Bazı yasaklar yasaklanmalı
İyi bir insan olarak tanıdığım rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayat hikayesi, çoğu hücrede geçen bir mahkumiyet, siyasi nedenlerle suç sayılan bazı eylemlerin bu kapsamın dışına çıkarılmasının gerektiğini düşündürüyor.
Ülkemizde rejim aleyhtarı düşüncelerin açıklanması ve savunulması büyük bir suç sayılıyor. Ülkenin güvenliğini sağlamanın ideolojinin korunmasıyla mümkün olacağı sanılıyor. Özellikle darbe dönemleri birçok insanın hapishanelerde çürümesine neden oluyor. Ayrıca bu gerekçeyle suçlananlar, yargılananlar, mahkum edilenler daha sonra çok önemli görevler alabiliyor. Ülkede başbakan olanların çoğu ya bu göreve gelmeden önce ya da sonra siyasi suçlar işlemiş sayıldı. Önce bu çelişkinin giderilmesi gerekiyor. Bir kişi devlete karşı suç işlemiş sayılıyorsa bu kişiyi ya hiçbir zaman göreve getirmeyin ya da onları suçlu sayan zihniyeti değiştirin.
Rejim canlı bir varlık gibidir. Zaman içinde değişir ve gelişir hatta ölebilir. Yani devletin görevi rejimi korumak değil rejimin rolü devleti etkin kılmaktır. Bu sürecin işlemesinin yolu rejim konusundaki tartışmaların önünü açmak ve bu konudaki aykırı düşünceleri, düşünce düzeyinde kaldığı sürece, doğal karşılamaktır. Mesela birisi demokrasinin yetersiz ve zararlı olduğunu savunabilmeli ve bir alternatif önerebilmelidir.
12 Eylül sonrasında birçok insanın rejim karşıtı olarak suçlanması ve çeşitli olumsuzluklarla karşılaşması son derce anlamsızdı. Böyle bir mücadelede sorumluluk sadece hareketi yönetenlerdedir ve taraftar düzeyindekilerin sorumlu sayılması yanlıştır. Nasıl bir savaşta cephede çarpışan askerler savaş sonrasında serbest kalırsa, siyasi mücadelede de taraftarlar, eğer başka bir suç işlememişse, sorumlu sayılmamalıdır.
Rejim konusundaki aşırı duyarlılık siyasi hayatı önemli ölçüde sınırlamaktadır ve ülkemizde suçlanmayan hiçbir yeni siyasi hareket yoktur. Yani siyasi mücadelenin tarafları karşısındakinin sorunları teşhis ve tedavisinde yanlışlık yaptığını söyleyip bir alternatif önermemekte, onlar suçlu ilan etmektedir. Tartışma temelde rejim üzerinedir. Bir taraf diğerini demokrasi karşıtı olmakla suçlarken diğeri dini temellerle dayalı bir rejim getirilmesinden söz etmekte ve bunu bir tehlike saymaktadır.
Böyle bir zihniyetle ülkenin yönetilmesi mümkün olamamakta ve sürekli kesintiye uğramaktadır. Taraflar birbirlerinin yanlış yaptığından değil ülkeye zarar verdiğinden şikayetçidir. Genelde itham zarar verme boyutunu aşıyor ve taraflar birbirini ihanetle suçluyor.
Yıllar önce ABD’de Afrika kökenlilerin ayrı bir devlet kurmak istedikleri televizyonlarda serbestçe yayınlanabiliyordu. Vietnam savaşı sırasında evlerine SSCB ya da Kuzey Vietnam bayrağı asanlar vardı ve bunlar suç sayılmıyordu.
Bu konuda şöyle bir formül üretebiliriz: Herkes istediğini söylesin. Gücü yoksa başaramaz, gücü varsa engelleyemem. Ama hiç değilse söyle de ne yapmak istediğini bileyim. Yasaklar herkesin niyetini gizlemesine neden oluyor ve üstü örtülen gerçek konusunda herkes bir hikaye uyduruyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.