Ekonomi zirvesi
IMF ve Dünya Bankası’nın ortaklaşa düzenlediği toplantı İstanbul’da yapılıyor ve ekonomik krize çare aranıyor. Bir hastalığın tedavi edilebilmesinin ilk şartı doğru teşhistir. Acaba teşhis doğru mudur? Bir sürü teknik terimle ifade edilen kriz sürecini basit bir örnekle açıklamaya çalışacağım.
Ekonomide iki kesim vardır. Birisi tüketim malları diğeri üretim malları üretir. İkisi arasındaki ilişki şöyledir. Misali basitleştirmek için sadece işçileri ele alacağım. Yatırım yapan, mesela bir fabrika kuran kimse işçileri çalıştırır ama bu işçiler tüketim malları üreten kesimin mallarını alır. Fabrikanın maliyeti bin lira ise tüketim malları üreten kesim ürettiklerinin bin lirasını tasarruf eder ve diğer kesimin işçilerine bin liralık mal satar. Eğer tüketim malları üretenler bin lira tasarruf ederken yatırım yapanlar sekiz yüz liralık yatırım yapar ve bu kadar mal talep ederse iki yüz liralık mal satılamaz ve bu sektör işçi çıkarır. 1929 bunalımı böyle çıkmış ve çare olarak talep edilmeyen iki yüz liralık mal için gerekli paranın piyasaya sürülmesi önerilmiştir.
Bugün yaşadığımız süreç bundan farklıdır. Tüketim malı üretenler bin liralık tasarruf yapıyor ve buna denk bir yatırım yapılıyor ama bin liralık tasarrufa karşı finans kesiminde bunun birkaç katı kadar para varmış gibi gözüküyor. Yani hiçbir üretime tekabül etmeyen servetler bulunuyor. Tasarrufların normal şartlarda tüketim kesiminin tasarruflarına eşit olması gerekirken onun birkaç katına ulaşıyor ve karşılığında tüketiciler borçlandırılıyor. Yani tasarruflar, normal olarak, üretim sürecinde oluşması gerekirken bundan tamamen bağımsız olarak oluşuyor. Tüketim kesimi gelecekte yapacağı tasarruflar karşılığında borçlanıyor. Böyle bir tasarrufun bir üst sınırı bulunmuyor.
Bu çok karmaşık bir süreçtir ve bir makalede açıklanması imkansızdır, bunun akademik olarak incelenmesi gerekir. Ancak şunu söyleyebiliriz: Ekonominin bugünkü işleyişi geçmiştekinden farklıdır ve yeni bir teorik yaklaşım gereklidir.
Ekonomik kriz liberal ekonomik düzenin işleyişinden kaynaklanıyor. Herhangi bir müdahale olmadığı halde ekonomi hastalanıyor. Bunun tedavisi ise devletler tarafından yapılmaya çalışılıyor. Devlet müdahalesi sadece bir kriz çıktığı zaman mı gerçekleşmelidir yoksa krizlerin önlenmesi için sürekli bir denetim mi gereklidir? Böyle ise bu durum liberal ekonomi ilkeleriyle uyumlu mudur?
Belki de asıl değişim ekonomi anlayışında olacaktır. Yani ekonomik büyüklükler bireysel davranışlar tarafından belirlenmeyecek ve tam tersi olacaktır. Yani bir güç, belki de devlet, ekonomik büyüklükleri belirleyecek, sistemi düzenleyecek ve bireysel davranışlar çizilen bu sınırlar içinde gerçekleşecektir. Bu belirleyenle belirlenenin yer değiştirmesi anlamına gelir.
Böyle sıkıcı bir makale yazdığım için okurlardan özür dilerim. Eğer hayatıma devlet müdahale etmeseydi bu konularla uğraşıyor olacaktım. Gerçekleşmeyen özlemimi paylaştığınız için teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.