TSK'nın silah demirbaşı yok mu?
Evet, pat diye soralım: -TSK'nın bir silah demirbaş listesi yok mu? O listedeki oynamalar tespit edilmez mi?
Soruyu niye sorduğumuz belli.
Bir takım arazide silahlar bulunuyor. Dün Ankara Gölbaşı'nda bulundu, bugün Poyrazköy'de, mülkiyeti İSTEK Vakfı'na ait, ama 15 yıldır SAT komandoları tarafından kullanılan bir arazide...
Silahlar yeni gömülmüş değil, belli, üzerleri otlarla kaplanmış.
Silahların İSTEK Vakfı'na ait olmadığı da anlaşılabilir.
O zaman, asker kişilere ait.
Zaten 2'si yarbay, 2'si binbaşı 6 kişi gözaltına alınmış.
Gazete Habertürk Genel Yayın Müdürü Fatih Altaylı, "Ankara büromuz Genelkurmay'a şunu sordu" diyor:
"Bu silahlar sizin mi, sizin gayrı nizami savaş için sakladığınız silahlar mı?"
Genelkurmay'ın cevabı şu olmuş:
"Bu silahların bizimle hiçbir ilgisi yok. Biz uzun yıllardır yeraltına silah depolamıyoruz. Soğuk Savaş'ın bitmesinden bu yana gayrı nizami harp unsurlarını da lağvettik."
Genelkurmay'ın cevabı gayet açık, ama bu cevap, silahlarla ilgili soruları ortadan kaldırmıyor. Nitekim Gazete Habertürk birinci sayfa manşetinin altına şu soruları koymak zorunda kalmış:
-Bu silahları toprağa kim gömdü?
-Bu kadar silah fark edilmeden nasıl gömülebildi?
-Her olayda muvazzaf subaylar suçlanıyor. Askeri istihbarat çalışmıyor mu?
-Önce çıkarılan silahların kaynağı belli oldu mu?
-Gösteri bombaları ve lav silahları hangi amaçlar için kullanılacaktı?
-Amaç iç savaş ve karışıklık çıkarmak mı?
-Daha nerelerde silah gömülü? Yenileri çıkacak mı?
Şunlar da Fatih Altaylı'nın soruları:
-Bu silahlar kimin?
-Seri numarasından nereye gidilebiliyor?
-Bunları gömen kim?
-Bunlar ordu depolarından mı çalınmış?
-Toprak altında daha ne kadar silah var?
Bu soruların hangisi ihmal edilebilir, hangisi cevapsız bırakılabilir, cevapsız bırakılan her soru cevaplaması gerekenleri töhmet altında bırakmaz mı?
Gayet açık ki, bu soruların ilk muhatabı, TSK yetkilileridir.
Normal demokratik bir ülkede bu sorular Başbakan'a ve Milli Savunma Bakanlarına da sorulabilir ama, Türkiye'de TSK bünyesi, genelde, siyasi otoritelerin etki alanı dışındadır. Onun için soruların cevabının Genelkurmay'dan beklenmesi tabiidir.
Yeni bulunan silahlar için beklenen cevabın zaman alabileceği düşünülebilir.
Ama "Önce çıkarılan silahların kaynağı belli oldu mu?" sorusunun cevabı şu ana kadar verilmiş olmalıydı.
Şu anda da silahların seri numaralarından kolaylıkla, kaynağa uzanmak mümkün olmalı.
Daha önemlisi, TSK bünyesinde demirbaş listesinin bulunması - silah sayımı yapılması kaçınılmaz olduğuna göre, ve bu silahlar ordu malı ise, şimdiye kadar çoktan eksiklikler ortaya çıkarılmış olmalıydı.
Bir şey daha:
Bu silahlar ordu dışından herhangi bir kaynaktan elde edilmiş ise, TSK mensuplarının aile hayatlarına kadar incelendiği bilindiğine göre, kimlerin böyle tehlikeli işlerle uğraştığı tespit edilmiş bulunmalıydı. Bu sebeple, "Askeri istihbarat çalışmıyor mu?" sorusu anlamsız değil.
Doğrusu, Ergenekon konusunda TSK'nın tavrının biraz "tarafsız, mesafeli, soğuk" gibi farklı tonda algılanacak nitelikte olduğunu düşünüyorum. Sanki ucu TSK'ya uzanan kimi "hukuk dışı, yanlış, sakat" işler, sürpriz gibi karşılanıyor izlenimi doğuyor.
Yer altında bulunan silah işi de böyle...
Oysa, yıllar içinde yaşanan bu çarpık olaylar karşısında çok daha duyarlı bir TSK tavrı beklenirdi.
Şu darbe girişimleri işi mesela...
O olayda sanki Genelkurmay Başkanı zora girmiş, sıkışmış, darbeciler cirit atmış... Nasıl olabilmiş bu?
Ve bugün Genelkurmay o süreç karşısında ne yapıyor?
Biz akredite değiliz, dilerim 29 Nisan'da yapacağı basın toplantısında eski - yeni akredite basın mensupları sayın Başbuğ'a bu soruları sorarlar.
Hoş zaten sorular ortada, cevaplanmasa da insanlar cevap üreteceklerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.