akif Ersoy sevenleri tarafından anıldı
İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’un uzun yıllar ülkesinden ayrı kaldığını, 1936 yılında 63 yaşında Mısır’dan yaşlı ve hasta olarak ülkesine döndüğünü ve 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece vefat ettiğini ifade eden gecenin hatibi Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Abdurrahman Gazi Vakfı Genel Başkanı Prof.Dr.Mustafa Ağırman “ Aralık ayı iki önemli fikir adamının ahirete intikaliyle anılır. Biri 27 Aralık!’ta, Mehmet Akif Ersoy, diğeri ise 17 Aralık’ ta Mevlana’nın dünyadan ayrılışlarıdır. Gök yüzünde Güneş ve Ay ne ise, yer yüzün dede şehirlerden Mekke ve Medine odur. Güneş nasıl yeryüzünü, kainatı aydınlatıyorsa, Mekke’de yeryüzünü ve kainatı aydınlatmaktadır. Kuran Mekke de nazil olarak insanlığın aydınlanmasına o şehirden başlandı ve bu aydınlık devam etmektedir. Ay, ışığın nasıl güneş ten almışsa Medine’de ışığını Mekke den almıştır. İslam alemi bu şehirlerde kökleşti ve daha sonra diğer şehirlere, derken Osmanlı dönemi ve sonrasında Müslümanlar için ayrı bir yer haline gelen İstanbul farklılaştı. Şehirler arasında İstanbul’un nasıl bir ayrıcalığı varsa, İstanbul’ dada Fatih ilçesi ve Fatih cami ayrı bir farklılık arz eder”. dedi
Peygamberimiz “ bir mümin üç mescit için evinden çıkar ve o mescitlerde namaz kılmaya sefere gidebilir. Bunlardan biri Mescidi Haram, biri Mescidi Nebevi ve üçüncüsü ise, dünkü haberlerden sonra bizleri hasta yapan, bizleri üzüntüye sevk eden ve her bir Müslüman için ayrı bir yeri olan, bu gün gök kubbesinden bombaların yağdırıldığı şehirde bulunan Mescidi Aksa’nın olduğunu hatırlatan Prof.Dr. Mustafa Ağırman, sözlerine şu şekilde devam etti.
Doğudan ve batıdan insanlık içerisindeki beceri ve kabiliyeti farklı olanlar, bu şehre yanı İstanbul’ a akın etmişlerdir. İşte onlardan biride Mehmet Akif Ersoy’ dur. Akif’in babası ve annesi de balkanlardan İstanbul’a Fatih’e gelmişlerdir. Disiplinli bir hoca olan Akif’in babası İpekli Tahir Temiz’ dir. Annesi de ibadetine düşkün bir hanım efendidir. İstanbul Ve Fatih’ de dünyaya gelen bir evladın yetişmesinde babanın, annenin ve o bölgenin rolü büyüktür. Annesi Akif’ in medresede okuyarak bir hoca olmasını isterken babası Akif’i biraz daha serbest bırakarak onun daha geniş ufuklarla yetişmesini istemiştir. Babası Fatih medresesinde bugünkü ifadeyle Profesördür. Akif babasını her zaman anarken “babam benim aynı zamanda hocam dır ” der işte bizlerin düşünmesi gereken şey, Akif in babası ve annesi nasıl bir babalık ve annelik yaptılar ki, Akif her zaman onları övgüyle anar. Anne ve baların evinde verdiği eğitim çok önemlidir. Bu eğitim bir çocuk için Nisan yağmuruna benzer. Nisan yağmur’ yağdığında topraktan elde edilen mahsul o yıl çok ve bereketli olur. Anne ve babanın vereceği eğitimde bir çocuk için o derecede verimli olur. Nisan yağmurundan sonraki aylarda yağan yağmur, nasıl mahsulün olgunlaşmasını sağlarsa, Anne ve babanın eğitiminden sonraki okullarda verilen eğitimde çocuğun eğitimdeki verimliliğini artırır. İşte o anne ve babandan Akif gibi bir şahsiyet meydana gelmiştir. Mehmet Akif Baytar mektebinde hafızlık yapar ve çok iyi bir güreşçi yanı pehlivandı. Çok güzel bir hayatı yaşarken 15 yaşında babasını kaybeder ve yaşadığı güzellikler inkıtaya uğrar. Fakirlikle karşı karşıya kalır. Bazen mahrumiyetler, fakirlikler, yetimlilikler başka kapıların açılmasına sebebiyet olur.”
Allah bir kapıyı kapatır bir kapıyı açar sözünü anımsatan Ağırman” kapanan kapının önünde ağlamakla kalmayıp açılan diğer kapıdan gelecek fırsatları elde etmek için o fırsat kapılarına yönelmek gerekir. Yetimler, fakirler,mahzunlar. Mahzun olmayın çünkü peygamberimizde yetim ve mahzundu. Mehmet Akif kendisinden büyük ve kendisinden bilgili olanlarla karşılaştığında hemen onlardan bir şeyler öğrenmeye başlardı. Kendisinde var olan değerlerini ranta çevirmeyen doğru dürüst bir şahsiyettir. Onun hayatını okuyup incelediğimizde alacağımız çok örnekler vardır. Akif’i mutlaka anlamalıyız. Onu anlamak için Safahat’ı okuyup ezberlemeliyiz”.şeklinde konuştu.
Abdurrahman Gazi Vakfının her yıl yaptığı Akif’i anlamak için Safahat derslerini takip eden öğrencilerden en çok şiir ezberleyen ve en güzel şiir okuyanlar, şair İsmail Bingöl, Abdullah Şahin ve M.Yaşar Genç’ten oluşan juri tarafından tespit edildi ve dereceye girenlerden birincilere iki, ikinci ve üçüncülere birer, dereceye girmeyip dersleri takip edenlere ise yarım altın hediye edildi. Güzel şiir okumada ilk üçe girenler İsmail Akın, Aslı Seda Göktaş ve Hakan Aydın, en çok şiir ezberleyenler ise Hakan Aydın 442 beyitle birinci ,Umut Akaya 398 beyitle ikinci olurken Faruk Tekin 331 beyitle üçüncü oldu. (Muhabir M.İkbal DÜENLİ /ERZURUM)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.