Rasim Özdenören'den Müslüman insan eleştirisi!

Rasim Özdenören'den Müslüman insan eleştirisi!
Rasim Özdenören:’’ Müslüman insan İslam’a mahsus kavramlarını yitirdi ‘’

Kalemi elinde tutan kılıcı da kontrol etme şansına sahiptir. Fikir savaşını kaybedenlerin meydan muharebelerini kazanmalarının çok fazla bir anlamı olmuyor. Türk fikir hayatında öncü roller üstlenen bir kalem süvarisi olarak Râsim Özdenören’in muhafazakâr aydınlar üzerindeki etkisi asla inkâr edilemez. Özdenören, gerek dergi yazıları, gerek gazete yazıları ve gerekse kitaplarıyla bir nesil üzerinde ciddi etkiler bırakmış bir mütefekkir olarak herkesin gözündeki saygın yerini muhafaza etmektedir. Diyebiliriz ki; pek çoğumuzun zihin inşasında onun beyin teri vardır. Rasim Özdenören’le fikir hayatımız üzerine bir mülâkat gerçekleştirdik.  

Efendim İsrail Gazze’ye saldırdı. Bütün İslâm dünyası sanki bir şok halinde donup kaldı. Bu ‘’kımıldatmaz’’ hali siz ne ile açıklıyorsunuz?

Siyasete hazır olmadığımız gibi, savaşa da hazır olmadığımız ortaya çıkıyor. Peygamberimiz, savaşa hazır oluncaya kadar sabırla beklemesini bilmişti. Bizse hazır olmadan atak yapmaya kalkışıyoruz. Bunun sonucu da ortada duruyor.

Türk aydınları olarak herkes birbirinin gözüne bakıyor. Kimsenin kimseye güvenip harekete geçemediği bir ortamda yaşıyoruz. Müslüman aydınların zihnini bilinmeyen korkular mı yönetiyor?

Durum biraz da sanırım örgütsüzlükten kaynaklanıyor. İnsanlar birbirine güvensiz nazarlarla bakıyorsa onların güvensizliğinin nedeni bulunmalıdır. 30’lu, 40’lı yılların travması henüz atlatılmış değil. Aydın denilen insan muhalif tabiatlı olduğu gibi, cüretkâr da olmalıdır. Fakat Türk aydınının gözünün kirişi kırılmış gibi duruyor.

İslâm dünyasının temel düşünce sorunları sizce nelerdir? Çıkışı nasıl işaretleyeceğiz. Sizce çözüm için neler yapılmalıdır? 

İslam dünyasında yaşayan aydının temel sorunu düşünsel alanın öncülü olan önermelerini yitirmiş olmasıdır. Müslüman insan İslam’a mahsus kavramlarını yitirdi; Batıya mahsus kavramları da layıkı ile kavrayamadı ve dilsiz kaldı. İslam’ı yeniden öğrenmek suretiyle kendi kavramlarını hayata geçirmenin yolunu arayıp bulması gerekiyor.

İslâm dünyasına öncülük etmede Türk aydınları nasıl bir rol üstlense başarı şansı yakalayabilir? 

4. Türk aydını öncelikle kendini inşa etmenin yolunu bulup öğrenmelidir. Batı kültürü karşısında ezilmiş ve özür dileyici tavrını atmak kendi asal kültürüne yönelmekle mümkün olur. Bunu kendi beyninde içselleştirmenin yolunu bulmalıdır.

Dağınık bölük pörçük bir zihin haritası var önümüzde her kafadan bir ses çıkıyor. Türkçe içinde bile aynı dili konuşamıyorsak Müslüman aydınlar olarak ortak bir ses vermemiz biraz zor olmayacak mı? 

Ben çok seslilikten korkmuyorum. Hatta çok seslilik özendirilmelidir diyorum. Biliyorsunuz içtihadında isabet ettiremeyen düşünüre bile sevap var. Yeter ki, o düşünce içtihat olma değerini taşısın. İnsanları asla aynı çarktan çıkma birörnek mamul olarak görmemeliyiz. Ortak bir ses verilmesi gerekiyorsa, ortak ilkelerde buluşmuş olmak yeterli görülmelidir.  Ortak ilke, orkestradaki çeşitli enstrümanların aynı tınıda akort edilmesi durumuysa, o durum burada da geçerlidir. Aynı tınıya göre akordumuzu yaparız, fakat her birimiz kendimize özgü sesimizle orkestraya katkı sağlarız.

Türk fikir hayatına yön tayin etmesi bakımından gençler için hangi mevzuların altını özellikle çizmek istersiniz? Gençler bu ortamda neler yapmalıdır? 
Kim ne iş yapıyorsa en iyisini yapmaya çalışmalı. Eseri öyle kaliteli olmalı ki, müşterisi Bağdat’tan gelsin.

Kaliteli olmak dünyayla ilgi kurmaya bağlı... Kendi ürününü başkasının ürünüyle karşılaştırabilmeli ve rekabete hazır olabilmelidir. Bütün bunlar alın teri dökmeyi gerektiriyor.

Başkasının kavramlarıyla Müslümanca düşünmek olmuyor. Kendi kavram ve dilimizi kurmak için de yeterli donanıma sahip olmak gerekiyor. Sizce Türkiye ölçeğinde bu başarılabilir bir şey midir?

İnsan düştüğü yerden kalkar. Müslümanlar, bu toprakların üzerinde düştü veya düşürüldü. İçimizi acıtsa da bu gerçeği görmemiz ve kabullenmemiz gerekiyor. Gerçekçi olabilmemiz için bu durum muhakemesini yapmamız gerekiyor.

İslâm dünyasında bir korku bir üzerine ölü toprağı serpilmiş bir hal var. Sizce bu karanlık tünelin çıkışı nasıl olacaktır? 

Dön dolaş hep aynı noktaya geliyoruz, görüyorsunuz. Eğer gerçekten bir karanlık tünel içinde bulunduğumuz kabul ediliyorsa çıkışı bulmak kolaydır. Uzun da sürse, eğer gerçekten bir tünelin içinde bulunuyorsak hangi yöne gittiğine bakmadan duvarı yoklayarak tünelin ucunu bulma mümkündür. Bizim düşüncelerimizin karamsar olduğunu ileri sürenler oluyor. İşte tam da bu söylediğim kendi karanlığımızı kabul etme gerçekçiliğinden dolayı. Biz diyoruz ki, kendimizi penceresiz, kapısız bir çelik küp içine tıkılmış farz edelim ve oradan çıkma mecburiyetinde bulunduğumuzu iliklerimizde hissedelim. Oportünizm ile, sahte pencereleri yumruklamakla bir yere gidemeyiz.

Lafı yuvarlak söyleyince herkes kendi tarafına çekiyor. Türk insanı olarak bizler neden kolay olanı rahatı bozmayanı tercih ediyor, zora gelemiyoruz? 

Kimse rahatının, ezberinin bozulmasını istemiyor. Şu son Gazze faciasında da gördük. Elimize tutuşturulan pankartlarla sokaklarda boy göstermek kolay. Fakat gerçekçi politika ile hasmına diz çöktürmek zordur. Biz kolayı denemek istiyoruz. Oysa siyaset, hasmın veya muhatabın gücünü kendi lehine imale edebilme sanatıdır. Biz, muhatabımızın gücünü kendi lehimize tasarruf etme yerine, seli elimizle durdurmaya çalışan birine benziyoruz. Fakat sel öyle yapanları da önüne katıp sürüklüyor.

Bir yanda yüksek sesle söylenmesi gereken şeyler var. Öte yanda ise fincancı katırları… Türk aydınları neden bu katırları ürkütmeyi göze alamıyor? Bizim aydınlarımız genelde ‘’gariban takımı’’ olduğu için mi ekonomik gerekçeler dillere kelepçe vuruyor? 

Aslında söyleyeceği şeyin değerine inanan birisi başkasının ürküntüsünü dikkate almaz. Demek ki, söyleyeceği şeyin değerine ilkin kendisi inanmıyor.

Uzun yıllardır yazı hayatının içindesiniz. Beyefendi üslûbunuzu hiç bozmadınız. İlk başladığınız yıllarla bu günleri mukayese ederseniz neler söylemek istersiniz? 

Ayran kabartmayı, hamasetle insanları bir yerlere yönlendirmeyi mizaç olarak hiç sevmedim ve benimsemedim. Söylediğim şeyin goygoyculuğunu yapmaya da tenezzül etmedim. Hepsi bu...

Umut Bulut

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.