“Kitap Şenliğinin Ardından”

“Kitap Şenliğinin Ardından”
Kitap merkezdi bizim için. Kitap okumanın yük olarak algılandığı bir günde, kitap şenliği de yüktü kimi zihinlerde. Ama “olsun”du, mademki sonunda insan vardı o halde yapılmalıydı. 

Çocuklar vardı, gönüllerince seçebiliyorlardı, “gerçi geçen senede almıştım kaç kere okudun” gibi garip itirazlar vardı ama yine de seçiyorlardı. Bizim zamanımızda yoktu öyle seçip - beğenip almak. Babamız alırsa bir peygamberler tarihi ince ince 18-22 kitap, yaz tatillerinde itina ile okunurdu defalarca. Ama işte vardı çocuklar için açılmıştı, sadece çocuklar… Hem de rengârenk… Bir de ablalar abiler vardı onlar da rengârenk, hepsinin dağarcığında birbirinden güzel onlarca kitap ile.

Mekân Sultanbeyli’ydi. İstanbul’da Anadolu kokan yani. Ve burada yapılacak en zor iş kitap şenliği yapmaktı. Ee herkes alışmıştı kermeslere falan, bu kitap şenliği de neyin nesiydi. Hem de çocuk kitapları şenliği. 

Şöyle bir göz ucuyla baktılar önce, bir iki gidip geldiler önünden. Sonra merak saikiyle girdiler içeri boyacı çocuklar. ‘Oğlum bunlar hep çocuk kitabı’ diyenler oldu, Mızraklı İlmihal yok mu diyenler de. En güzeli çocuk CD’lerinin çalınmasıydı. Ufaklıklar aşırdıkları çizgi film CD’lerini arka mahallede 50 kuruştan satıyordu. Yok yok gocunmadık, olsun çadıra girip kitapları göz ucuyla süzdüler ya. Amacımıza ulaştık. Nasıl olsa bir daha gelecekler, bir daha. En sonunda kitapları olacak, önce yürekleri kitapla dolacak, sonra hayalleri. Kirpiklerinin ucundan süzülecek tüm güzellikleri, sonra yeni bir umut büyüyecek artları sıra.

Valla ne yalan söyleyeyim para kazanmadık, böyle bir amacımız da yoktu ya. Bizi sevdiler, daha ne kazanalım. Perihan uğruyordu mesela, şu gece on ikilere kadar tartıcılık yapan on yaşındaki kız. Teşekkür almıştı birinci dönem belli ki bir kitap hediyesi bekliyordu, verildi. Sonra Şaban vardı boyacı olan 13 yaşında. Hasan ve Fatih’le geliyordu. Onlar kitabı sonraları fark ettiler, ilk gördükleri girişte ablalarının pasta-börekleriydi. 

Sonra Mehmet Abimiz vardı, sosyolog. Her zaman oradaydı, gören sosyal analizler yaptığını sanacaktı ama o kitap kolilerini taşımakla, kitapları sergilemekle meşguldü. Eh sosyolojik analizlerini yorgun argın gördüğü rüyalarda yapacaktı artık. Bir de Canip Başkan… Adı yetiyordu. Ablalar, ağabeyler, yağmurda ıslanan koliler, yeni yeni umutlarla bezeli heveskârlar. Hâsılı herkes orada, herkes gönüllü. 

Umuttu bizi taze tutan her baharda. Okuyacak bir nesil oluşmalıydı ve değişmeliydi… İnanıyorduk bugünün kazası olmayacaktı, yapılacak çok şenlik vardı. Henüz iki adım atmıştık, adımlarımız küçüktü, gereksiz değildi, inanıyorduk. Her adımda ibadet şuuru olacaktı, dua böyle kabul olacaktı. 

İmanımız oldukça imkânımızda olacaktı, biliyorduk.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.