Başbakan Yardımcısı Türkeş Meral Akşener'den "Bacım" diye söz etti
Başbakan YardımcısıTürkeş, "Türkiye'nin şartları ortada, bürokrasi kilitlenmiş, devlet kilitlenmiş. Sorumlu bir siyasetçi olarak ne yapacaksın? 'Kabul ediyorum' dedim. Yani eksi 25 derecede suya atlamak gibi bir şey yaptım. Herkes 'Aman bir kırmızı plaka için...' Ondan önce yaya gezmiyordum, halk otobüsüne de binmiyordum. Arabam vardı, arabaya tamah ettiğimiz falan yok. İşi ucuzlatmak için çirkin şeyler söylendi." dedi.
Türkeş, CNN Türk'te katıldığı Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtladı. Ahmet Hakan'ın "Getirilecek olan yeni sistemde, küçük partilerin yok olacağı, Meclisin de hatta Türkiye'nin de iki partili bir sisteme gideceği söyleniyor" ifadesi üzerine Türkeş, Türkiye'de siyasi görüşlerin bir şekilde yaşadığını, hala merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ın çizgisinin devam ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanının yüzde 50'nin üzerinde oy aramasının sözü edilen partilerin hayatiyetinin devamını sağlayacak bir şey olduğunu belirten Türkeş, "Halkın yüzde 50'den fazlasını, bir partinin içine sokamazsın Türkiye gibi bir yerde." değerlendirmesini yaptı.
"Siyasi hayatınızda tamamen AK Parti'de mi yer alacaksınız?" sorusuna karşılık Türkeş, "Öyle görünüyor. Bu benim baştaki bir tercihim değildi ama böyle gelişti." yanıtını verdi.
Türkeş, MHP'den AK Parti'ye geçiş sürecini şöyle anlattı:
"Türkiye'de sistemi kilitlediler. Dört parti Meclis'e girdi. 7 Haziran, AK Parti iktidardan düştü ve herkes işin bir yerinden çekiyor ama hiçbir şey olmuyor. Koalisyon kurulmuyor, hiç kimse yükün altına girmiyor. Ala tarafı 2,5 aylık bir seçim hükümetine geldi konu. Koalisyon kurulamıyor, seçime gidilecek. 'Dikta arıyor' denilen şahıs, problemi ömrünün ikinci, üçüncü defasında krizi halka giderek çözdü. Şimdi severiz, sevmeyiz ama bir şeyi görmek lazım. Bir, Cumhurbaşkanı krizini başta yaşadık, 2007. 'Bunu nasıl çözelim' dendiğinde halka gitti. Halka gitti dedi ki 'Ey ahali Cumhurbaşkanını sen seçer misin?' 'Seçeriz.' dedi. Problemi çözdü. Halka gidiyor yani 'benim dediğim budur.' demiyor. Aynı şekilde 7 Haziran'da AK Parti iktidardan düştü, koalisyonlar kurulamıyor. Kapılar arkasında şunu bunu yapabilirken ne dedi, 'Yok arkadaş bu seçimi yenileyelim.' dedi. Bunlar demokrasi için güzel şeyler. Bunların görülmesi, iyi anlaşılması lazım."
Bu süreçte dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'ndan anayasal bir hükümet görevi aldığını, "Katılıyorsan gel, katılmıyorsan yarın akşam saat 18.00'e kadar haber ver. Ben de senin yerine başka adam koyarım." diye bir yazı gönderildiğini anlatan Türkeş, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin şartları ortada, bürokrasi kilitlenmiş, devlet kilitlenmiş. Sorumlu bir siyasetçi olarak ne yapacaksın? 'Kabul ediyorum' dedim. Yani eksi 25 derecede suya atlamak gibi bir şey yaptım. Herkes 'Aman bir kırmızı plaka için...' Ondan önce yaya gezmiyordum, halk otobüsüne de binmiyordum. Arabam vardı, arabaya tamah ettiğimiz falan yok. İşi ucuzlatmak için çirkin şeyler söylendi. 'Kalacağım' diye yırtsan kendini, 2,5 aylık bir hükümet. Ondan sonrası yok yani. Sistemi akıtmak için bir karardı bu. Ben bu kararı verince MHP, 'bizim parti disiplinine aykırı davrandın, AK Parti ile iş tuttun. Onların seçim hükümetine girdin.' diye beni ihraç etmeye kalktılar."
Tuğrul Türkeş, "Partinin bir kararı yok muydu?" sorusu üzerine, kendisine tebliğ edilmiş bir kararın olmadığını söyledi.
"MERAL BACIM BİR YERDE AÇIKLAMA YAPMIŞ"
Başbakan Yardımcısı Türkeş, "Partili olarak, partinize danışma gereği niye duymadınız?" sorusuna karşılık, şunları söyledi:
"Partiye sormuyor ki bana soruyor. 'Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş Ankara Milletvekili sana seçim hükümetinde bakanlık teklif ediyorum.' Meral bacım bir yerde açıklama yapmış; 'Bana da Tuğrul'a dendiği gibi başbakan yardımcılığı.' diye. Bana başbakan yardımcılığı falan değil, kağıt ortada. Önden görüşmem yok, müzakerem yok. Yazı duruyor bende. Ben bunu kabul ettim. Niye sormadım? Zaten 'hiçbir şeye girmem.' diyen bir ekip var orada. 7 Haziran gece yarısından itibaren 'ona da girmem, buna da girmem' diyene ne soracaksın zaten. O zaman krizi devam ettirirsin. Ben ne yapmak istiyorum? Ben krizi çözmek istiyorum. Ben bunu kabul ettim, girdim." yanıtını verdi.
Davutoğlu'nun bu süreçte kendisini çağırdığını ve "Sen ne yapacaksın, senin durumun netleşti mi?" diye sorduğunu anlatan Türkeş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Önce biraz alındım. Benim kafam karışık değil ki benim durumum net. 'Onu sormuyorum, MHP'den aday olabilecek misin?' dedi. 'Attım' diyorlar. 'Attım denilen yerde milletvekili adayı olma ihtimali görmüyorum' dedim. 'Bizimle çalışır mısın?' dedi. 'Çalışırım, siyasette devam etmek, ülkeye hizmet sunmak istiyorum' dedim. Sonra dedi ki Davutoğlu, 'Yalnız Meclis'e girmek için değil, bizimle AK Parti'de çalışır mısın? diye soruyorum.' dedi. Çok benzeşen iki parti. Tabanı büyük oranda geçirgen, çok büyük farklılıkları yok. 'Çalışırım' dedim. Davutoğlu, 'Sen bana bırak.' dedi. Bıraktık Sayın Davutoğlu'na. YSK'ya gitmeden önce listeler, 'Ankara'da Cemil Bey'le değerlendireceğiz ikinci bölgede. Uygun mu?' dedi. Siz nasıl tensip ederseniz dedik. Olduk AK Partili."
"Memnun musunuz?" sorusuna "Evet" yanıtını veren Türkeş, "Bakanlık teklifini kabul ettiğinizde AK Parti ile çalışmayı düşünüyor muydunuz?" sorusuna karşılık da şunları söyledi:
"Sayın Davutoğlu, 'Başbakan Yardımcılığı düşünüyorum sizin için ama basın ile paylaşmayın. Önce Sayın Cumhurbaşkanına arz edeyim. O da kabul ederse böyle bir pozisyon düşünüyorum senin için.' dedi. Daha sonra Sayın Arınç'tan devir teslim yaptım. Özel kalem müdürüne ilk talimatım, dedim ki Sayın Bahçeli'yi arayınız. Genel Başkanım hala. Diyeceğim ki; 'Efendim bakanlığı devraldım, oturdum, emir ve görüşlerinize hazırız.' Bizim parti disiplinimiz bu. Ben ısrarla arattırıyorum. Oradaki çocuklara 'Biz kendileriyle görüşmeyi düşünmemekteyiz bu safhada.' demiş. 'Yapacak bir şey yok' dedim. Çok varsayımsal ama bir an için düşünelim ki bütün bu arzusu hilafına olmasına rağmen, seçim hükümetinde görev almış olmama rağmen, Türkiye 1 Kasım seçimine giderken beni arayıp deseydi ki 'Tuğrul bu yaptığın hiç hoş değildi, hiç de tasvip etmedim ama bunları sonra konuşacağız. Sen şu belgelerini yolla bakalım da seçime gidiyoruz.' Ne diyecektim? 'Ben sana kağıt yollamam mı' diyecektim? Peki 'attım, attım, attım' diye oradaki birtakım zevat, saçma sapan konuşuyorlar ortada. Ondan sonra aynı adamlar benim transferimden bahsediyor. Çirkin. Atmasaydınız. Çirkin şeyler atfetmeye kalkıyorlar. 'Ver kardeşim evraklarını MHP milletvekili değil misin? Seçime gidiyoruz, müracaatını yap.' Verdim evrakları MHP'ye. Seçilmeyecek bir yere koydular veya listeye beni koymadılar. Ne yapacaktım? Ağlayacak mıydım?"
'BEN SİLAHLANIRIM' DİYOR, AYIP YANİ...
Türkeş, MHP'li muhaliflerin kampanyalarının engellenmesine yönelik bir soruya ilişkin, bu durumun sonra netleşeceğini, seçim arifelerinde böyle durumların çok yaşandığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bunun da faturası siyasi iktidara çıkar. Arkasından kimin aleyhine yapıyorlarsa ona çıkar. MHP'den sevmediğim tarzda bir açıklama geldi, 'biz yapsak daha sağlam kafa göz kırardık' manasına gelecek, o da yakışıklı bir söz olmadı. Ben onu, 'biz yapmadık' diyorlar diye almak istiyorum. Başka bir çocuk çıkmış 'benim tabancam var' falan diyor. Hangi ülkenin tabancasını beline taktın bilmem de o tabancayla olmuyor bu işler. Senin boyun falan uzun ama aklın o kadar yok. Çirkin bunlar, bir makam tutuyorum diyen adam 'ben silahlanırım' diyor. Ayıp yani. 21. yüzyıl bilgi çağı, yeni bir çağa geçtik. Bu yeni çağı okuyabilen ülkeler kalkıp gidecek, okuyamayanlar dökülecek geriye. Daha iyi hukuk, demokrasi, ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı vermeyi konuşacakken..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.