Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bizi bu işkenceden kurtarın!

Bizi bu işkenceden kurtarın!

Herkese her işi yaptırmamak lazım... Rahmetli Ünsal Oskay, “iletişim” alanında aşılamaz bir değerdi. Büyük bir adamdı... Hoştu, espriliydi, kalenderdi... Yusuf Kaplan’ın “Türkiye’nin Adornosu’ydu” yakıştırmasını abartılı bulabilirsiniz... Bulmayın. Öyleydi.

Fakat, siyasi değerlendirmeleri itibariyle, biraz şeydi...

Nasıl derler?

Biraz anakronikti... Eskide kalmıştı...

Eskide kalmış benzerlerinden farkı, işlek zekasıyla “durum” • hemen kavraması ve netameli mevzularda müdei bir görüntü vermemesiydi. Bazıları nakısa sayabilir ama, hiçbir zaman Emre Kongar özgüvenine sahip olmadı... Bu özgüvenin cehaletten kaynaklandığını Emre Kongar gibilere anlatamazsınız. Ünsal hocayla sadece bakışarak bile anlaşabilirsiniz.

Böyle güzel bir adamdı...

Hiçbir şey yapmadıysa da, “Bırakın onu bunu... Dostoyevski ve Camus okuyun” demişti... Bu cümle bile bağışlatır 28 Şubat sürecindeki ataletini...

Fakat, onu aktüel politikanın dışında tutmak lazımdı...

Rahmetliyi, küfvü olmayan alanlara sokarak, daha yaşarken öldürdüler. Çok yazık ettiler.

Kemal Karpat da büyük bir tarihçidir.

Her bir şeyi bilen adamdır.

Fakat, edebiyat konusunda konuşturmayacaksınız, “görüşlerine” başvurmayacaksınız.

Hadi, “Türk romanı henüz yazılmamıştır” diyebilir, ortaya konulan eserleri fazla “didaktik” bulabilir... Böyle düşünen ilk kişi Karpat olmadığı gibi, son kişi de Karpat olmayacaktır.

Bırakın düşünsün...

Zaten, sadece düşünmekle kalmalı, öteye geçmemeli. Hele, kendisini otorite yerine koyup edebiyat konusunda ileri geri konuşmamalı, kategorizasyona girişmemeli.

Neden mi?

Her şeyi bilen yüce tarihçi Kemal Karpat, Tanpınar’ı tanımıyor.

Tanpınar’ı “münekkid” ve “edebiyat tarihçisi” sanıyor.

Hadi öyle sansın... Tanpınar roman yazmasaydı da, gelmiş geçmiş en büyük sanat tarihçilerimizden biri olarak anılacak, “tenkid” yazıları ve denemeleriyle şöhretini devam ettirecekti.

Fakat, Tanpınar’ı öyle sanan Karpat, Mahmut Makal’ı da “edebiyatımızı etkilemiş” en önemli isimlerden biri, hatta başlıcası sanıyor.

Demek ki, herkesi her alana sokmayacaksın.

Deniz Baykal da iyi bir hocadır.

Siyaset bilimi konusunda “daha iyisini” bilmiyorum, duymadım, duyanı da tanımadım.

İyi bir avukattır da...

Kenan Paşa’nın devr-i istibdadında, (yani “avukatlık yaparak ayakta durmaya çalıştığı” o ufunetli dönemde), bir avukatın otuz yılda kazanacağı parayı birkaç yılda kazanmış, “erişilemez” bir rekora imza atmıştı.

Ben hocalık yönünü daha çok tutuyorum.

Ders anlatsın...

Bazı kazık kitapları çevirsin... Ki, çok da iyi bir çevirmendir.

Spor yapsın.

Denize çivileme atlasın.

Canı sıkıldığında, Abbas Güçlü’nün programına çıkıp öğrencilerinin sorularını yanıtlasın.

Deniz Baykal’ı da, teorisini çok iyi bildiği siyasetten uzak tutmak lazım... Çünkü, Türk ve dünya tarihi bu kadar kötüsünü görmedi, görmeyecek.

Kötü siyasetçi, iyi siyaset bilimci Baykal, aynı zamanda, “Dursun Çiçek’in belgesi niçin 4.5 ay önce ortaya çıkmadı?” demiş, bunu diyebilmiş bir adamdır.

Memleketin tek sosyal demokrat lideri Baykal, “cunta belgesi”yle değil, bu belgenin “ortaya çıkarılış zamanı”yla ilgili. Düşünebiliyor musunuz vehameti?

Düşünmeyin...

Eyleme geçin...

İlk fırsatta onu, daha başarılı olacağı “siyaset bilimi kürsülerine” gönderin. Kendisini de, bizi de bu işkenceden kurtarın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi