Açılımların etkileri
Demokratik açılımın ve dış politikadaki yeni vizyonun iç politikaya etkilerini incelemeye çalışacağım. Türkiye bu açılımlar öncesinde kapalı bir ekonomi ve buna uygun bir sermaye yapısına sahipti. Bu ulusal sermaye sayılabilirdi ve kendisinin dış rekabete karşı korunmasını sağlayan siyasi güçlere destek oluyordu. İktidarlar bu sermaye gruplarını güçlendiriyor, bunlar da bu siyasi güçleri destekliyordu. Darbe dönemlerinde ya da adı sol olan iktidarlarda da bu sermaye sahipleri, zarar görmek bir yana, güçleniyordu.
Dışa açılımın, Özal dönemi hariç, hedefi AB ile bütünleşmekti ve geleneksel sermaye sınıfı yapısını buna uydurdu ve siyasi hedef olarak AB üyeliğini seçti. AK Parti’nin iktidara geldiği ilk yıllarda durumda bir değişiklik olmadı ve geleneksel sermaye- ki bunu TÜSİAD ile tanımlayabiliriz- AK Parti iktidarını destekledi. Acaba ne oldu da TÜSİAD AK Parti ile anlaşmazlığa düştü? Bu grubun sözcüsü sayılabilecek olan ve ülkedeki en büyük medya grubunu temsil edenler neden iktidarla büyük bir çatışma içine girdiler?
Bunun AK Parti’nin ideolojisinden kaynaklandığı söylenemez. Çünkü AK Parti iktidara geldiği zamandan daha demokrat bir çizgi izlemeye başladı ve laik kesimin rahatsız olacağı bir tavır sergilemedi. Ancak hükümetin dış politikasında AB üyeliği, söylem olarak yerini korusa bile, fiilen başka bir yöne doğru kaydı. Zaten AB’nin öngördüğü siyasi bütünleşme ve dünyada yeni bir güç odağı oluşturma projesinin gerçekleşmesi de tehlikeye girmiş görünüyordu. ABD karşıtı politikalar izlemesi beklenen Rusya, iktidarın politikalarına karşı çıkmıyor hatta destekliyor denilebilecek bir tavır sergiliyordu. İktidarı bir darbe ile devirme projesi Ergenekon davası ile önlendi ve ABD’nin desteklemediği bir darbenin imkansızlığı ortaya çıktı.
Geleneksel sermayenin var olan partilerden birini iktidar alternatifi olarak desteklemesi düşünülürse akla ilk gelecek parti CHP olabilirdi. Ancak bu parti belirli sınırları aşamadı ve alternatif haline gelemedi. Bazıları onun rolünün muhalif kitleleri kontrol etmek olduğunu bile düşünüyordu.
Yeni bir siyasi oluşumun başarılı olması için şartlar uygundu ve halkın ekonomiden kaynaklanan şikayetleri bu oluşumu destekleyecek bir ortam yaratıyordu. Bu rolü üstlenebilecek DP ne geleceğe yönelik bir proje ortaya koydu ne de bunu gerçekleştirebilecek kadrolar oluşturdu. Geriye bir tek seçenek kalıyordu: AK Parti içinde kendilerine yakın politikalar izleyebilecekleri ön plana çıkarıp parti yönetimin ele geçirmekti. Bunu anlamak için geleneksel sermayenin kimleri eleştirdiğine kimleri övdüğüne bakmak yeterlidir.
Daha doğru bir yol bu gücün siyasi hedeflerini revize ederek dünyadaki gelişmelere ve zamanın ruhuna uygun politikalar benimsemesi olabilir. Bu hem kendileri hem de ülke için yararlı olacaktır. Bugüne kadar birlikte hareket ettikleri kişilere yeni geçim imkanları sunarak haksız duruma düşmekten de kurtulabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.