Cevapsız sorular
Bir televizyon programında şu soruyu sordum: ABD’nin Irak’ı işgalinde ileri sürdüğü gerekçeden daha anlamsız bir gerekçe olabilir mi? Kimyasal silahlara sahip olduğu için işgal kararı verilmişti ama daha sonra bunun da yanlış bir istihbarata dayandığı söylenmişti. Kaldı ki bilgi doğru olsaydı bile böyle bir savaşa gerekçe olabilir miydi? Eylem başladıktan sonra bu soru geri planda kalır ve herkes çatışmalardan, kimin haklı kimin haksız olduğundan, işkencelerden söz eder ama ABD’nin politikasının ne olduğu karanlıkta kalır.
PKK’nın bir köye düzenlediği baskın ve sivil halkın katledilmesi koruculuğun gerekçesi olur ama eğer köyler böyle korunmasaydı ve PKK benzer eylemleri sürdürseydi tüm bölge halkının düşmanı sayılacağı ve masum halka yaptıkları nedeniyle kimse tarafından savunulamayacağı, oysa şimdi silahlı bir güce karşı savaş yaptığı için bazıları tarafından destekleneceği düşünülmez. Şöyle bir soru cevapsız kalır: Koruculuk olmasaydı PKK saldırılarındaki kayıp bu kadar olur muydu? Bazı kimseler korucu olamadıkları için PKK’nın desteğini almış mıdır ve bu durum militan sayısındaki ani ve hızlı artışın nedeni olabilir mi? Böyle durumlarda halkı çatışmanın bir tarafı haline getirmeli mi yoksa onun devletin yaptıklarını desteklemekle yetinmesi yeterli midir?
ABD PKK liderini Türkiye’ye teslim ederken ne düşünüyordu? Onun hayatta kalmasını şart koşarken yerine seçilmesi muhtemel liderin önünü kesmek mi istiyordu yoksa insan haklarına saygısının bir gereğini mi yerine getirdi. Eğer böyleyse ona atfedilen işkenceler bu davranışla nasıl bağdaşabilir? Onun yerine geçmesi muhtemel kişi acaba başka bir güç, mesela bir Avrupa ülkesi tarafından mı kontrol ediliyordu. Bu tanıma uyan bir kişi daha sonra Avrupa’da öldürüldü mü? Yani bir terör örgütü ve bununla çatışan meşru güçler tanımı yanlış ve bu eylemler çok taraflı bir çatışmanın yansımaları mı?
Geçmişte halk iradesi ve demokrasinin simgesi olmuş kişilerin bugün darbelere yandaş olduğunu söylemek bir çelişki değil mi? Acaba bu insanlar zaman içinde değiştiler mi? Eğer değişebiliyorsa bugün demokrasiyi savunanların yarın farklı bir çizgide olmayacakları söylenebilir mi?
Buradan hareketle insanların söylemlerini ortamın belirlediğini söyleyebilir miyiz? Öyleyse neden insanların söylediklerinin arkasına takılıyoruz? Şartları analiz edip ulaşacağımız sonuca göre bize kimin ne söyleyeceğini bulabilir miyiz?
Bu soruların cevaplarını şöyle özetleyebiliriz: ABD Irak’ı işgal ederken hasmı Irak değildi ve onu kontrol eden gücü bertaraf etmek istiyordu. Terör örgütleri kendi başlarına bir aktör değildir. Onları unutup onu kullanan gücü ve yapmak istediklerini araştırmak gerekir. Ama biz önümüze konan olayların heyecanına kapılmış gidiyoruz ve birileri gördüklerimizin tamamen dışındaki amaçlarını ulaşıyorlar. ABD Saddam’ın diktatörlüğüne karşıydı ve onun elindeki kitle imha silahlarını yok etti dememizi istiyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.