İtirafçılar
Devletin sırtında taşıdığı bagajlara baktığında neredeyse insanın aklı duruyor.
Devlet sırtındaki bagajlar öyle "devlet sırrı" diye açıklanıp, içe sindirilecek niteliğin çok dışına çıkmış. Devlet nasıl böyle bir yükün altına sokulmuş gerçekten akıllara zarar.
Bugüne kadar idare edilmiş, AK Parti iktidarı, bu işleyişin ya da bu çarkın dışından gelen kadrolarla işe giriştiği için, çarkı işletmek mümkün olmuyor ve kirli, karanlık, kanlı tablo bütün dehşetiyle ortaya çıkıyor. Ergenekon hadisesi, eğer başarabilirse, devleti tüm bu bagajlardan kurtarmayı sağlayacak. Ama, birilerimiz, "Bu işin içinden bir tuğla çekerseniz her şey yerle bir olur" sözünü de sarf ediyor.
Ama bu kadar dehşet verici ve bu kadar çok ve farklı aktörleri devreye sokan bir sır nasıl korunabilir ki? Susurluk Raporu'nda Kutlu Savaş ne diyor? "İnfaz grubu ibaresi kanaatimizce birçok olayın düğüm noktasıdır" diyor ve "İnfaz Grubu" na emir verme işinin "OHAL bölgesinde başçavuşlara, komiser yardımcılarına hatta dünkü terörist yarınki potansiyel suçlu itirafçılara kadar indiği"ni söylüyor. Alın işte itiraflar ortalığı kasıp kavurmaya başlamış durumda.
Dün, PKK'dan kaçıp gelmiş, devlete itiraflarda bulunmuş. Şimdi ise, kamuoyuna itiraflarda bulunuyor. Abdülkadir Aygan'ın, Taraf'taki mülakatta Neşe Düzel'e itiraflarını kastediyorum. Şu sözler bir "İtirafçı" olarak Abdülkadir Aygan'ın şu anda yaşadığı halet-i ruhiyeyi ne kadar berrak anlatıyor: "İtirafçıları yaşatmazlar. Kullandılar ve işleri bitti. Şimdi harcayacaklar onları. Çünkü itirafçılar çok şey biliyorlar. Bu işlerine gelmez. Bir cinayeti de bilse o bir cinayettir ve insanı ipe götürür."
Bu sözler, bir panik halini yansıtıyor ve itirafçıyı pimi çekilmiş bir bomba haline getiriyor. Kendisi İsveç'e kaçmış. İlginç: "İtirafçı" Aygan'ı, PKK yanlısı Özgür Gündem gazetesi 45 bin dolar masraf yaparak kaçırmış.
Ben iki gün önceki yazımda "Bunlar gelmeden asla" diyerek, Ergenekon davasında, Abdülkadir Aygan ve Tuncay Güney'in getirilip ifadelerinin mutlaka alınması gerektiğini yazmıştım. Ama Abdülkadir Aygan "Dünyanın garantisini verseler gelmem. Çünkü can güvenliğimi sağlayamazlar" diyor. Sonra ilave ediyor: "Jitem Ergenekon'un bir parçası. Davada tanıklığı bir şartla yaparım. İsveç'te ifade veririm." Alın bakalım.
Atilla Olgaç'ın "Savaş esirinin alnına kurşunu sıktım" şeklindeki bir sözü, işin ucunu AİHM'ye kadar götürüyor. Aygan'ın ya da öteki itirafçıların sözleri neyi nereye götürecek, tahmin etmek mümkün mü? Aygan "Diğer itirafçılar" için de iyi şeyler öngörmüyor. Bakın nasıl: "Bunları ya atacaklar, ya öldürecekler ya da içlerinde tutup kontrol edecekler. Ben onların akıbetlerini iyi görmüyorum."
Aygan korkunç şeyler söylüyor: "Ergenekon davasında yaşananlardan ve benim açıklamalarımdan sonra korkuya kapıldılar. Albay intihar etti. Diğerlerini de yaşatmazlar bence. Benim gibi devlette memurluk yapmış olan itirafçıları yaşatmazlar. Kullandılar ve işleri bitti onlarla. Şimdi harcayacaklar onları. Çünkü çok şey biliyorlar. Ve bu işlerine gelmez. Bir cinayeti de bilse, bir cinayet bir cinayettir ve insanı ipe götürür. Bunlar korkuya, paniğe kapılmışlardır.
Bana bu kadar saldırdıklarına göre o itirafçıları da yaşatmayacaklardır." Aygan'ın sözlerinin, ilgili birçok yerde okunacağı ve değerlendirmesinin yapılacağı açık. Yine bu sözlerin, birçok yeri hareketlendireceği açık. "İntihar eden albay Abdülkerim Kırca"nın cenazesinde Genelkurmay Başkanı dahil tüm komuta heyeti hazır bulundu. Onun da bir mesajı olmalı. Acaba ne? Acaba Kırca'nın tüm eylemlerine sahip çıkıldığı mı anlatılmak istendi? Gerçekten yığınla mesele var:
Şu anda JİTEM ne durumda sorusu bile anlamsız değil. Ergenekon savcılığı, JİTEM'le ilgili dosyaları alıyor. Susurluk yeniden görüşülecek. Ergenekon davası ile birçok odağın ayağına basıldığı muhakkak. Üstelik bunların halen devlet içinde bulunduğu da kesin. Devletin dışında bulunanlar da gerçekten devlet dışında mı tartışma götürür. Mahir Kaynak dedi ki:
"15 bin fail-i meçhul ya da yargısız infaz var. Bunları bilelim ama, cesetleri bulmaya kalkışmayalım. Çok tehlikeli olur." Devlet sırrı, yargısız infaz, fail-i meçhul, kurşun atan- kurşun yiyen, terörle mücadele, JİTEM, uyuşturucu - silah kaçakçılığı, örtülü operasyon, itirafçı, asit kuyuları, hukuk devleti, bağımsız yargı, şeffaf devlet vs... Bagaj, bagaj, bagaj... İçinden çıkabilirsek aşkolsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.