Eraslan, Bitlis ve manevi dinamiklerini yazdı
"Günümüzde Bitlis iline batıdan doğuya baktığınızda resmi tam olarak göremezseniz. Terörden dolayı önyargılarınızın zihinlerde oluşturduğu bulanıklıklar karşısında afallayıp,kendinizi kandırarak gerçeklere perde çekmek istersiniz.İşin kolayına kaçıp hakikat penceresinden gerçeklere olduğu gibi bakmak yerine inanmak istediğiniz gibi bakmak isterseniz yanılırsınız.
Bitlis doğunun nadide bir ili. Müslüman Türkün Anadolu’ya girdiği Ana kapısını oluşturur. Ahlat kapısından içeriye girildiğinden dolayı Anadolu yurt olmuştur.O kapıdan içeriye girenlerin İslam’ın ve Türklüğün bütün güzellikleri nakşedilmiştir.
Türk ve İslam dünyası için Buhara, İstanbul,Kahire,Bağdat ve Şam ne ise Anadolu coğrafyası içinde Bitlis odur.Tarihten günümüze İlim, irfan ve bilim yurdu olmuştur. Bitlis bölgesinde ki medreseler dolup taşmıştır.Bu topraklarda Türk dünyasının en büyük hukukçuları, Astronotlar, Tıp, Kimya, Mantık, Felsefe, Edebiyat, Tefsir,Fıkıh, Hadis, Tasavvuf, Şair,Tarihçi, Müzik alanında önemli isimler ve yüzlerce eserler çıkarmıştır.Yine Bitlis İlinden Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlıdan günümüze kadar önemli devlet adamları yetiştirmiştir.
Bitlis ili ve ilçelerini gezerseniz Anadolu’da ki Türk- İslam tarihinin bütün izlerini adım adım görebilirsiniz.Kümbetler, Camiler, Medreseler, Minareler vb. Selçukludan günümüze bu milletinin tarihine şahitlik eder.Bu şehir, Türkün Anadolu’ya geldiği ilk otağ yerinin adıdır.İlim, irfanın adıdır. Güvenin, huzurun ve adaletin adıdır bu şehir. İşte bu yüzden sadece Türkler değil Abbasi ve Memluk, İran Devletinin zulmünden kaçmış Büyük İslam Alimleri de Bitlis ilini yurt edinmiştir. Bu şehirden yükselen manevi ışık bütün Anadolu’yu sarmalamıştır.Bu şehirde ki manevi dinamiklerin Anadolu’nun Müslümanlaştırılması ve Türkleştirilmesinde önemli yeri olmuştur.
Bugün bile bu şehrin manevi iklimi güvenin ve huzurunun adıdır.Bitlis halkı,büyük ekseriyetle devletten yana, milletten yana, Vatanın bölünmezliğinden yanadır. İşte bu yüzden terör örgütü PKK bu şehirde tutunamamıştır. Sadece kırsal kesimlerde kendine taban bulmaya çalışmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine bakıldığında PKK terör örgütünün varlığını en az hissettirdiği il Bitlis’tir. Bunda geçmişten günümüze devam eden manevi şahsiyetlerin Bitlis bölgesine ektiği islam’ın kardeşlik tohumunun dışardan gelen yıkıcı ve bölücü ithal düşüncelere baskın gelmesinden dolayı olduğunu görürüz.
Bugün ki Bitlis İl sınırları içinde Kürt, Türk, Çerkez, Acem, Arap vardır. Bir anlamda Türkiye’nin minyatürüdür. Bu insanlar mutlu ve huzurlu bir şekilde kaynaşarak bir arada yaşarlar. Bitlis ilinin en büyük ilçelerinden Adilcevaz ve Ahlat İlçeleri Türk’tür. Anadolu’ya gelen ilk Müslüman Türkler olarak varlıklarını günümüze kadar devam ettirmişlerdir.
Bitlis il merkezini gezdiğiniz zaman sizi önce bir hüzün kapsar sonra yanık bir türkü’yü size anımsatır.Karşılıklı iki dağın yamacı ve aradaki dere üzerinde kurulmuş bu şehir geçmişin özellikle de Milli mücadele yıllarının izlerini en çok taşıyan ilimizdir.. Ermeni ve Ruslar tarafından iki defa işgal edilerek yağmalandı, yıkıldı ve viraneye çevrildi. Bütün olumsuzluğa rağmen Bitlis halkı 8 Ağustos 1916 yılında düşmanı püskürterek istiklaline kavuştu. Bitlis’in kurtuluşu, Türk’ün makus talihinin yenildiği gündür. Bitlis, birinci dünya savaşıyla beraber Anadolu’da işgal edilen vilayetler içinde istiklaline en önce kavuşan ilk şehirdir. Bu kurtuluş, milli mücadelenin ilk kıvılcımıdır.
Bitlis ili ve İlçeleri Doğa ve manzara olarak harika bir görünüme sahiptir.Van gölünün kıyısındadır. Yöre halkı ‘ Deniz’ dese de. Yeşil ve Mavinin ahenkle bir birini tamamladığı ilçeleri göz kamaştırırlar. Adilcevaz, Ahlat, Tatvan ilçeleri görenleri büyüler. Hangi bölgede olmadığınızı bilmezseniz, Karadeniz, Akdeniz yada Ege Kıyısında bir şehre geldiğinizi düşünebilirsiniz. Belki de güzelliklerinden dolayı bu şehir tarih boyunca cazibe merkezi olmuştur. Bitlisin manevi atmosferine, tarihine, bu doğal güzellikler de ayrı bir anlam katmıştır.
Bitlis’te maneviyat kokar.Bu ilde gezerken her adımınızda Allah dostlarının izlerini görmeniz mümkündür.Peygamberimiz soyundan gelen seyitlerle birlikte İslam tasavvuf büyüklerinin mekanı olmuştur. Ahlât ilçesinde Hazreti Muhammed (sas)'in sancaktarı Muaz Bin Cebel'in oğlu Abdurrahman Gazi'nin türbesi bulunmaktadır.Ayrıca Veysel Karani Hazretlerinin türbesi Bitlis ile Siirt arasında olup Bitlis şehrine uzaklığı 22 km dir.
Bitlis’te ki Ahlat tarihi, Anadolu’nun Müslüman- Türk’lere yurt olmasının ilk adımıdır. İkinci Adım İstanbul’ un Fethi, üçüncü adım ise Kurtuluş savaşında gerçekleştirilmiştir. İstanbul da ve Çanakkale de şehitliklerin ziyaret edilmesi yetmez diye düşünüyorum. Ahlat ve Adilcevaz’da ki ecdadımızın bıraktığı Selçukludan kalma izler ziyaret edilmeden eksik kalır. Bence, Türkiye de ki seyahat turlarının Bitlis bölgesinin geneline tur düzenlenmeleri gerekmektedir.Çünkü buralarda çok sayıda Camiler, Kümbetler,medreseler, şehitlikler vardır. Aklınızın almayacağı bizi temsil eden tarihi bir doku mevcuttur. Yeni nesle tarih şuuru ve kimlik şuuru verilmesinde bu yerlerin görülmesi elzemdir.
BUGÜN, TÜRK KAMUOYUNDA EN ÇOK KONUŞULAN BİTLİSLİLER:
Bunlar; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmasında ve Osmanlı Devlet yönetiminde önemli rol oynayan İdris-i Bitlisi, Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyet Dönemiyle günümüze en çok iz bırakmışlardan Said-i Nursi ve yine Günümüzde yaşayan,Türkiye de ve Dünya da yaptığı eğitim hizmetleriyle adından söz ettiren Fetullah Gülen Hocaefendir.
İDRİS-İ BİTLİSİ:
Bitlis’te doğduğundan dolayı kendisine bu ad verilmiştir.II Beyazıt ve Yavuz Sultan Döneminde yaşayan İdris- i Bitlisi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Osmanlı devletine bağlanmasında çok önemli bir rol üstlenmiştir. İranlı Hükümdar Şah İsmail’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu ele geçirme ve daha da ileriye giderek Osmanlı’nın Batıda ki ilerleyişini kırmak için art niyeti düşünceleri karşısında ona set olup Osmanlı İmparatorluğu safında yer almıştır. Ona göre: İslâm’ın kahramanca müdafaasını yapan böyle bir devlete itaat etmenin siyasî ve hukukî açıdan bir farklılık meydana getirmeyeceği ve hem de İslâm birliğinin teşekkülü gibi gayelerle münferiden hareket etmek lüzumsuzdu. İşte bu hakikati idrâk eden Kürt ve Türkmen Beyleri, istimâlet ile yani kendi meyil ve arzuları ile, Osmanlı Devleti’ne itaat etmenin zaruretini anlamışlardır. Büyük İslam âlimi olan Bitlisli İdris tarafından Padişah’a yapılan telkinler neticesinde, Doğu ve Güneydoğu bölgesinin tamamı, bir iki ay içinde Osmanlı Devleti’ne iltihâk etmişti (1).
1514 yılında İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim ile beraber Şah İsmail’e karşı Çaldıran Savaşına katılmış, hatta savaştan sonra Tebriz’de bir süre daha kalarak halkı Osmanlı yönetimine bağlamaya çalışmıştır. Tebriz’deki Ulu Cami'de halka vaiz ve nasihatlerde bulunmuş Çaldıran Savaşı'ndan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu vilayetlerinin Osmanlı yönetimine geçmesi için görevlendirilmiştir
İdris-i Bitlisi kumandasındaki on bin kişilik Kürt ve Türkmen beyleri öncülüğünde kurulan gönüllüler ordusu Şah İsmail’in Doğu ve Güneydoğu da ki ordusunu bozguna uğratmıştır.
Böylece Bitlisli İdris, Osmanlı'nın en büyük rütbesi olan Kazaskerlik rütbesi ile taltif edilmiştir. Bununla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yönetimi İdris-i Bitlis-i’ye verilmiştir.
İdris-i Bitlisi bu işlerle de yetinmeyerek, Yavuz Sultan Selim’in Memlûklular'e karşı verdiği siyasette de başarılar elde etmiştir. Öncelikle Musul ve Urfa’nın Memlûklular'dan alınarak Osmanlı topraklarına katılmasını sağlamıştır. Daha sonra Yavuz Sultan Selim’in Suriye ve Mısır seferlerine katılarak 1516 ve 1517 yıllarındaki Ridaniye ve Mercidabık Savaşlarına Sultan ile beraber katılmıştır. Mısır’ın fethinden sonra bu ülkenin nasıl idare edileceği hususunda görüşlerini Yavuz’a anlatmış ve Yavuz tarafından takdirle karşılanmıştır. Nitekim Mısır’ın idare edilmesinde İdris’in görüşleri temel alınmıştır. İdris-i Bitlisi, yirmi yıldan fazla bir süre Osmanlı Devleti'ne hizmet etmiştir.(2)
SAİDİ NURSİ:
Bediüzzaman Said Nursî, 1876'da Bitlis’in Hizan ilçesi Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda Bitlis çevresindeki çeşitli medreselerde eğitim gördü. Genç yaşında 90 temel İslam eserini ezberledi. Kur'an ayetlerini derinlemesine anlamasına birer basamak oldu ve her bir Kur'an ayetinin bütün kâinatı ihata ettiğini gördü. Kendisinde görülen harikulade zeka ve hafıza sebebiyle dikkatleri üzerine çekti.. Daha sonra "Zamanın Harikası" anlamında "Bediüzzaman" unvanıyla hitap edildi.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devletinin doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya'da esir kaldı. Daha sonra esaretten kurtulduktan sonra Anadolu'da başlatılan İstiklal mücadelesine destek verdi.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yapısını iyi bildiği ve bugünleri gördüğü için 1900'lü yılların başlarından itibaren doğuda Medresetü-z Zehra adında, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam Üniversitesi kurmak çaba harcadı.Amacı dış mihrakların bu bölge ile ilgili hain emelleri için bölge halkının İslami ilimlerle birlikte ilme ve fenne önem vererek bilinçlenmesini sağlayarak bölücü ve yıkıcı emellere izin vermemekti. Bugün baçımıza bela olan terör örgütü PKK’ın varlığı Saidi Nursi’yi haklı çıkarmıştır
İçinde bulunduğu zaman ve şartlardan dolayı Kuran’ı Kerimin İman hakikatleri yönünden tefsiri olan ‘Risale-i Nur’ kitaplarını yazarak yeni neslin batıdan anadolu’ya girmeye çalışan Evrim teorisiyle dinsizleştirmesine karşı yeni neslin İslam inancıyla bilinçlenmesi ve şuurlaşması gayret sarf etti.
Bugünkü neslimizin İslam’ı şuurlaşmasında ve bu ülkenin kurtuluşu için İslamın emrettiği ilim ve fenne önem vermesinde Saidi Nursi’nin payı büyüktür.
FETHULLAH GÜLEN
Fetullah Gülen Hoca efendi, Bitlis/ Ahlat ilçesindendir. Talebesi Latif Erdoğan ‘ın Fetullah Gülenin hayatının anlatıldığı ‘Küçük Dünyam’ kitabında ki söyleşide Bitlisi ve Ahlat’ı şöyle tanıtır Fetullah Gülen:
"Aslen, Erzurum'lu değil, Bitlis'in Ahlat ilçesindeniz. Ahlat, Türk-İslam tarihinin başlangıç noktasıdır. Bizim diyar, Doğu'yu İç Anadolu'ya bağlayan bir köprüdür. Ahlat, lacivert göz gibi duran Van Gölü'nün kara kaşıdır. Adeta dilberi andıran bu cazibe merkezine çeşitli devletler sahip olmak istemiş. Bu yüzden, sürekli el değiştirmiş. Ahlat bugün, büyüleyici güzellikteki Van Gölü'nün yanında bir efsane gibi durur.
İstanbul'u, Bizans kültüründen kurtarıp, Müslümanlaştıran, Ahlat'tır. Çünkü İslam, bütün Anadolu'ya olduğu gibi İstanbul'a da bu kapıdan girdi. Ve oradan geçen bütün Türk boylarına iliklerine kadar İslam kültürü burada sindi."(3)
Bugün Türk Kamuoyu ve dünya Fetullah Gülen Hocaefendi’yi başta Türkiye olmak üzere Dünyanın değişik ülkelerinde ki eğitim seferberliğiyle tanımaktadır. Yurt içi ve Dünyanın değişik ülkelerinde öncülük ettiği; yurtlar, Dershaneler, Özel Kolejler, Özel Üniversiteler ve medyada ki gücü ile tanımaktadır.
Türk ve İslam anlayışının dünyaya yayılmasında Türkiye Cumhuriyeti Devletinden de bir adım önde talebeleri tarafından çalışmaları ve gayretleri sürdürmektedirler. Türkiye de her yıl yapılan ‘Uluslar arası Türkçe Olimpiyatları’ yarışmasına dünyanın değişik ülkelerinden ve ırklarından gelen öğrencilerin ‘Türk dili ve bizim değerlerimiz üzerinden yarışmaya katılması, hepimizin gururlandığı cihanşümul bir bakış açısının göstergesi değil midir?
Bitlis’in Yetişdirdiği Önemli Bazı, Alim, Bilim ve Devlet Adamları;
Mehmed Bini Ali Bin El Hüseyin-ül Hilati: Türk Dünyasının en büyük hukukçularındandır. Kahire’de kadılık yapmıştır. Önemli eserler yazmıştır.
Mevlana Abdurrahim-i Bitlisi; Yazdığı mantık kitapları meşhurdur,
Mevlana Muhammed Berkal’i; ‘Şerefnamenin’ yazarıdır.Mantık,fıkıh, hadis dallarında ünlüdür.
Fahrettin Ahlati: Astronom’dur. Kurduğu rasathanelerde önemli buluşlar yaptırmıştır. Bu rasathanenin en büyük özellikleri, 12 burcu göstermiş olması, güneşin doğumundan batışına kadar geçen süre zarfında, pencerelerinden giren ışıklara göre saatin tespit edilmesidir.
İbrahim Bini Abdullah-ül Hilati;Tıp ve kimya sahasında önemli buluşları vardır. Lacivert renk boyayı bulmakla ün kazanmıştır. Tıp ve kimya sahalarında marifetleri bulunup, bu ilimlerin önde gelenlerindendir.
Mevlana Hüsameddin-i Ali-ül Bitlisi; İşaret-ül Menzili’l-Küttab isimli kitabın yazarıdır. tasavvuf ve tefsir konusunda önemli eserleri vardır.
Mevlana İdris-i Bitlisi;Osmanlı devletine büyük hizmetleri olmuş.Ömrü yazmakla geçmiş ve Türk tarihine 28 önemli eser kazanmıştır.
Şükri-i Bitlisi: Şair, Tarihçi ve Devlet adamımızdır Selim-Name’nin yazarıdır. Azeri ve Çağatay Türkçesi'yle yazılmasıdır. Kadılık, Müftülük ve Müderrislik (Üniversite Hocası) gibi resmi vazifeler yapmıştır.Devrin en büyükleri arasında sayılmıştır.
Mevlana Ebul Fazl Mehmed Efendi; İlim adamı , Şair, Tarihçi ve Tasavvuf ehli bir kimsedir. Osmanlı Devletine önemli hizmetler yapmıştır. 1542 tarihinde İstanbul’daki Rumeli Defterdarlığına (Baş Defterdarlığa) atanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın, kanuna aykırı bir fermanı; “Şeriata aykırıdır” diyerek iki defa reddettiğini ve daha sonra istifa ettiğini kaydetmektedir.14 önemli eser yazmıştır.
Şeref Han; Şerefname’nin yazarıdır. Doğu Anadolu’nun tarihi, beylikleri, soy kütükleri, Bitlis Beyleri anlatmaktadır.
Şems-i Bitlisi: Bitlis’in Güneşi” olarak tanınan büyük alimdir
Üryan Baba (Şeyh Mahmut Üryani): Peygamberimizin sülalesinden geldiği zikredilmektedir. Bölgede tanınan ve etkili büyük tasavvuf alimidir.
Müştak Baba: Gavs-ı Azam Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretlerine dayanmaktadır. tasavvuf ve musiki alanında tanınmıştır. Musikinin bütün inceliklerine vakıf olan Müştak Baba, musikinin ruh hastalarını tedavi etmede bir vasıta olduğuna inanmıştır. Müziğin; ruhun gıdası olduğunu yıllar önce eserlerinde Müştak Baba söylemiştir.
Musikide oldukça yol alan Müştak Baba ud çalmakta şöhret kazanmıştır. Hatta bu sahada operaya benzeyen ve Bitlis’i tanıtan tarihi ve edebi bir Salname (Yıllık) yazmıştır. Müştak baba günüz de 5 önemli divan eseri kazandırmıştır.
Molla Halil Si’ridi: Fıkıh, Tefsir ve Hadis Alimi olup tasavvufun ehli büyüklerindendir.Günümüze 24 kıymetli eser kazandırmıştır.
Seyyid Sıbgatullah-il Arvasi (Gavs-ı Hizani): bu zatın soyu Hazreti Resullah’a (S.A.V) dayanmaktadır. İslami ilimlerle meşgul olan büyük bir alimdir.Bitlis’te, bölgede ve Türkiye’de en büyük makamdan, en küçük makama kadar olan bütün insanların teveccühünü kazanmıştır
Hulusi Bitlis-i Aktürk: Ağır Ceza Reisliği yapmış,Türk tarihine 6 önemli eser kazandırmıştır.
Şeyh Muhammed Diyauddin (Hazret): Nakşibendi Tarikatının mürşidi kamilidir. Muhammed Diyauddin’nin Güroymak’ta bulunan ilim yuvası, Rusların Doğu Anadolu’yu işgale başlamasıyla bir askeri teşkilat haline gelmiştir. Barışta talebelerine hocalık eden bu zat, savaşta yine talebelerinin başında komutanlık yapmıştır. Hazret’e göre, Vatan müdafaası bütün ilimlerin üzerinde gelmektedir. I. Cihan Harbinde Ruslara karşı büyük savaş vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk tarafından bu zata, gösterdiği kahramanlıklardan dolayı yazılmış bir teşekkür mektup bulunmaktadır.
Şeyh Abdülbaki Küfrevi :Büyük alimdir. Bu zat gerek Bitlis’in işgali ve kurtuluşunda, gerek İstiklal harbinde ve gerekse Cumhuriyetin kuruluşunda isminden sıkça bahsedilen önemli katkıları olan kişilerdendir.
Kasım 1916 yılında Bitlis’i ziyaret eden Mustafa Kemal, Küfrevi ailesini ziyaret etmiştir. Mustafa Kemal’in Abdulbaki Küfreviye değişik tarihlerde gönderdiği 5 adet mektubu bulunmaktadır.
Kamran İnan: Halen yaşamını sürdürmekte olan Kamran İnan Bitlis’te doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Fransızca, İngilizce ve İtalyanca bilmektedir Türkiye Cumhuriyet Senatosu dışişleri komisyonu başkanlığı, Türkiye-AET karma parlamento grubu başkanlığı ile enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı (1977-1979) görevlerini aldı. 1979'dan başlayarak Cenevre'deki Birleşmiş Milletler örgütü'nde Türkiye'nin daimi temsilcisi oldu. TBMM Dışişleri Komisyonu başkanlığı görevinde bulundu. Fransa'dan Legion d'honneur (2006'da ermeni soykırımı yasasını gerekçe göstererek iade etti) , Avrupa Parlamentosu Altın Madalyası ile Türkiye-AET Ortaklığı Gümüş Madalyası sahibidir.
Kamran İNAN, politika yaşamını noktaladıktan sonra yazdığı çeşitli kitaplar, bilimsel ve sosyal içerikli toplantılarda Türkiye’nin sorunları ve çözüm önerileri ile ilgili konferanslar vermektedir
Yukarıda Bitlis ilinden çıkmış İslam alimleri,ilim, ve devlet adamları o kadar fazla ki sadece bir kısmının adını zikrettik.
Özellikle Osmanlı döneminde altın çağını yaşayan bu şehrin bugün terörle anılması bizleri ve bu ilin geçmişten günümüze önemini bilen herkesi üzmektedir.
Geçmişinde İslami ve beşeri ilimler yuvası olan bu şehrin terörle adı anılmaktan kurtularak eski günlerdeki gibi ‘ışık şehri’ olması dileği ile…
www.millidergah.com
KAYNAKLAR
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, II/273 vd.; Kodaman. Bayram, Sultan II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası, Ank. 1987, sh. 10 vd
Kutlu Müderris İdris-i Bitlisi, Prof.Dr. Mehmet Bayraktar Biyografi Net Yayınları
Fethullah Gülen Hocaefendi Küçük Dünyam, Latif Erdoğan, Milliyet Yayınları
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.