Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Yoksa gizli AK Partili misiniz?

Yoksa gizli AK Partili misiniz?

Benim güzel Baykal’ım... İyi söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz da, Türkiye’yi getirip çözümsüzlüğün ortasında bırakan ‘sorunlar’ konusunda sizin çözüm öneriniz nedir?

Belliydi...

Başörtüsü düzenlemesini Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiniz belliydi.

Bir Sabih Kanadoğlu icadı olan 367 meselesini de Anayasa Mahkemesi’ne götürmüş ve ‘hayırlı sonuç’ istimal etmiştiniz.

Bu sonucu elde edeceğinizi de defaatle dile getirmiştiniz.

önce ‘Abdüllatif Şener Cumhurbaşkanı olsun’ diyordunuz; kısa zaman sonra takıyye yaptığınız anlaşıldı. Ardından, ‘Abdullah Gül olacağına darbe olsun’ demeye getirdiniz ve ‘e-muhtıra’ya destek verdiniz.

Şener olamazdı, Gül olamazdı, Erdoğan olamazdı.

Peki, kim olmalıydı ve nasıl olmalıydı?

Diyordunuz ki, ‘Cumhurbaşkanı uzlaşmayla seçilmelidir...’

Hay hay da... Uzlaşacak taraflar hangi ‘zemin’de buluşmalıydı? Parlamento bu iş için uygun bir zemin olabilir miydi?

Hayır, parlamento da olamazdı?

Peki, parlamento ‘uygun zemin’ değilse, halka sorulmasında bir sakınca var mıydı?

Hayır, halka da sorulamazdı. çünkü bu halkın ne yapacağı belli olmazdı.

Böyle şeyler yapıyordunuz.

Bunu da ‘etkili muhalefet’ diye yutturuyordunuz.

Peki, kimilerine göre ‘türban’, kimilerine göre ‘başörtüsü sorunu’ olan ve bence böyle bir sorun yokmuş gibi davrananların ‘sorunsallaştırdığı’ ve içinden çıkılamaz hale getirdiği bu sorun konusunda sizin nihai çözüm öneriniz nedir?

Ne yapsın bu kızlar?

Bu sorunun çözümüne, başlarını açarak mı katkıda bulunsunlar?

İyi de, herhangi bir sorun yokmuş gibi davranmak ve hasbelkader oluşmuş ‘uzlaşma zeminini’ ortadan kaldırmak, nihai anlamda ‘çözüm’ sayılabilir mi?

Elinizde, ‘Anayasa Mahkemesi’ne giderim ha...’ tehdidinden başka bir şey gelmiyor mu?

Ne biçim ‘sosyal’, ne biçim ‘demokrat’ insanlarsınız siz?

üstelik, ‘sosyoloji’yi de doğru okuyamıyorsunuz ve mevcut çatışma eksenlerinin esasında neye tekabül ettiğini de göremiyorsunuz.

Bizim, daha doğrusu sizin ‘siyasal kavga’ zannettiğiniz şey, esasında, kalitesi düşük bir ‘sınıf itişmesi’dir.

Daha sert, hatta ‘kanlı’ geçmesi beklenebilecek bu itişmeyi (çatışmayı), daha uygun enstrümanlar bulamadığımız için, şimdilik belli semboller üzerinden yürütüyoruz. Bütün o ‘laiklik’, ‘başörtüsü’, ‘kamusal alan’ tartışmaları biraz da bu amaca hizmet ediyor.

İyi mi oluyor?

Bence iyi oluyor.

Sizin gibi siyasetçilere rağmen iyi oluyor.

Bu çatışmadan ‘ortak akıl’ ve ‘bir arada yaşama kültürü’ üretebilirsek, daha da iyi olacak.

Buna sizin de katkıda bulunmanız gerekiyor.

Bu katkıyı vermediğiniz için de, seçimlerde sürekli ‘oyun dışı’nda tutuluyorsunuz.

Bugüne kadar böyle oldu.

Korkarım bundan sonra da böyle olacak.

Hadi, her meseleyi getirip ‘laiklik’ ve ‘cumhuriyet’ hassasiyetine bağlıyorsunuz ve ‘hak iadesi’ne yönelik her türlü girişimi ‘rejim düşmanlığı’ olarak değerlendiriyorsunuz;

Peki ‘işsizlik’ ve ‘yoksulluk’ konusunda niçin ağzınızdan bir cümle çıkmıyor?

üstelik, adını ‘halk’tan alan bir partisiniz?

Niçin böyle yapıyorsunuz?

Muhaliflerinizin de dediği gibi, iktidara gelmekten mi korkuyorsunuz, yoksa gizli AK Partili misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi