Artık ilgilendirmiyor muş öyle mi?
"Artık"mış!
Fransa Dışişleri Bakanı Kouchner, "Artık, demiş, Türkiye'nin AB üyeliğinden yana değilim." Sebep de, Türkiye'nin Rasmussen'in NATO üyeliği konusunda sergilediği tavırmış. Bu kendilerini şoke etmişmiş!
Bir de sevgili Kouchner'imiz, "Türkiye'nin daha güçlü bir din ve daha az laiklik yönünde değişimi beni kaygılandırıyor" buyurmuş!
Kochner'in bu çıkışı, bizim sevgili laik medyamızda büyük itibar görüyor.
Bir de, İndependent gazetesinde yazan Patrick Cockburn'ün yazısı...
O da, Obama'yı uyarmış:
"Siz, demiş, sizi dinleyen mini etekli ve başörtüsüz kızlara bakmayın. Onlar size laiklerle dindarlar arasındaki denge konusunda yanlış izlenim veriyor. Gerçek şu ki, laiklik Türkiye'nin kırsal bölgelerinde siliniyor ve İstanbul'da bile gerileme halinde. Domuz satan kasaplar 20 yıl öncesine kıyasla çok az. Yabancı turistler dışında alkol bulmak, şaraba konan vergiler ve restoranlar için pahalı alkol ruhsatları nedeniyle yavaş yavaş zorlaşıyor."
Yaaa!
İşte böyle.
Cockburn, üstelik "Anadolu Kaplanları"na da temas etmiş ve "Oralarda işi, eşleri başörtülü olanlar elinde bulunduruyor" demiş.
Domuz kasabı, alkol, mini etek ve laiklik!
Nasıl sentez ama!
Kuchner ve Cockburn, laiklerimizin en duyarlı olduğu alanları bulup çıkarmış ve "Laiklik tehlikede!" alarmında buluşmuşlar.
Obama bunları bilsin ve ona göre davransın!
Sakın ha sakın, "Ilımlı, ılımsız" herhangi bir İslam'dan bahsetmesin!
Mesela Anadolu'yu gezip, domuz kasabı arasın, tebdili kıyafet yapıp içkili lokantada kafa çeksin, Erzurum'da mini etekli kızlar var mı yok mu, denetlesin... Bir de Ramazan'ı unutmasın, özellikle Elazığ'da, Maraş'ta, sokakta oruç yemeye kalksın. Başına gelecekleri görsün ve ona göre bir laik demeç patlatsın!
Bütün bunlardan sonra aklınıza gelen ilk soru ne?
Benim aklıma gelen şu:
-Bir Amerika Devlet Başkanı, bizim laikçi beklentilerimizi bu ölçüde doyuracak kadar aptal olabilir mi?
-Bir Amerika Devlet Başkanı, bu aptal söylem karşısında dilini yutmaz da ne yapar!
Adam Müslüman bir ülkeye geldiğini biliyor.
Adam, bu Müslüman ülkeden İslam dünyasına "İslam'la asla savaş içinde olmadık, olmayacağız" diye net bir mesaj vermek istiyor.
Adam, ülkesinin İslam dünyasındaki kötü imajını silmek istiyor.
Adam, karşısına mini etekle oturmuş kızlarımızla (Hayret, o gençler arasında neden bir tek başörtülü yok?) konuşurken bile, onların ezanla bir ilişkisi olup olmadığına bakmaksızın, söze "Ezana yarım saat var, o saatte bitirelim..." diyerek başlıyor.
Belli ki adam, ne din konusunda ne de İslam konusunda asla bıçkın inkarcı değil.
Adam, gittiği ülkenin halklarının kutsallarına saygı göstermeyi devlet adamı kriterinin başına koyuyor.
Ve siz onun "Ilımlı İslam - Laiklik" arasındaki vurgu farklarından "İslamsızlık" noktasında ahkam çıkarıyorsunuz.
Hele şu Kochner'in "Artık"lı ukalalıklarına prim veriyorsunuz. "Artık Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemeyecekmiş!" O kadar Avrupalı laik komiserlerimiz var ki, insan, bu emperyalist ukalalığı kusmak istiyor.
Cokcburn'un İndependent'teki yazısı ilginç bir tespitle bitiyor.
Biraz akıl ve iz'an çerçevesinde düşünse, bizdeki laikçi bıçkınlar ondan ibret alırlar:
İki şey diyor Cockburn:
Bir: "Laiklik, Arap dünyasında ve Afganistan'da yabancı müdahalenin hizmetkârı olarak görülme sorunuyla malul."
İki: Laiklik ve milliyetçiliğin nihayetinde Türkiye'de neredeyse bütün diğer İslam ülkelerinden daha güçlü olmasının sebebi de bu. Atatürk ve Türk milliyetçileri Türkiye'nin merkezi bölgelerini yabancı saldırıya karşı başarıyla savundu. Bu da Türkiye'de laiklik ve milliyetçiliğe, Irak, Mısır veya Suriye'de hiçbir zaman sahip olmadığı itibarı ve popülerliği kazandırdı."
Siz laikliği, Atatürkçülüğü alın, Avrupa'nın en ukala politikacılarının vesayetine verin... O yetmesin, Amerika'dan vasiler üretmeye çalışın. Bunu "halka rağmen" yapın. Ondan sonra da "Bu halk bizi anlamıyor" deyin.
Bunu söylemeden önce nasıl utanç verici bir durum içinde olduğunuza baksanıza!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.