Her Tarafı Tehlike
Yalan haber furyası devam ediyor. Bu satırlar kaleme alınırken gazetelerin internet sitelerinde Barzani ile Talabani’nin birbirlerine girdiği iddiaları yer alıyordu. Bir başka haberde (!) ise PKK’lıların Kandil Dağı’nda kuşatıldıklarından bahsediliyordu. Roj Tv de teyit etmişmiş de... Bilmem neymiş de...
Bunların tamamı muhtemelen palavra ya da içinde çok az doğru unsurlar barındıran abartmalar. Yalandan kim ölmüş diye bir laf var ya... Aynen onun gibi bir şey. Son aylarda PKK hakkında yazılan ve söylenenlerin bir kısmı dahi doğru olsaydı ortada ne PKK kalırdı ne de başka bir şey... Barzani ve Talabani konularında söylenenler de aynı...
Aslında bu haberlere yalan veya abartma muamelesi yapmak yeterli değil. Çünkü haber alma, haberi doğrulatma konularında gelişmiş imkan ve kabiliyetlere sahip olan gazete ve televizyonların bu haberleri yapması sadece beceriksizlikle izah edilemez. Çünkü bu haber akışının ve o haber akışı üzerine yazılan yorumların mutlaka bir amacı olmalı.
Ve buna da teknik tabirle psikolojik harekat deniyor. Her psikolojik harekat örneğinde olduğu gibi, bunun da stratejik bir amacı olduğu muhakkak. Türk halkına Amerika’nın PKK’ya karşı harekete geçtiği ve artık aman vermeyeceği yalanını yutturmaya çalışıyorlar. Barzani-Talabani ikilisinin de hiç bir zaman güçlü bir devlet kuramayacakları yalanı pompalanıyor.
Oysa işin aslı tamamen başka. Ne PKK’ya karşı harekete geçen birileri var ne de Barzani ile Talabani’nin birbirlerine girmeleri söz konusu. Kaldı ki, bu ikilinin zaman zaman görüş ayrılıkları içerisinde olmaları; çoğu zaman ise birlikte hareket etmeleri beklenir. Bu bölgede bir kukla devlet kurdurmak için uğraşan Amerika bu ikilinin birlikte hareket etmelerini temin için elinden geleni yapmaya devam edecektir.
Aynı Amerika’nın PKK’yı bir taşeron örgüt olarak kullandığı gayet açık iken, PKK’nın Kandil’de kuşatılmış olduğunu ve adeta tasfiye edilmekle yüz yüze kaldığını düşünmek de inandırıcı olamaz. Zaten Amerika’nın PKK’yı sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda İran’a karşı da kullanmakta olduğu gerçeği dikkate alınırsa, bu örgütün tasfiyesi için Amerika’nın gerçekten düğmeye bastığını ve bütün gücünü bu doğrultuda kullanacağını düşünmek için Türkçe lisanıyla yayın yapan Barzanici gazetecilerden olmak lazımdır.
İşin aslı ortada. Amerika Irak topraklarında kurdurmaya çalıştığı kukla devletin Türkiye’ye rağmen ayakta kalamayacağının farkında. Bu devletin ya Türkiye tarafından baştan itibaren tanınması lazım ya da Türkiye ile bir şekilde konfederasyon yapması gerekiyor. Bize muhtemelen, Irak’ın dağıldığını; bu ülkenin toprak bütünlüğünün muhafazasının artık imkansız hale geldiğini; dolayısıyla kuzeydeki Barzani-Talabani ikilisinin kendi devletlerini kurmalarından başka seçenekleri kalmadığını anlatacaklar.
Tanırsak ve kendi imkanlarımızı bu devlete kullandırırsak yani Kerkük şehrine el koyacak olan bu iki aşiret reisinin petrolü Yumurtalık hattından dünyaya satmasına izin verecek olursak, sorun yok. İtiraz edersek, bu defa da bu bölge ile konfederasyon kurabileceğimiz söylenecek. O zaman Türkiye içerisinden AB reformları (!) yoluyla bir Kürdistan eyaleti çıkarılması daha da kolay olacak.
Ama bu arada Irak’ın toprak bütünlüğünü bozan ülke biz olmuş olacağız. Bölgedeki ülkelerle hasmane ilişkilere gireceğiz ve kukla devleti korumak ve güçlendirmek bizim vazifemiz haline gelecek.
Açıkça söylemek gerekirse, kukla devlet merkezli hemen her senaryo Türkiye açısından tehlikelidir. Türkiye’nin ulusal güvenliğine ve milli bütünlüğüne zarar verir. AKP hükümetinin baştan beri hatta 2002 yılında iktidara gelmeden bile, önce bu Amerikan-İsrail planlarına dair sözler vermiş olması oldukça muhtemel. Ancak bilinmesi gereken bir şey var: Türk halkı medyada yürütülecek psikolojik harekat ile tamamen uyutulacak bir halk değildir. Dağlıca saldırısı örneğinde olduğu gibi, hiç beklenmedik anlarda bu plana itiraz edecek ve hükümete rağmen bu oyunu bozacaktır.