SP lideri: Yeni sistem kilitlendi
Muhalefet partisi Saadet'in Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, yeni sistemin kilitlendiğini, Türkiye'nin yönetilemediğini savundu.
Olağan haftalık basın toplantısında gündeme yönelik değerlendirmelerde bulunan Karamollaoğlu, “Ekonomik krizden çok daha büyüğü, bir yönetim krizi ile karşı karşıyayız. Türkiye yönetilemiyor. Tarım içinden çıkılmaz bir hale geldi. Sanayi ve ticaret durma noktasında. Eğitim tam bir keşmekeş halde. Bürokrasi kilitlenmiş durumda..." diye konuştu.
KEŞMEKEŞ BİR HAL VAR
Milli Gazete'nin haberine göre Karamollaoğlu, konuşmasına, ekonomide yaşanan olaylara dikkat çekerek başladı. Türkiye’nin büyük bir ekonomik krizle bocalayıp durduğunu ifade eden Karamollaoğlu, “Ekonomi, krizden çok daha büyüğü, bir yönetim krizi ile karşı karşıyadır. Türkiye yönetilemiyor. Tarım, içinden çıkılmaz bir hale geldi. Sanayi ve ticaret durma noktasında. Eğitim de tam bir keşmekeş halde. Yeni sistemin altyapısı bir türlü oluşturulamadığı için bürokrasi kilitlenmiş durumda yer alıyor. Tam bir keşmekeşlik var. Biz ‘ehliyet ve liyakat’ dedikçe bu iktidar tam tersini yapıyor. Devlet arşivlerinde 30 yıllık Osmanlıca uzmanı SGK’ya uzman yapılabiliyor. Bazılarından hatadan dönülüyor ama bu şaşkınlığın ne kadar büyük olduğunu gizleyemez” ifadelerini kullandı.
KELİME OYUNU YAPIYORLAR
Ekonomide yaşanan gelişmelere dikkat çeken Karamollaoğlu, “Bu kriz ‘yahu geçer’ denilerek geçiştirilecek bir kriz değildir. Ekonomik rakamlar, krizin giderek derinleştiğinin en önemli göstergesidir. Rakamların üzerinde bile oynandığı iddia ediliyor ama biz oraya girmiyoruz. Sadece resmi rakamları dile getirirsek enflasyon durdurulamıyor. Geçtiğimiz pazartesi enflasyon rakamları açıklandı. Enflasyon yüzde 17,90 oldu. Bu son 14 yılın en yüksek rakamı. ‘Doların yükselişi durdurulamıyor’ deniliyor. Burada bir kelime oyunu yapılıyor. Dolar bütün ülkelerde durduğu yerde duruyor. Türk parası değer kaybediyor. Çünkü böyle olmasaydı, biz başka ülkeler karşısında paramızın değerini bulurduk. Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değer kaybı son bir ayda yüzde 30, 2018’in tamamı dikkate alındığında yüzde 70 civarında” değerlendirmesinde bulundu.
MİLLETİN BOĞAZI SIKILIYOR
Karamollaoğlu, ekonomideki krizle birlikte zamların da arttığının altını çizerek, “Zamlar da durulmuyor. Enflasyonist ortamda zamdan kurtulmak mümkün değildir. İğneden ipliğe, elektrikten gaza, şekerden una her şey her gün pahalanıyor. Sadece elektriğe gelen zamda konutta yüzde 33, sanayi ve tarımsal sulamada yüzde 44’ü geçti. Peki, sonuç ne oldu? Olan sadece garip gurebaya oluyor. Başkaları problemlerini bir şekilde çözüyor. İktidar İstanbul’da çılgın projeleri bir tarafa bırakmış değil. Ekonomiyi bu hale getiren, çılgın ve kısa vadede hiçbir katkı yapmayan yatırımlardır. Ama biliyor musunuz ki, İstanbul’da 2017 yılında faturasını ödeyemediği için suyu kesilen konut ve işyeri sayısı 580 bindi. Faturasını ödeyemediği için gazı kesilen işyeri ve konut sayısı 493 bin. Her konutta dört kişi sayarsak 2 buçuk milyonun gazı kesildi. Türkiye’de milyonlarca işyeri, faturalarını ödeyemediği için icralık durumda bulunuyor. Önceden kemer sıkıyordu, şimdi kemeri bırakıp milletin boğazını sıkıyorlar. Nefes almasına izin vermiyorlar” diye eleştirdi.
ALGI OPERASYONU OLUŞTURULUYOR
Ekonomide ve yaşanan diğer gelişmeleri iktidarın dış güçlere bağladığının altını çizen Karamollaoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “İktidar hâlâ gerçeği göremiyor. Oturup düşüneceğine algı operasyonlarının peşinde koşuyor. Nerede bir mesele varsa ‘dış güçlerin oyunudur’ diyerek üstünden atmaya çalışıyor. İktidara bakarsak bütün bu gelişmeler ABD ile yaşadığımız rahip krizinden kaynaklanıyor. Medyanın da büyük bölümünü kontrol ettiği için algı da oluşturuyor. Şu soruyu sormak istiyorum. Türk Lirası’nın dolara karşı değer kaybetmesi Trump’tan kaynaklanıyorsa, Bulgar Levası, Suriye Riyali, İsveç Kronu, Kuveyt Dinarı hangi sebepten dolayı hâlâ bizim paramız karşısında daha değerli durumda yer alıyor? Bizim paramız bu paralar karşısında neden değer kaybediyor? ABD ile problemimiz var ama bizim bu diğer ülkelerle bir problemimiz yok. Ekonomideki çöküşü dış güçlere bağlamak gerçekleri göz ardı etmektir.”
BU SAHTEKÂRLIĞI KİM YAPTI?
Türkiye’nin birçok noktasında ortaya çıkan şarbon hastalığına da değinen Karamollaoğlu, “Geçen hafta İstanbul ve Ankara’da şarbon skandalı patlak verdi. Türkiye’nin başka yerlerinde benzer hadiseler ortaya çıktı. Medyaya bu yansıtılmıyor. Sivas’ta da ortaya çıktı. Nerede ithal hayvan varsa orada bu endişe var. Bilmek istediğimiz meseleler var. Bu hayvanlar hangi ülkeden getirildi? Kimler tarafından getirildi? Hayvanların sağlığı, kontrolünün, uygun olup olmadığının kimler tarafından denetlenmesi icap ederken denetlenmedi? Denetlenmediği kesin. Amma ben eminim ki bunların hepsinin denetlendiğine ilişkin raporları da var. Bu sahtekârlığı kim yaptı? Hepsinden hesap sorulması icap eder” dedi.
YARDIM KURULUŞLARI ET İTHAL EDECEK
Karamollaoğlu, yardım kuruluşlarına et ithal izinin Resmî Gazete’de yayımlandığını belirterek, “20 Ağustos’ta 2018 tarihli Resmî Gazete’de sessiz sedasız ilginç bir yönetmelik değişikliği yapıldı. Bu yönetmelikte ‘İstisnai uygulama’ diye bir başlık var. Özeti şu, insani yardım ve hayır amacıyla faaliyet gösteren dernek ve vakıflar ticari amaç güdülmeksizin koyun, keçi ve sığır cinsi et ithal edebilecek. Yardım kuruluşları et ithal edecek. Tarihte ilk kez böyle bir şey olacak. Yardım kuruluşları ilk kez et ithal edebilecek. Bu tebliğin esas değişikliğin nedeni ne, neden yardım derneklerine et ithal etme yetkisi verme ihtiyacı duyuluyor? ‘Bundan böyle, fakir fukaraya verilecek etler dışarıdan mı gelecek’ sorusu akıllara kazındı. Türkiye’nin bu hale düşmemesi gerekiyordu. Üreticiler büyük sıkıntı çeker. Bu ithalat izinleriyle daha zor duruma düşecektir” diye konuştu.
ZİHİNSEL YOZLAŞMA VAR
Geçtiğimiz günlerde Halk Bankası’ndan düşük kurdan satış yapılmasını hatırlatan Karamollaoğlu, “Halk Bankası’nda düşük kurdan dolar satışı gerçekleşti. Banka yönetimi, bunun bir yazılım hatası olduğunu iddia etti. Biz de bunun böyle olduğuna inanmak istiyoruz. Ama gerçeklerin ne olduğunu da bilmek istiyoruz. Vatandaşın zihninde oluşan şüphelerin tam olarak giderilmesi gerekiyor. Bunun için bağımsız kuruluşlarca denetlenmelidir ve bulgular kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu, şeffaf ve dürüst bir şekilde yapılmalıdır. Yalnız Türkiye’deki meseleler maalesef yazılım hatasından kaynaklanmıyor. Türkiye’de bir zihinsel yozlaşma var. Zihinsel hatalardan kaynaklanıyor. Bu hatalı zihniyet yüzünden Halk Bankası hiç halkla ilgilenmiyor. Ziraat Bankası, ziraatla ilgilenen çiftçiyle ilgilenmiyor. Bankalar kuruluş gerekçelerini bütünüyle unuttular” diye konuştu.
TÜRKİYE ESAS SORUMLULUĞU ALMALIDIR
İran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasında gerçekleşecek zirveye de değinen Karamollaoğlu, liderlere İdlib çağrısında bulundu. Karamollaoğlu, “Dün İdlib’de birtakım bombalamaların olması bizi endişelendirdi. Tahran’da yapılacak toplantıyı önemsiyoruz. Biz İdlib problemine silahla değil, barışla çözüm bulunmasını istiyoruz. Herkesin külahını ortaya koyup düşünmesi geriyor. İdlib muhaliflerin son sığınağıdır. Barış ortamını bulmaları gerekiyor. Bölgede yaşanacak çatışma ne Suriye’nin, ne Türkiye’nin ne de İslam ülkelerine fayda sağlamaz. Çatışma, katliam arttıkça bu bölgede emelleri olanların işine geliyor. Tahran zirvesinin hemen arkasından en kısa sürede D-8 ve İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü gündemle toplanmalıdır. Türkiye bu iki kuruluşun dönemsel başkanı olmasından dolayı esas sorumluluğu almalıdır” dedi.
SİYASETÇİNİN AĞZINA YAKIŞMIYOR
Gazetecilerin, “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhur İttifakı dışındakileri şer ittifakı olarak işaret ettiğini ve yerel seçimde ittifak olacak mı?” sorularına yanıt veren Karamollaoğlu, “Partiler bazında bir ittifak düşünmediğimizi açıkladık. Ancak şartların gelişmesine göre, seçim bölgelerinde birtakım dayanışmalar olabilir. İl ve ilçeler bazında ele alınabilir. Bunu zaman gösterecektir. Sayın Bahçeli’nin kullandığı ifadeleri, ‘şer ittifakı’ gibi, kendisinden olmayanları böyle tarif etmekten vazgeçmelidir. Bir siyasetçiye yakışmaz. Kendisi gibi olmayan herkes şerrin içinde yer alıyor. Ya kendisi onun içindeyse, bu tarifler siyasetçinin ağzına yakışmıyor” diye yanıtladı.
Millî Gazete
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.