Peki, ‘jet tahliye’ kararı ne olacak?
Oktay Ekşi’sinden Hikmet Çetinkaya’sına, Cüneyt Ülsever’inden Necati Doğru’suna, neredeyse herkes İlker Başbuğ’dan “gereğini yapmasını” rica ediyor.
Gereği nedir? Gereği istifa etmektir.
Giderken de yanında birkaç üst rütbeli subay götürmektir.
Kaldı ki, normal şartlarda, gereğini yapma görevi Genelkurmay Başkanı’na ait değildir. Sözü edilen şey, kuvvet komutanlarına kadar uzanan bir cunta yapılanması iddiası ise, gereği, Başbuğ dahil, komuta kademesinin tümünü değiştirmek olmalıdır.
Hadi, Dursun Çiçek olayı, şöyle ya da böyle bir neticeye bağlanacak... Bunu ümit ediyoruz.
Peki, “jet tahliye” kararı ne olacak?
Hatırlayacaksınız, kıymetli Ergenekon sanığı Şener Eruygur Paşa’nın refikaları hanımefendi, bir dostuyla telefonda konuşurken, ilginç tahliye kararlarıyla gündeme gelen bir mahkeme için “bizdendir” yakıştırmasında bulunmuştu.
Dursun Çiçek, işte bu mahkemeye çıkarıldı ve tutuklandı. Olabilir...
Mahkemeden her türlü karar çıkabilir.
Fakat, “tuhaflık” bundan sonra başlıyor.
Tutuklama kararı, gece saat 00.30’da çıkıyor. Aynı dakika içinde avukat itiraz dilekçesini yazmaya koyuluyor. Dursun Çiçek, tutukluluk günlerini belki de aylarını geçireceği Hasdal Cezaevi’ne varmadan tahliye süreci başlıyor.
Hadi “bu da olabilir” diyelim.
Peki, “son dakika ataması”nı nasıl izah edeceğiz? İtirazı inceleyecek heyette eksik bulunduğu için, İstanbul Adalet Komisyonu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimlerinden Faik Saban’ı 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne tayin ediyor.
İtirazı değerlendirecek heyet, önlerinde 7 günlük yasal bir süre olmasına rağmen, “acilen” Ergenekon savcılarından mütalaa istiyor. Mütalaa geliyor... Heyet, mesai saatinin bitmesine aldırmayarak yine “acilen” toplanıyor.
Dosya hakkında önceden hiçbir bilgisi ve hazırlığı bulunmayan hâkimler incelemelerini tamamlıyor, kamuoyunun aylarca içinden çıkamadığı meseleyi 1 saat içinde “şıpın işi” çözerek tahliye kararı veriyor.
Karar, yine hiç vakit kaybetmeden, Hasdal Cezaevi’ne fakslanıyor.
Dursun Çiçek, henüz vasıl olduğu ve soluklanma fırsatı bile bulamadığı cezaevinden dışarı çıkarılıyor.
Bu hız, birçokları gibi, benim de başımı döndürmüştü. Mahkeme heyetinin belirlenmesi, savcılardan “mütalaa” istenmesi, ifadeler, yazışmalar, dosyaların okunması... En az iki gün sürecek bir işlem, nasıl oluyor da birkaç saate sığdırılabiliyordu?
Bu konuda da birilerinin gereğini yapması gerekiyor... Fakat o “birileri” kim? Onu bilmiyoruz işte...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.