Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu ordunun başka işi yok mu?

Bu ordunun başka işi yok mu?

Meçhul “muhbir subay”ın üç ihbar mektubu daha çıktı ortaya...

Konu “kâğıt parçasıydı, yok değildi” tartışmasının ötesinde, daha travmatik bir duruma işaret ediyor.

Şudur:

Biricik görevi “sınırları korumak” olan ordumuzun bazı işgüzar subayları, kendilerini siyasetin geleceği üzerinde söz sahibi sanıyor.

Dünyanın her yerinde orduların görevi bellidir:

Emir gelirse, savaşırlar.

Emir gelmezse, kışlalarında bekler ve güçlerini tahkim ederler. Başka da bir işe karışmazlar.

Meçhul muhbir subayın mektupları, bizde durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor.

Dursun Çiçek’e atfedilen “Kaos Planı”ndan önce, yürürlük için sıra bekleyen başka planlar da hazırlanmış.

Bu tür çalışmalar, genellikle emir-komuta zinciri içinde yapılır... İşin içinde bir “müellif” varsa, müellifi yönlendiren bir de “üst irade” vardır.

Kimliğini bilmediğimiz “üst irade”nin talimatıyla hazırlanmış planlardan ilki, iki yıl kadar önce Taraf gazetesinde görücüye çıkmıştı.

Buna “plan” demek ne kadar doğru olur?

Bir tür “durum tespit tutanağı”ydı.

Korgeneral rütbesini taşıyan “müellif”, bu kez, Türkiye’deki siyasi gelişmeleri teşrih masasına yatırmıştı.

Okuyanlara, mutlaka “Size ne? Siz işinize baksanıza!” sorusunu sorduracak tespit tutanağında, “2007 seçimleri sonucunda milliyetçilik söylemleri ve politikalarının darbe aldığını kabul etmek gerekmektedir. Seçim sonuçları ılımlı İslam’ın bir zaferi olarak kabul görmektedir. Batının İslam karşıtlığının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, İslamcı olarak niteledikleri bir hükümeti bu derece desteklemeleri özellikle dikkat çekicidir” türünden ifadeler yer alıyor

du.
Korgeneral rütbesini taşıyan müellif, sadece “durum tespiti”yle yetinmiyordu.

İcabında tavır da koyuyordu.

Mesela, DTP’nin meclise girmesini “büyük talihsizlik” olarak yorumluyordu.

Başka?

İktidar partisine oy veren seçmenleri “fütursuz” ve “cüretkâr” davranmakla suçluyordu.

Başka?

TSK’yı destekleyebilecek kesimlerin son derece azaldığını; basın, iş dünyası, ticaret odaları, sendikalar, üniversite camiasının bir kısmının artık TSK karşıtı bir tutum içinde olduğunu, derhal bir “imaj tazeleme çalışmasına gidilmesi” gerektiğini öğütlüyordu.

Meçhul muhbir subayın mektupları da gösteriyor ki, askerlerimiz, askerlik dışında neredeyse her işle ilgili...

İşte, yine Taraf gazetesi eliyle görücüye çıkan 73 sayfalık Genelkurmay andıcı...

Bu andıç, sivil toplum örgütlerini ve faaliyet kalemlerini ele alıyordu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den Rahmi Koç’a, Sabancı ailesinden Eczacıbaşılar’a, Can Paker’den Oktay Ekşi’ye, TÜSİAD’dan TESEV’e kadar kamuoyunca bilinen birçok isim ve kuruluşun fişlendiği andıç belgesinde, ismi geçen kişi ve kuruluşlar ayrıca “Türkiye’yi bölmek isteyen ABD ve AB’nin projelerini Türkiye’de yürütmek için birçok fondan yardım almakla” suçlanıyordu.

Bu belge, ilgili komutanlara takdim edildi.

Muhtemelen “aferin” de aldı.

Fakat hiçbir komutan çıkıp da, “Bundan bize ne? Bu ülkede savcılar var, mahkemeler var. Biz askeriz, askerliğimize bakarız!” demedi.

Bunu diyebilecek bir “üst irade” oluşmadan, ordu asli görevine iade edilmeden bu ülkede darbe geleneği bitmez.

Bir Dursun Çiçek gider, bin Dursun Çiçek gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi