Başbakanı desteklemeli miyiz?
Davos’un değiştirdikleri
Başbakanımızın Davos’ta sergilediği duruş birçok şeyi değiştirmiş görünüyor. İç politikada AKP’nin oyları artarken bölgenin etkili bir aktörü konumuna geldiğimiz söyleniyor.
Ülkemizle ilgili tüm veriler aynı kalırken sadece bir jestin bu kadar büyük değişikliklere sebep olması şaşırtıcı. Zaten politikanın bu gibi jestlerin sonucu oluştuğunu düşündüğümüz için böyle bir sonucu yadırgamıyoruz.
Oysa bir ülkeyi yönetenlerin seçiminden, uygulanan politikalara kadar farklı bir anlayışın egemen olması gerektiğini düşündüğüm için bir jestle böyle bir değişimin olmaması gerektiği kanısındayım. Siyasetçi halkın önüne bir projeyle çıkmalı ve partilerin birbirinden farklılığı bu projelerin faklılığından kaynaklanmalı. Oysa biz liderin kişisel özelliklerine göre bir seçim yapıyoruz. Partiler arasındaki mücadele bir polemik havasında cereyan ediyor ve karşı tarafın kişisel hatalarının sergilenmesine dayanıyor. Hiç kimse seçim sürecinde siyasi partilerin nasıl bir politika izleyeceğini bilmiyor. Herkes daha iyisini yapacağını söylüyor ama nasıl yapacağı merak edilmiyor.
Kurumlar arasında bir uyum gözlenmiyor, ortak bir proje üretilemiyor. Kurumlar arası rekabetin doğurduğu sonuç ülkenin politikası haline geliyor. Mesela Ordu askeri stratejinin belirlenmesi ve buna uygun bir askeri yapılanmanın oluşturulması, gerekli silah ve teçhizatın nasıl sağlanacağının tespiti yerine rejim konusundaki görüşleriyle ön plana çıkıyor. İstihbarat teşkilatı iç politikada oynaması muhtemel rolle değerlendiriliyor ve herkesin güvenmesi ve desteklemesi gerekirken bir korku odağı haline geliyor.
Adalet kurumu güvenilir bir yargının simgesi olmak yerine ülkenin nasıl kurtarılacağının tartışıldığı bir yer konumunda. Emniyet teşkilatının etkinliğinin sağlanması sorunu yerini etkilendiği yapının tartışılmasına bırakıyor.
Başbakanımızın sergilediği tavır yerindedir ve gereken takdiri görmelidir. Bunun bölgemizde yaratacağı olumlu ortamdan yaralanılmalıdır. Ancak bölgenin lideri olmak için bu yeterli değildir. Bölge ekonomik, askeri ve siyasi açıdan bağımsız bir yapıya sahip olmadan liderlikten söz edilemez. Yani olmayan bir şeyin lideri olunamaz.
Birinci aşamada ülkemizi kişilerin değil kurumların yönettiği bir ülke haline getirmeli ve kurumların rekabeti yerine uyumu sağlanmalıdır. Bu yapı hazırlayacağı uzun vadeli planlarla ülkemizin geleceğini ve bölgedeki rolünü tespit etmeli, bunu sağlayacak somut tedbirleri almalıdır. Yani piyangodan çıkacak bir liderlik yerine alt yapısı hazırlanmış, ekonomik ilişkiler, bölge halklarının dünya görüşleri, siyasi yapılanmaları bu amaca hizmet edecek biçimde oluşturulmuş bir proje hazırlanmalıdır. Encümen-i danişler de rejimi tartışmak yerine bu projelere katkıda bulunurlar.
Eğer ülkemiz kurumlar tarafından ve kurallarla yönetilen bir ülke olursa Peres’le İgnatius’un hazırladığı tuzağa gülerek cevap vermek yeterli olur. Ayrıca İsrail’i yönetenler ülkemize saygısız davranmak bir yana var olmalarını borçlu olacakları bir ülkeye karşı nasıl davranılırsa öyle davranırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.