Baykal darı ambarında
Baykal şunları söyledi:
-Bu sonuç muhalefetin yapıcı iktidarın ise hakarete yönelik bir anlayış içinde olduğunun göstergesidir. Böyle bir kampanya yaşadık. Seçimlere girerken Türkiye'nin önde gelen araştırma kuruluşları tahminler söylediler. Bunlar bilimsel tahminler olarak ortaya konuldu. AKP'nin yüzde 5 düzeyinde bir oy alabileceğini ortaya koyan değerlendirmeler olarak gözüktü. Bence seçimler çok önemli olmuştur. Artık siyasal yaşamın yeni bir döneme girmiş olduğunu ortaya koyduğundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Kimse artık iktidarın Türkiye'de 2002'de başlayan ve iktidar olanaklarıyla oy gücünü arttınan ve egemen bir parti modeline dayalı bir siyasal yaşam şekillendiren o dönemin artık son sınırına geldiğinin göstergesidir.
-Bu tablo AKP'nin çok ciddi bir şekilde oy kaybettiğini göstermektedir. Bu oy kaybı bütün coğrafyalarında ortaya çıkmıştır. Bölgesel ya da yöresel bir olay değildir. Kişilere bağlı bir oy kaybı yok. İyi kötü bütün adayları oy kaybetti. Her yerde oy kaybı var. Bu ciddi bir olaydır. Belli bir sebebe dayalı değil genel uygulamalara dayalı bir kayıp bu. Bu bakımdan çok önemli.
-İkinci temel nokta, ortaya çıkan oy kaybı düzeyinin fevkalade ağırlıklı ciddi bir ölçekte olduğudur. Yüzde 38.suçuk düzeyine inmiştir AKP'nin oyu. 1-2 puanlık gelip geçici bir tablo değil bu. Bir siyasal kırılmanın olduğu çok açıktır. Yu yüzde 20'nin üzerinde bir oy kaybıdır. Bunu çarpıcı bir şekilde anlatalım. AKP'nin u seçimde aldığı oyların sadece oranına değil sayısına baktığımız zaman da çarpıcı bir durum var. Bir önceki seçime göre AKP oylarını yüzde 47'den yüzde 38.5'e düşürmüştür. Bu çok önemli.
-AKP 2007 seçimlerinde yüzde 46.58 oy almıştı. Aldığı oy miktarı 16 milyon 327 bindi. İki yıl bile geçmeden yapılan seçimde oy sayısı 15 milyon 513 bine düşmüştür. İlk kez sadece oran itibariyle değil oy sayısı itibari ile de oy kaybetmiştir. 900 min civarındaki seçmen oy vermemiştir. Ve seçmen sayısı ile katılım oranı da artmıştır.
-Biz sayı olarak da oran olarak da daha güçlenmiş bir parti olarak çıktık. Yerel seçimde iktidar ağırlıklı bir şekilde devreye girerse bir gün sonra bakanlar görevlerine devam edecektir. Ama genel seçimlerde böyle değil. O nedenle seçmen özgürdür. Bir pazarlık yapma imkanı yoktur. Ama yerel seçimlerde Başbakan ve bütün baranlar seçim çevrelerinde kamp kurmuşlar. Bütün devlet teşkilatı emrinde. Yemekler harcamalar, seçimlerden sonra işe alma vaatleri. O yüzde 38 buçuğu değerlendirirken bunu da dikkate almak durumundayız. Her şeye rağmen 1 milyon oy kaybedilmiş, bütün bu hardikaplara rağmen oylarımız anlamlı bir şekilde yükselmiştir. Bunu mennuniyetle gördük.
-Biz bu yolculuğa 1994 yılındaki yerel seçimlerle çıkmışız. Oylarımızı o zaman saydırmışız yüzde 4.5 oy almışız ve oyumuz 1 milyon 304 bin. 1999'da bu 3 milyon 487 min olmuş, 2004'de 5 milyon 882 bin olmuş, 2007'de 7 milyon 317 bin olmuş, 2009'da 9 milyon 233 bin olmuş. Oy oranları da sürekli artış olmuş. Bugün il genel meclisinde yüzde 23.2 olmuştur. Önceki seçimlere göre 5 puanlık bir artıştır. Büyükşehirlerdeki oy oranımız yüzde 30'a yakın çıkmıştır. CHP'ye oy veren seçmenin gelişme ve modernleşme, iş sahibi olma süreçleriyle uyumlu bir ilişkisi vardır.
-CHP toplumun her kesiminden ciddi oy almıştır. Büyük bir başarıdır bu. İstanbul'da kazanamadık belki ama oylarımız hepimizi sevindirecek şekilde kalıcı olarak her düzeyde anlamlı şekilde artmıştır. Bir önceki seçimde ne fark varsa büyük oy yükselişi gerçekleştirdiğimiz yerlerde bu da aynı. Oy verirken CHP'ye bakışında bir önceki yerel seçimlerde hangi ölçüyü kullandıysa bu seçimde de aynı ölçüyü kullandı. İyi adaylar belirledik. Başarılı güzel kampanyalar düzenlediler. Adaylarımızın ciddi katkısı ve rolü vardır. AKP aday seçmeyi başaramadığı için değil kaybetmesi gerektiği için kaybetmiştir. CHP de adaylarıyla ve tüm mücadelesiyle kazanması gerektiği yerde kazanması gereken ölçüde kazanmayı başarmıştır.
-Önce Trakya yöremizi kutlamalışız. Gerçekten yüksek bir başarı sergilendi. Yürekten kutluyorum. Bütün arkadaşlarımı ve Trakya halkını. Zaten başarılı sonuçlar aldığımız bir yerdi en yüksek başarıyı eklediler bunun üstüne.
-İzmir'de de büyük başarı elde ettik. 1980'den bu yana muhteyşem sonuçlar aldık. Başarı üstüne başarı ile aldık. İlçelerde, kırsal alanlarda CHP'ye hiç oy vermeyen yerlerde büyük bir başarıyı gerçekleştirdik. 30 ilçenin 29 tanesinde iddiamız sürüyor. Muazzam bir sonuçtur. İzmir örgütümüzü kutluyorum.
-Başarılı olmadığımız yerler için bunun nedenlerini araştıracağız. Bunun nedenlerinin bir kısmının bizimle ilgili, bir kısmının da bizim dışımızdaki sorunlarla ilgili olduğunu biliyorum. Temel değerlerimizden vazgeçmeden gerçekleştirmemiz gereken ne varsa yapacağımızdan herkesin emin olmasını istiyorum. Her sorunu görmeye ve her sıkıntıyı anlamak için ne düşüyorsa onu gerçekleştirmek için açık bir noktada bulunuyoruz. Örgüt çalışmaları daha yüksek bir başarı sorumluluiğuyla sürecek.
-AKP önümüzdeki seçimlerde ciddi şekilde bir oy kaybı yaşayacak. Bu manzara önümüzdeki dönemde AKP iktidarının Türkiye'yi yönetmesinin uzak bir ihtimal olduğunun göstergesidir. Buna hazır olun. Türkiye yeni iktidarını arıyor. CHP bu konuda temel görev sahibi siyasi parti durumundadır. Bu dersleri çıkartık ve etkili bir çalışmayı yürüteceğiz. CHP'nin izlediği politikanın haklı olduğu temelinde çabamız sürecektir.
-Erdoğan'ın bir değerlendirmesi dikkat çekti. Güneydoğu'daki seçimlerle ilgili değerlendirmeyi görmezden gelemeyiz. Demokratik bir seçim ortamı yaşanmadı dedi. Bu sonuçlar o nedenle böyle oldu dedi. Önci bir defa seçimlerin demokratik olmadığına dikkat çeken kişinin sıfatı Başbakan sıfatıdır. Seçimlerin güven içinde gerçekleşmesini sağlamakla yükümlü olan kişidir. Görev onundur ama şikayet ediyor. Kendisini sanki muhalefet gibi hissediyor. Ne kadar acı bir manzara. Tedbir alması gereken kendisi, yapamadı sorun çıkınca böyle diyor. Biz söylüyoruz ya. Valiler, Bakanlar işin içinde diyoruz ya. Kim düzeltecek bunu.
-AKP'nin iki bölge ile ilgili politikası iflas etmiştir. AKP DTP'leşerek kaynaşarak üstelik devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DÜTP'yi etkisizleştireceğini umud eden bir politika güttü. DTP ne verecekse ben vereceğim dedi ve ben bi de size hizmet edeceğim dedi. Ne oldu, acı bir tablo. Bölgedeki insanlar bu aldatmacayı ellerinin tersi ile ittiler. Şimdi devam mı yoksa yeni durum değerlendirmesi yapma ihtiyacı hissedecektir bunu göreceğiz. Ben de DTP'yim diyerek bölgede etkili olmanın sözkonusu olmadığı ortaya çıktı.
-Başkasında ne varsa, neyin verilmesi gerekiyorsa o konuda samimi, açık, dürüst, ilkeli bir politika izlememiz gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bunu göreceğiz.
-Önemli dış palitika gelişmeleri oldu. NATO'da Genel Sekreter krizi konusu. NATO önenmli sorumluluklar üstlenmiş bir kuruluş ve şimdi kendisine yeni bir işlev arıyor. Bölgesel barış, terör tehdidi ve bölgelerde ortaya çıkacak gerilimleri kontrol altına alacak bir işlev görüyor. Bunun temeli batı-doğu çatışması değil. Dünyanın gerçek tablosu böyle bir oluşumun hedefitir. İslal dünyası bu tablonun çok önemli bir kesimidir. Ortadoğu, Uzakdoğu, Afrika, İslamiyen NATO bakımından büyük önem taşır. Danimarka Başbakanı'nın aday olarak Avrupalı devlet adamlarınca önerilmesi uygun görülmüş. Yaşanan karikatür krizi görmemezlikten gelinecek bir olay değildir. Ciddi bir olay. 1 milyarın üzerinde insanın duyguları rencide edilmiştir. Bunu insan hakları ve düşünce özgürlüğü ile açıklamak imkansızdır. Danimarka'da hala yürürlükte olan kanuna göre dahi kabul etmek mümkün değil. Bir başka dini aşağılamak yasaktır. Ama uygulanmıyor. NATO'ya genel sekreter olarak öneriliyor bu ülkenin bu konuda duyarlılık göstermeyen Başbakanı.
-PKK'ya destek çıkan bir televizyon kuruluşu oradan yayın yapıyor. Bu engellenemedi. Bunu anlatamadık. Şimdi bir seçim noktasına geldik bu yanlış bunu anlatmak lazım. Ama malesef Başbakan bu işi bir propaganda malzemesi haline getirmiştir. Gösterişli ilanlar yapmıştır. Bu ilan bu atamanın engellenmesine değil zamanından daha önce gerçekleşmesine neden olmuştur. Daha zaman vardı. Böyle ortalık yerde tahrik edici şekilde bu konu ortaya atılmasaydı belki anlatma imkanı olabilirdi. Rasmussen düşünülenden daha erken Genel Sekreterliği'ne geldi. Bu gerçekten bir dış politika skandalı. Din konusu değil işin gereği bu. Daha önce de aynı durum oluştu ABD destekledi ama Fransa kabul etmedi. Engelledi. O kişi göreve gelemedi. Bu bir ciddi yanlıştır. Buna dikkatinizi çekiyorum.
-İkinci temel nokta. Fransa'nın NATO'nun askeri kanadına dönme konusu. Genel Sekreter oy birliği ile seçilir. Türkiye evet demeden olmaz. Üç gün önce hayır diyeceksiniz sonra seçeceksiniz. Bari ilan etme. Obama Türkiye'nin AB üyeleğine desteğini açıkladı. Bu açıklamadan hemen sonra Sarkozy hemen biz buna karşıyız diye açıklama yaptı. bu açıklama yapılırken biz Fransa'nın NATO'nun askeri kanadına geri dönmesine EVET diyorduk.
-Bir süreden beri ısrarla Azerbaycan'ın duyarlılıklarının gözetilmesi gerektiğini söylemiştim. Bölgenin istikrarı ve enerji politikası için büyük önem taşıdığını söylemiştim. Geldiğimiz noktada Azerbaycan'ın ciddi bir gönül kırıklığı içine girdiğini, can sıkıntısı içine girdiğini, Azerbaycan devlet başkanının İstanbul'a gelmeyi reddettiğini gördük. Bunlar ciddi yanlışlıklar. Bunları hep beraber yaşıyoruz.
HABERVKTİM.COM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.