Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump'la olan diyaloğunu anlattı
Erdoğan, Zeytin Dalı Harekatı öncesi, Trump'la aralarında geçen bir diyaloğu aktardı. Buna göre; Trump, ABD'li generallerin harekatı uygun bulmadığını söyledi, Erdoğan ise 'size üzülüyorum yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yenikapı Avrasya Gösteri Merkezi'nde, Medeniyet Üniversitesi'nin düzenlediği Gençlik Festivali'nde gençlerin sorularını yanıtladı.
"TSK'NIN STANTLARI İLGİ ÇEKTİ"
Festival alanının güzel hazırlandığını belirten Erdoğan, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait silahların da stantlarda sergilendiğini, bunların arasında donanımlı zırhlı taşıyıcılar ve jandarmaya ait uzun menzilli silahların ilgi çektiğini söyledi.
Etnospor öncesinde fuarın görülmeye değer olduğunu dile getiren Erdoğan, etkinliğin gelecek senelerde çok daha zengin olacağına inandığını ifade etti.
"BİZİM ZAMANIMIZDA 30 YAŞ SINIRI VARDI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir üniversitesi öğrencisinin seçilme yaşının 18'e indirildiğini hatırlatarak, idealist bir gençken kendisinin en çok kimlerden ve hangi olaylardan etkilendiğinin sorulması üzerine, şöyle konuştu:
"Öncelikle ben tabii sizler gibi bu kadar genç yaşta siyasete girme şansını tahsilli olarak bulamadım. Çünkü bizim zamanımızda biliyorsunuz 30 yaş sınırı vardı. Fakat biz dedik ki 'Niye 30 yaş? Bunu indirmemiz lazım.' Fakat verdiğimiz mücadelelerden o zaman netice alamadık. Ne zaman ki iktidar olduk, dedik ki 'Biz bu yaşı indirelim.' Ve hedefe kilitlendik, önce bunu ancak 25'e indirebildik. Sonra bir şey de dikkatimizi çekiyordu, seçme yaşı 18, seçilme yaşı 25. Niye seçme 18 de seçilme 25? Halbuki zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir."
"ANACIĞIM EVİN BALKONUNDA BENİ BEKLERDİ"
Siyaseti daha çok üniversite sıralarında, parti çatısı altında gerçekleştirdiklerini ve yaşadıklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim zamanımızda bu işin propagandaları öyle kalkıp da televizyonlarda ne bileyim billboardlarda, megaboardlarda yürütülmüyordu. Bizim yaptığımız propagandalar çok daha farklıydı. Biz geceleri sabaha kadar duvarlara afiş asardık. Ömrümüz hep böyle geçti. Anacığım evin balkonunda beklerdi, ben afiş asmaktan gelirdim. Yaş 18, 19 ve duvarlara yazılar yazardık. Yazıların da ben de güzel yazardım duvarlara yazıyı. 1 metreden aşağı yazılarımın boyu olmazdı. Tabii bilirlerdi ki bu yazı reisin. Muhalifler silerdi, biz tekrar yazardık. Böyle bir mücadele.
"SİPARİŞ VEKİLLERİN ORTAYA ÇIKARDIĞI CUMHURBAŞKANI ADAYLARI DEĞİL, SİZİN İSTEDİĞİNİZ OLACAK"
Ama şimdi çok rahat olduğu için bakıyorsunuz megaboardlarda, billboardlarda şurada burada rahatlıkla veriyorsun siparişi, onlar oralara asıyorlar, propaganda böyle oluyor. Böyle olduğu için de tadı olmuyor. Bu tadı yakalamak çok önemli. Televizyonlarda da bu tür programları yapıyoruz bu da güzel. Ama bizim şimdi tek derdimiz sizlerle olan elektrik. Sizlerle olan elektriğimizi eğer iyi alıp verirsek, inanıyorum ki 24 Haziran artık sipariş milletvekillerinin ortaya çıkardığı cumhurbaşkanı adaylarıyla yürümeyecek. Sizin istediklerinizle yürüyecek."
YENİ SİSTEMDE KABİNE NASIL OLACAK?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir üniversite öğrencisinin başkanlık sistemine geçildiğinde yapılacak ilk reformların neler olduğu ve bu reformların gençlere katkılarını sorması üzerine, "Öncelikle başkanlık seçimine geçişte malum şu anda 25 bakanlı bir kabine var. Başkanlık sistemine geçerken bizim kabinemiz kaç kişiden oluşacak? Parlamentodan gelecek milletvekillerinden oluşacak bir kabine yok artık. Dışarıdan oluşturacağınız bir kabine olacak." dedi.
İŞ ADAMLARININ KABİNEYE GİRMESİ KONUSU
Geçen günlerde DEİK'in Türkiye ve 50 ülkeden iş adamlarının katılımıyla bir toplantı düzenlediğini anlatan Erdoğan, bu toplantıda iş adamlarına, "Artık sistem değişiyor, sizlerden olur ya kabineye almak istersem gelir misiniz?" diye sorduğunu aktardı.
Bu sorusuna yanıt alamadığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
" 'Niye? Şu anda aldığınız parayı alamayacağınız için mi gelmiyorsunuz?' dedim. Çünkü şu anda çalıştıkları şirketlerde iyi paralar alıyorlar CEO olarak ama devlete geldikleri zaman devlette tabii aynı parayı alamayacaklar. Devlette şimdi 100-200 böyle bir para yok. Daha düşük bir maaş alacaklar. Baktım cevap yine yok. Bir, ikisi biraz gülümser oldu. Dedik bakalım, 'Birebir görüşmeler de sizlerle yapacağız, ondan sonra geleniniz olursa işinize gelenlerle anlaşırız, sizin de devlet nasıl yönetilirmiş bizzat yaşayarak içeride görmenizi isterim.' dedim. Çünkü bu iş öyle dışarıdan bakıldığı kadar kolay değil. Yapacaksak beraber yapacağız, siz de gelin. Çünkü dışarıda kaldığınız zaman, memur şöyle şu şöyle böyle filan. Şimdi bizzat işin içine girdiğiniz zaman ne denli başarılı olup olmayacağınızı yakından göreceksiniz, birinci adım bu olacak. Önce çatıyı ne yapacağız? Ama bu çatı değil ha karıştırmayın. Bu çatı değil. Bu çatı gördüğünüz gibi daha çatarken gitti. Evelallah bizim çatı şu anda bir defa proje bazında zaten hazırlıklarımı yapmış vaziyetteyim."
YATIRIMLAR ANİMASYONLARLA TANITILACAK
Erdoğan, bu akşam manifestolarına nihai şekli vereceklerini ve pazar günü açıklayacaklarını söyledi. Güney Kore'den gelirken de manifesto üzerinde çalışmaya devam ettiklerini anlatan Erdoğan, aday tanıtım toplantısında da yapacakları yatırımları animasyonlarla görüntülü olarak yayınlayacaklarını kaydetti.
Hazırlıklı olmadan böyle bu yola çıkılamayacağının da altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"BUNLARIN HAYALLERİ YOK Kİ, ÜRÜNLERİ OLSUN!"
"Bunların öyle hazırlığı yok. Bunlarda var mı bir tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü hazırlığı, bir tane Marmaray hazırlığı var mı? Bunlarda bir tane şu anda bizim bitirmek üzere olduğumuz 29 Ekim'de açılışını yapacağımız 3. Havalimanı hazırlığı var mı? Biz açılışa hazırlıyoruz, onlar ise şu anda daha bu işin projesinde bile değiller. Biz Osman Gazi Köprüsü açtık, bitirdik. Bunların böyle bir Osman Gazi Köprüsü var mı? Bunların bir İstanbul-İzmir otoyol projesi var mı? Biz bitirdik. Bunlar daha yolun başında bile değiller. Niye? Bunların hayalleri yok ki ürünleri olsun. Daha çok söyleyeceğim şeyler var. Bütün bunlar şu anda bu manifestonun, seçim beyannamesinin içinde yer alıyor."
BAĞIMLILIKLA MÜCADELE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, madde bağımlılığıyla mücadele konusunda değerlendirmelerinin sorulması üzerine, teknoloji bağımlılığını "Yeni bir felaket" diye tanımladı.
"3 YAŞINDAKİ TORUNUM BİLE CEP TELEFONUNDA OYUN OYNUYOR, ELİNDEN ALAMIYORLAR"
Bağımlılık denilince akıllara ilk uyuşturucu bağımlılığının geldiğine değinen Erdoğan, 2,5-3 yaşlarındaki torununun bile evde cep telefonunda oyunlar oynadığını anlattı. Anne ve babasının torununun elinden cep telefonunu alamadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Çatışıyorlar vesaire, oyuna devam ediyor. Bu denli kopamıyor. Bu da büyük bir tehlike. Bizim şimdi bunlara karşı tedbirler geliştirmemiz lazım. Nitekim üniversitelerle şu anda ortak çalışma içerisindeyiz, dayanışma içerisindeyiz. Sağolsun Yeşilay'ın bu konuda güzel çalışmaları var. Yeşilay bu çalışmalarıyla birlikte nasıl tedbirler oluşturabiliriz, nasıl bunların karşısına dikilebiliriz, çünkü bu bizim milletçe bir sorunumuz. Ne yapıp yapıp bizim bunun önünü almamız lazım. Yoksa evlad ü iyal gidiyor. Bunu halletmezsek ne yapacağız? Bunun bedeli öyle sıradan rakamlar değil, bir neslin kopması, gitmesi bunu neyle ifade edebiliriz, izah edebiliriz. Buna karşı çok ciddi, kararlı tedbirler almak için mücadelemizi veriyoruz. Bunun da başlı başına en önemli adımı eğitim öğretim ve başta Yeşilay olmak üzere STK'lardan çok büyük destekler bekliyoruz. Bunlarla beraber de bunun önünü açacağız ama ben geliyorum bir yere. Bu iş ne olursa olsun manevi eğitim olmaksızın, bunun önünü almak mümkün değil. Manevi eğitimi de usul ve esaslarına göre vermek zorundayız."
ÜNİVERSİTELERİN BÖLÜNMESİ KONUSU
Üniversitelerin bölünmesiyle ilgili soru üzerine Erdoğan, bunun ciddi manada kendisini rahatsız eden konu olduğunu söyledi.
Aslında mevcut isimlerin kaldırılmadığını ifade eden Erdoğan, İstanbul Üniversitesi'nin (İÜ) öğrenci kapasitesinin 105 bine tırmandığını, açık öğretim kısmının ise 300 binin üzerinde olduğunu anımsattı.
KALİTE DÜŞÜYOR
Erdoğan, 105 bine varan kapasitenin kaliteyi düşürdüğünü dile getirerek, bu nedenle YÖK'le görüşerek bir çalışma yapmalarını istediklerini, bu konuda çalışan YÖK'ün de "Biz burayı ikiye bölelim ve fakültelerdeki sayıları da öğrenci kapasitesi esas alınmak üzere bir bölünmeye gidelim." dediğini aktardı.
YÖK'ün kendilerine önce Çapa Tıp'ın esas alınmasını, diğer tarafta da Cerrahpaşa Tıp'ın esas alınması teklifini söylediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sonra buna bir tepki aldık. 'Çapa Tıp'ta İbni Sina ismi söylensin' denildi. Peki ne olsun? Dekanlarla YÖK Başkanımız toplantı yaptı. Sonra da şu oluştu, İstanbul Tıp bir olsun, öbür tarafta da İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa bir olsun. Ama öğrenci kapasitesi ne olsun? O ikisinde de 52, 50 bin civarında olsun. 50 binin altına düşürmeyeceğiz. Mesela, önce ilk çıkanda iktisat işletme Çapa tarafındaydı, o da Cerrahpaşa tarafında alınmak suretiyle her ikisinde de öğrenci kapasitesi 50 ila 52 bin civarına geldi. Öğrenci kapasitesi itibarıyla pek fark kalmadı. Böyle bir noktaya geldiler.
İSİM VE LOGO DEĞİŞMİYOR
YÖK bu noktada adımını atmış vaziyette ama her ikisinde de İstanbul Üniversitesi adı var ve bunun yanında her ikisinde de o konuda da bir çalışma şu anda yapılıyor, İstanbul Üniversitesi'nin logosunu kullanma durumları da söz konusu. Sadece bir ilave olarak belki Cerrahpaşa orada ilave olarak kullanılacaktır.
"SİYASETTE OLMASAYDINIZ HANGİ MESLEĞİ SEÇERDİNİZ" SORUSU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasette olmasaydı, hangi mesleği yapmak isteyeceğine ilişkin soru üzerine de, "Biz yolu belirledik. Artık yolun da neredeyse sonuna doğru geliyoruz. Hayatım içerisinde yaş 18, siyasetin içindeyim. 18'den bu yana geldi ki, siyasette yürüdük. Eğer siyasetle hiç uğraşmamış olsaydık ne olurduk durumuna gelince, bu konuyla ilgili olarak da doğrusu o yanını işin hiç düşünmedik dersem doğrudur. Çünkü ağırlıklı olarak çalıştığım üniversite yıllarım dahi hep siyasette gitti." dedi.
"ÜSTAD NECİP FAZIL HAYATIMDA İZ BIRAKTI"
Gençlik hareketlerinin içinde yer aldığını, Milli Türk Talebe Birliği'nde (MTTB) orta öğretim komitesinde çalıştığını, teşkilat başkanlığı yaptığını, kültür işleri başkanlığını üstlendiğini belirten Erdoğan, bu süreçler sayesinde önemli kişilerle tanıştığını, bunlardan bir tanesinin de hayatında iz bırakan Necip Fazıl Kısakürek olduğunu vurguladı.
Erdoğan, üstat olarak ifade ettiği Kısakürek ile MTTB'de 23-24 yaşlarındayken tanıştığını, Kısakürek'in gençlik gecelerinin terk edilemez konuşmacısı olduğunu, İstanbul, İzmir ve Ankara'daki toplantılarda da o dönemin en büyük salonlarının tıklım tıklım dolduğunu dile getirdi.
"ÜSTADI TAKDİM ETME ŞEREFİ BU FAKİRE NASİP OLDU"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu toplantılarda da Necip Fazıl'ı takdim etme şerefi bu fakire nasip oldu. Üstatla sadece onun karşısında değil, onu farklı bir yerlere taşıyabilmek için spikerlik yapardık. Spikeri üstada beğendirmek kolay değildi. Takdim ederken ne abartıdan hoşlanırdı, ne de başarısızlıktan. Yaptın mı tam, efradını cami, ayarını mani takdim yapacaksın. Bunu isterdi. Çok uzun süreli hatıralarımız olmasa da o kısa hatıralarda üstadın bizde bıraktığı izler çok büyük.
"SAFAHAT'I YASTIK ALTI KİTABI OLARAK GENÇ KARDEŞLERİME TAVSİYE EDİYORUM"
Buradaki bütün genç kardeşlerime başta Mehmet Akif Ersoy'un Safahat'ını şiir kitabı olarak değil, yastık altı kitabı olarak tavsiye ediyorum. Okumalarında fayda var. Her şeyden önce İstiklal Şairimiz Mehmet Akif olduğuna, İstiklal Şairimiz Safahat'ın içinden çıktığına göre, oradan demek ki alabileceğimiz çok şeyler var. Üstadın eserlerinden kapabileceğimiz çok şeyler var. Bizim bu izde yürümemiz inanıyorum ki kimsenin bize çarpmasıyla, bizi sağa sola savurmasına fırsat vermeyecektir. Gençlerimiz karşımızda, çok idealist görüyorum, gözlerinde bu parlaklığı görüyorum. Onun için yaş noktasında da bizim bir sıkıntımız yok."
"BİR PROFESÖR 'PARLAMENTOYU ÇOLUK ÇOCUKLA MI DOLDURACAĞIZ' DİYOR"
Milletvekili seçilme yaşını 18'i indirme kararını verirken muhalefetin "Parlamento'yu çoluk çocukla mı dolduracağız?" dediğini, "Çocuklarla Parlamento yönetilir mi?" diyen profesörün olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bir profesör nasıl olur da kendi öğrencisine güvenmez? 18 yaşındaki genç, çocuk diye ona güvenmiyor. Ama benim dedem güvenmiş. Ecdadım Fatih güvenmiş. Bir çağı kapayıp, bir çağı açmış. Dedemiz Fatih gemileri, kadırgaları karadan yürütmek suretiyle bir çağı kapatıp bir çağı açıyorsa onun torunları olarak bize düşen nedir? Biz de denizin, boğazın altından Marmaray'ı, Avrasya Tüneli'ni işleteceğiz ve böylece ileride onlara layık olduğumuzu göstereceğiz. Hamdolsun Rabbim bize bunu nasip etti. 24 Haziran'dan sonra da inşallah milletimize aynen bu dev projelerin farklılarını takdim edeceğiz." şeklinde konuştu.
"BAZI ÜLKELERİN TAVIRLARI YENİLİR YUTULUR DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarına ilişkin de, uluslararası hukuktan doğan hakları hukuka uygun şekilde kullanırken bazı ülkelerin tavrının yenilir, yutulur olmadığını söyledi.
"BİZ BİLDİĞİMİZİ OKUMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Ne yapılırsa yapılsın bildiklerini okumaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Bu hukuk onların hukuku mu uluslararası hukuk mu? Eğer uluslararası hukuksa bu hukuku biraz biz de biliriz. Bizim de hukukçularımız var. Uluslararası hukukta mesafe almış insanlarımız var. Onlarla masaya yatırıyoruz, bunu çalışıyoruz sonra da adımlarımızı atıyoruz.
"BİZİM BURADA ERTELENMİŞ MÜDAHALE HAKKIMIZ VAR"
Eğer biz Fırat Kalkanı'na başladıysak ne diye başladık? Burada bizim ertelenmiş müdahale hakkımız var. Niye ertelenmiş müdahale hakkı diyorum? Çünkü bizim, Zeytinlik Harekatıydı bu harekatın adı, Fırat Kalkanı'nın adı Zeytinlik Harekatıydı. Gecikti o, onu daha önceden yapmamız lazımdı. Daha önceden yapsaydık Kilis bu kadar vurulmazdı. Biz orada geciktirilmiş veya gecikmiş olan harekatı dostlarımız sayesinde öyle yaptık." ifadelerini kullandı.
TRUMP, "SİZİN TAHSİS ETTİĞİNİZ GÜÇ YPG-PYD'Yİ YENEMEZ" DEDİ
"Artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz." dediğini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Kendi göbeğimizi kestik, tuttuk Fırat Kalkanı Harekatını yaptık. Fazla uzun sayılmaz aslında ama 2 bin kilometrekarelik alanı tamamıyla DEAŞ'tan temizledik. Ama bunu dostlara anlatamadık. Oradan DEAŞ temizlendi çıktı. Cerablus, El Rai, El Bab, o üçgen. Oradan çıktılar.
TRUMP'IN "GENERALLERİM ATTIĞINIZ ADIMI UYGUN BULMUYORLAR" SÖZÜ
Biz 15-16 Mayıs 2016 Amerika seyahatimde gerek Sayın Trump ile ikili görüşmem, gerek heyetler arası görüşmelerim oldu. O görüşmelerde kendisine 'Bizzat gelin bu işi beraber yürütelim' dedim. Baktım ki bunlar başka hayallerin içindeler. Dediler ki 'Benim generallerim sizin şu anda attığınız adımı onlar uygun bulmuyorlar.' Çünkü sizin şu anda oraya tahsis ettiğiniz sayı, biz iki tugay oraya veriyoruz, ayrıca Özgür Suriye Ordusu'ndan oraya bir ekip gönderiyoruz. Bu sayı PYD, YPG ile mücadele edemez dediler.
ERDOĞAN'IN CEVABI: BİZ SİZE ÜZÜLÜYORUZ
Ben 'Biz orada PYD, YPG bunlarla mücadele etmeyi koyun bir kenara, siz sadece hava desteği verin, biz işi bitiririz.' dedim. Ama 'Biz size üzülüyoruz.' dedim. 'Çünkü teröristlerle el ele veriyorsunuz. Şu anda girdiğiniz yolda YPG, PYD ile el ele vermek suretiyle gerinizde çok ağır bir fatura bırakıyorsunuz.' O esnada heyetler arası görüşme yapıyoruz. Yanımda benim heyetim de var onun heyeti de var. Hepsi buna şahit. 'Tarih sizi bununla anacak' dedim.
"DEMEK Kİ, BİZİM ASKERİMİZİN UFKU DAHA İSABETLİ"
Zeytin Dalı Harekatında PYD, YPG onlar adına orada savaş verdi. Bunun neticesinde ne oldu? Özgür Suriye Ordusu kahramanca savaştı. Biz 60 şehit verdik. Özgür Suriye Ordusu 200'ün üzerinde şehit verdi. Ama 3 bin 500'e yakın etkisiz hale getirilen terörist var. Demek ki bizim o noktada askerimizin ufku daha isabetli."
"TERÖRİSTLERLE İŞ TUTARAK NETİCE ALACAKLARINI SANDILAR AMA BUNLAR YPG'Yİ TANIMAMIŞ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, söylediklerinin isabet yüzdesinin daha farklı, Amerika'nın askerlerinin, generallerinin onlara verdiği bilginin çok daha yanlış olduğunu dile getirerek, "Çünkü bunlar teröristleri iyi tanımamışlar, PYD'yi iyi tanımamışlar, YPG'yi iyi tanımamışlar.Teröristlerle iş tutmak suretiyle netice alacaklarını sandılar ve alamadılar.
"BUNDAN SONRA HEDEF BELLİ: İDLİB, TEL RIFAT, MÜNBİÇ VAR"
Bundan sonraki süreçte de hedefimiz bizim belli. Şu anda kararlı bir şekilde Afrin'de duruyoruz. Orada güvenliği tamamen tesis edene kadar oradayız. Ondan sonra önümüzde İdlib var, Tel Rıfat var, Munbiç var.
Görüşmeler yapılıyor. Maksat daha fazla kan akmasın diyoruz. Duma'yı falan da bu şekilde inşallah halledelim diyoruz. Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok ama Suriye halkının huzuru, refahı bizim için çok çok önemli." şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.