Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Teziç yalan söylüyor

Teziç yalan söylüyor

Dün, işi gücü bıraktım, YÖK Başkanı (artık eski başkanı) Erdoğan Teziç’in veda konuşmasını izledim.

Uzun ve tatminkar bir konuşmaydı.

Bir sürü konuya değindi Teziç.

Başkanlığını ve yasaları uygulama konusundaki kararlılığını anlattı, YÖK hakkındaki spekülasyonları cevaplandırdı, ‘başörtüsü’ konusuna değindi.

Hatta, ‘Mason musunuz?’ gibi sevimsiz bir soruya bile, büyük bir soğukkanlılıkla ve açıkyüreklilikle cevap verdi.

Sakindi...

Eskiden, ağlamaklı bir ses tonuyla konuşurdu ve insanda ‘Ne de çok üzmüşler bu adamı!’ duygusu uyandırırdı. Siyasetçilere cevap verirken, dudaklarının titremesine engel olamazdı.

Onu hep katı uygulamalar ve yasalar konusunda ‘kararlılıklar’ içinde gördüğümüz için, duyarlı ve rikkat sahibi bir insan olabileceğini gözden kaçırırdık.

Bildiğimiz, Erdoğan Teziç’ti işte; anlayışlı bir insan, paylaşımcı bir hocaydı; Galatasaraylıların ‘Erdoğan abi’siydi, sporcuydu ve de Galatasaray Voleybol takımıyla pek çok başarılara imza atmıştı.

Farklıydı da...

Farklılığını, fi tarihinde hazırlayıp kamuoyunun istifadesine sunduğu ‘anayasa taslağı’ çalışmasından biliyoruz. Denilebilir ki, benzenleri arasında en demokratı, hatta en liberaliydi.

Sonradan, kendi taslağına aykırı çıkışlar yaptı, varlığını statükonun muhafazasına adadı ama, hazırladığı taslak (özgün içeriği açısından) hálá aşılabilmiş değildir.

Teziç’in upuzun konuşmasında bir cümle dikkatimi çekti.

Hani, ‘aktif politikaya hiçbir zaman müdahale etmediklerini, bazı konularda da görüş bildirilmezse üniversitelerin üniversite olamayacağını’ bildiren cümle.

Öyle ki, Üniversitelerin bildirdiği görüşler, çoğu zaman toplumu sarsmalı, genelgeçer kabullerle ters düşmeliymiş.

Doğrudur.

Fakat, Teziç’in yönettiği üniversiteler ne zaman genelgeçer kabullerle ters düşen görüşler bildirdi, ne zaman statükoyu sarstı, ben hatırlamıyorum.

Bırakın toplumu sarsmayı, toplumu sarsması muhtemel görüşlerin ortaya çıkmasına bile engel oldu. (Hemen, 1915 konusunda çalışma yapan araştırma görevlilerinin başına gelenleri hatırlayalım.)

Teziç, aktif politikaya müdahale etmediklerini söylüyor ki, bu da tamamen hilafı- hakikat.

Oysa Teziç, bilgi sunmaya, toplumu aydınlatmaya çok meraklı bir YÖK Başkanı’ydı. Yaptığı açıklamalar da, dolayısıyla, siyasiydi.

Mesela, kendisini Başbakan’ı cevaplamakla yükümlü saydığı dönemlerde iktidar-muhalefet dengesine el atmış, bir de akıllara ziyan ‘iktidar’ tanımlaması yapmıştı.

Teziç’e göre, ‘Parlamenter sistemin, zayıf muhalefet karşısında iktidar-muhalefet dengesi bozulmuştu. Bu denge devlet iktidarıyla parti iktidarı arasındaki dengeye dönüşmüştü...’

Bunlar, basbayağı politik açıklamalardı.

İktidar-muhalefet dengesinin nasıl kurulacağı YÖK’ü ne ilgilendiriyordu? Muhalefetin boşluğunu demokrasi dışı güçlerin doldurması mı isteniyordu?

Teziç, ‘katsayı’ tartışmalarında politik taraftı.

Eğitim ve ‘akademik özerklik’ konusunda zaten politik taraftı.

Her fırsatta devletin, hükümetin, siyasetin işleyişiyle ilgili açıklamalar yapan değerli Teziç, beklerdik ki, değerli görüşlerini kendine saklayıp (gerçekten hiçbirini merak etmiyorduk), asıl işi olan ‘eğitim-öğretim meseleleri’ne dönsün ve akademik özerkliği temin edecek önerilerde bulunsun.

Hiçbirini yapmadı ve dolayısıyla eğitim tarihine kocaman bir ‘hayal kırıklığı’ olarak geçti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi