Bab-ı Ali'nin tarihini yazdı

Bab-ı Ali'nin tarihini yazdı
İstanbul Valiliği İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Nazır Şentürk, Valilikte 1997 yılında göreve başladığında, valilik binasının Osmanlı'nın ilk kamu binası olduğunu öğrendiğinde çok heyecanlandığını belirterek, ''Her şeyi kazıdıkça altından insan çıkıy

İstanbul Valiliğinde 12 yıldır basın müşaviri olarak görev yapan Şentürk, meslek hayatına Bab-ı Ali tarihi ile ilgili 3 araştırma kitabı sığdırdı. Kitapları hakkında AA muhabirine bilgi veren Şentürk, Bab-ı Ali'nin tarihine ilişkin kitap yazmasının nedenini, İstanbul Valilerinin, Bab-ı Ali'de görev yapan sadrazamların ve tarihçilerin hayatlarının hiç kitaplaştırılmamış olarak açıkladı.

''Valilikte 1997 yılında göreve başladığımda, valilik binasının Osmanlının ilk kamu binası olduğunu öğrendikten sonra çok heyecanlandım. Çok önemli bir yer çünkü eski başbakanlık binası burası'' diyen Şentürk sözlerini şöyle sürdürdü:

''Göreve başladıktan sonra 3 yıl araştırma yaptım. 'Bab-ı Ali ve Sadrazamları' kitabını hazırladım. Bab-ı Ali, 'yüce kapı, yüksek kapı' demek. Yani bu Osmanlı binasının, Başbakanlığın ve burada görev yapan 60 sadrazamın hayat hikayelerini araştırdım. Burası 7 kez yanmış, 60 kez hükümet yıkılmış ve kurulmuş burada. Her Başbakan değiştikçe yeni bir hükümet kuruluyor. Burada yaşayanlar, sadrazamların hayat hikayeleri, idam edilenler, yağmalar derken böyle bir curcunalı dönem geçmiş 1730'dan 1854 yılına kadar.

Ardından burada görev yapan vak'anüvisleri, yani tarihçileri araştırdım. 22 tarihçi görev yapmış. Onların tuttukları günlüklerdeki önemli olaylar ile Osmanlı'nın ilk resmi tarihçilerini anlattım. Bir de burada 47 Reis-ül Küttab, yani Osmanlı'nın ilk dışişleri bakanları görev yapmış. Onların hayatlarını da hazırladım. Yayın evlerine vermek üzereyim. Bu arada İstanbul gibi bir megapolde Cumhuriyet döneminden bu güne görev yapan valileri araştırdım. Sayın Vali Muammer Güler İstanbul'un 23'üncü valisi. Hayatta olan 9 vali ile gittim röportajlar yaptım. Onlara, 'İstanbul'u nasıl yönetiyordunuz, nasıl yönetilmeliydi?' gibi sorular sordum ve hayatta olmayan 2 valinin de çocukları ile röportaj yaptım. 'Babalarınızı anlatır mısınız?' dedim. O da güzel bir kitap oldu, çünkü daha önce yapılmamış bir şeydi.''

Her şeyin odağının insan olduğu ve hepsinin insana ait ve insanın hayatı ile ilgili olduğu için bu kitapları yazma gereği duyduğunu anlatan Şentürk, ''Burada yaşamış bir sadrazamın iktidar yıkılırken idam edilmesi, çektiği acılar, karşılaştığı güçlükler, iktidar kavgaları, sadrazamların birbirleri ile olan didişmeleri... Onları bütünleştirmeye çalıştım bu kitaplarda. Her şeyi kazıdıkça altından insan çıkıyorsa, o zaman insandan ve doğadan kopmadan hayatı irdelemek gerekir diye düşünüyorum. Yazmanın amacını böyle algılıyorum'' şeklinde konuştu.

Yazdığı kitapların kendisine gurur verdiğini ifade eden Şentürk, ''Valilik binası ile ilgili yaptığım tarihi araştırmanın manevi olarak valide duyulan bir memnuniyeti var. Başbakan da tebrik etti. Diğer devlet büyüklerinden hepsi teşekkür etti. Bu da beni onore etti'' diye konuştu.

Şentürk kitap yazmanın, özellikle de araştırma kitabı yazmanın ve 300 yıllık süre içinde yaşanan hayatları anlatmanın hiç de kolay olmadığını ifade etti.

Bir bürokrat olarak, yazdığı kitapların ömür boyu kalıcı olduğuna değinen Şentürk, ''Bulunduğunuz yere kültürel bir hizmet sunuyorsunuz. Ben sonuçta gideceğim buradan, kalacak değilim. Ama bu kitaplar ömür boyu kalacak ve Bab-ı Ali ile ilgili kitaplar kendiliğinden dönecek, ben öldükten sonra da dönecek. Bu çok büyük bir onur veriyor bana. Gurur duyuyorum bundan ve yenilerini yazmaya çalışıyorum'' dedi.

Yaptığı araştırmalarda, sadrazamların hayatlarının bu gün yaşayan politikacıların hayatlarından hiç bir farkı olmadığını gördüğünü aktaran Şentürk, onların da iktidar olabilmek, saraya ve padişaha yakın olabilmek için rakipleriyle inanılmaz bir mücadele verdiklerini aktardı.

Osmanlı'nın ilk Başbakanlık binasının bugünkü Cağaloğlu Hamamı'nın bulunduğu yerdeki bina olduğuna dikkati çeken Şentürk, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın 1718'de sadrazam olduğunda eşinin orada bir konağı olduğunu ve sadrazamın orada oturduğunu bildirdi.

-''YAZACAKSANIZ ÖNCE OKUYACAKSINIZ VE YAZMAYA EMEK VERECEKSİNİZ ''-
Şentürk, yazmanın temelinde çok kitap okumanın var olduğunu ifade ederek, ''(Nasıl yazıyorsunuz) diye sorulduğunda, 'bunun gerisinde 40 yıl gibi bir zaman var' diyorum. Ben 11 yaşındayken Yaşar Kemal'in İnce Mehmet'ini bitirmiştim. Hiç unutmuyorum. Dördüncü sınıfa geçmiştim. Evimiz kalabalık olduğu için masanın altında gaz lambası ile herkes uyurken ben okuyordum. 415 sayfaydı. 11 yaşında onu okuduktan sonra artık yirmili otuzlu yaşlarda öyle bir tutku ile gidiyor okumak. Okumak yazmanın temel kaynağı. Çiçeği yetiştirecekseniz önce toprak, su, ışık, güneş lazım. Yazacaksanız önce okuyacaksınız ve yazmaya emek vereceksiniz. Emek vermeden olmuyor. Hem böylesine tempolu bir işi yürütmek hem de bulunduğu yere ait bir kültürü kitap olarak ortaya koymak öyle bir şey'' diye konuştu.

(AA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.