Zamanın hızlı aktığı süreç
Zamanın son derece hızlı aktığı bir süreci yaşıyoruz. Ama içinde sürprizler taşıyan bir sis perdesi de söz konusu.
Olaylara ve sorulara şöyle bir bakalım:
-Çankaya’da, erkler zirvesi yapıldı. Zirveden “Usul yasalarına özen” uzlaşması çıktı. Bunun, sürmekte olan Ergenekon davası ile ilgili olduğu biliniyor. Zirve, geçen hafta Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un Cumhurbaşkanı ile olağan, Başbakan ile olağandışı görüşmesinden sonra geldi. Başbuğ’un ziyaretleri de hassastı.
Hassasiyet, hepsi de emekli general olan Kılınç, Yavuz ve Şenel’in gözaltına alınmasının ardından oluşmuştu. Ziyaretlerden sonra da, söz konusu kişiler serbest bırakıldı.
-Bu araya Genelkurmay’ın “yargısız infaz” nitelemesi ve buna yönelik tepkisi girdi. -Eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Star TV’de, Uğur Dündar’ın haber bültenine çıkıp “27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’ta mağdur olanların Türk Silahlı Kuvvetleri’nden rövanş ve öç almak istediği” iddiasına yer verdi.
-Rusya’ya kaçan ve uzun süre orada kalan Levent Ersöz, yakalandı. Ersöz yakalandıktan sonra kalp krizi geçirdi. Kızı intihara teşebbüs etti.
-Bu arada Cem Ersever’den sonra JİTEM komutanı olan, yargısız infazla üç kişiyi katletmekten yargılanan Em. Albay Abdülkerim Kırca intihar etti. Kırca’nın cenazesine tüm mevcut komuta heyeti ile birlikte, eski komutanlar (Tuncer Kılınç başta olmak üzere) katıldı. Bunun sembolik anlamı, mevcut komuta heyetinin Kırca’nın yanında yer aldığı şeklindeydi. Komutan eşleri de, daha önce Kılınç’ın eşine yaptıkları gibi, şimdi de Kırca’nın ailesini ziyaret edeceklerdi.
-Kırca’nın yargılanması, Ergenekon dışındaydı. Ancak intiharıyla oluşan dramatik ortam, Ergenekon’da “Terörle mücadelede hayatını ortaya koyan insanların harcandığı” temalarının işlenmesine yol açtı.
-Bir not daha: Bundan böyle Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’la da haftalık olağan görüşme yapacağı açıklandı.
-11’inci dalga geldi ve dün 13 ilde yapılan operasyonlarla 26 civarında insan gözaltına alındı. Evet, işte böyle bir hassasiyet dönemi içindeyiz. Ergenekon davası sürüyor. Ve gelişmelerin tamamı, adı konsun konmasın bu dava ile ilgili. Şu hususlar öne çıkıyor:
-Çankaya’da yapılan ve “Usule riayet çağrısı” çıkan toplantı, Ergenekon davasını etkilemeli mi, nasıl etkilemeli, etkiledi mi soruları bundan sonra daha çok sorulacak? Bir yanda “Yargıya müdahale” görüntüsü, diğer yanda “Yargının sağlıklı işlemesi” konusu sürekli tartışılacak. Ve bu tartışmaya çoğu zaman, Ergenekon alanında yargı konusu olan çevrelerin tepkileri yön verecek.
-Bazı sorular: Çankaya zirvesinden sonra Savcılar, son yapılan operasyonda nasıl tavır takınmalıydılar? Böyle bir operasyon yapılmamalı mıydı, yapılınca nasıl yapılmalıydı, usule riayet edilmiş midir, edilmemiş midir? Savcılar bu operasyona karar verirken Çankaya’dan gelen uyarıyı dikkate almışlar mıdır, almamışlar mıdır?
-Askeri cenahta özel bir duyarlılık oluştuğu anlaşılıyor. Bunun, Tuncer Kılınç’ın sözüne yansıdığı gibi bir “öç alma” tanımlaması ile ifadelendirilmesi çok kışkırtıcıdır. Çünkü ortada bir yargılama vardır ve Ergenekon davası bünyesinde, Türkiye’nin yakın geçmişine yönelik birçok karanlık hadise aydınlatılmaya çalışılıyor. Kaldı ki, bizzat askeri mahkemeler, birçok asker kişiyi yargılamış, mahkum etmiş, hatta bir kuvvet komutanının rütbesini sökmüştür. Asker kişileri askeri yargı yargılayabildiği gibi, sivil yargının da yargılayabilmesi, hukuk devletinin gereğidir.
-Genelkurmay Başkanı’nın bundan böyle Başbakan ile de haftalık olağan görüşme yapması, Asker’deki “Devlet anlayışı”nda bir gelişme olduğunu ortaya koyuyor. Şunu demek istiyorum: Bundan önce, Genelkurmay Başkanları, haftada bir Cumhurbaşkanı ile olağan görüşme yaparlardı.
Ya da Cumhurbaşkanları, bir Başbakan’la bir de Genelkurmay Başkanı ile görüşürlerdi. Bunun mantığı, Başbakan’la Genelkurmay Başkanı’nın “Devlet” nezdinde eşit konumda olduğu, aslında Başbakan’a bağlı olan Genelkurmay Başkanı’nın, TSK ile ilgili sorunları hükümetle görüşmekle yetinmediği, onları bir de “Devlet” e ilettiği şeklindeydi. Devlet-Hükümet ayrımının altı net biçimde çizilmekteydi. Yeni durumda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olunca, muhtemelen Devlet ve Hükümet ayrımı ortadan kalkmış oluyor.
-Ergenekon konusunda CHP’nin tavrı gerçekten ibretlik. CHP, başta Genel Başkan Baykal olmak üzere, birçok milletvekili ile “Ergenekon savunması” nda cephe oluşturmuş bulunuyor. Baykal, zihninde Ergenekon sanıklarını tasnif etmiş ve kimini kurtarılmaya, kimini kurban verilmeye layık görmüş bulunuyor.
Başlı başına bu bile, hem kurtarılacaklar hem kurban verilecekler açısından, yargıya yönelik açık bir müdahale niteliği taşıyor. Ergenekon davasının büyük heyecan ve gerilime yol açması eşyanın tabiatı gereği. Bu davanın selametle sonuçlanması için herkes elinden geleni yapmalı. En yanlış olan ise nereden gelirse gelsin yargı sürecine müdahale edilmesi... Herkes kendi camiasının sanığına sahip çıkar ve onun etrafında kışkırtmalar yaparsa, yargı nasıl işleyecek?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.