Türkler'in Türkü (?)
Başlıktaki saçmalığı ilk anda fark ettiğinizden eminim. Ne demek "Türkler'in Türkü?"Bu sözü ben ürettim.
Ama asıl kaynağı Sayın Baykal.
Meclis görüşmelerinde o, hükümetin memleketi ayrıştırdığını, Türk milletini bölüp parçaladığını ifade ederken, "etnisite" ve "millet" kavramlarına açıklık getirme ihtiyacı duydu ve mealen şöyle bir şeyler söyledi:
- Aslında Kürt, Arnavut, Çerkez vs... Bunlar, Türkiye'de yaşayan farklı etnisitelerdir. Ama "Türk milleti" böyle bir etnik tanımlama değildir. O yüzden başka yerlerde yaşayan Kürtler'den, Arnavutlar'dan, Araplar'dan farklıdır. Yani bizim Kürtlerimiz "Türkler'in Kürtü", bizim Arnavutlarımız "Türkler'in Arnavutu", bizim Araplarımız "Türkler'in Arabı"dır!
Ben de bu yaklaşımdan yola çıkarak herhalde Sayın Baykal'a göre Türkiye'de yaşayan Türkler de "Türkler'in Türkü"dür çıkarımını yaptım.
Değil mi ama?..
"Türk Milleti" etnik bir tanımlama değilse, tıpkı Kürtler, Arnavutlar gibi bir de "Türk" etnisitesini ifade etmek üzere "Türkler'in Türkü" tanımlaması yapmak gerekiyor.
Tabii, bütün bu söylenenlerin içinde bir problem bulunduğu açık.
Ve bunu Baykal'ın fark etmemesi de imkansız.
Ama o, işin içinden nasıl çıkılacağını kestiremiyor olmalı ki, böyle absürt izahlara yöneliyor.
Şimdi bakın nasıl tamlamalar çıkıyor bu mantıktan hareket ettiğinizde:
- Bulgaristan'dakiler Bulgarlar'ın Türkü.
- Rusya'dakiler, Ruslar'ın Türkü.
- Irak'takiler Araplar'ın Türkü.
- Yunanistan'dakiler Yunanlılar'ın Türkü.
- Çin'dekiler, Çinliler'in Türkü.
Almanya'dakiler Almanlar'ın Türkü... Hollandalılar'ın, Fransızlar'ın vs...
İsterseniz Kuzey Irak'ı da sayın:
Kuzey Irak'takiler de Kürtler'in Türkü...
Nasıl, tutarlı mı?
Ne demiş Tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık?
"Türkiye Cumhuriyeti Türk devleti olarak, belli bir etnik grubun devleti olarak kuruldu. Tamamen bir antitez olarak geldi.
"Milyonları bulan azınlıklar kendi milli bilincini oluşturdu. Türk milletinin bir parçası değiliz" hissiyatı var.
"Türkiye Cumhuriyeti temelinden sarsılıyor. Üçüncü nesil ciddi problemlerle karşı karşıya ama bu tabii bir durum.
"İşbirliği gerek, hakaretle olmaz. Türkiye'nin tehlikeli bir geçitten geçtiğini anlamalı devlet adamları." (Milliyet, 16 Kasım 2009, Şükran Pakkan'ın haberi.)
Bunlar ürkütücü ama gerçekçi tespitler.
Doğru okumak ve doğru çıkış yolları bulmak gerekiyor.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, "Bizim amacımız bölücülük olsa Onur Öymen'in konuşmasını alkışlardım" diyor. Niye böyle söylüyor çünkü Öymen'in Dersim sözleri, insanlarda karşıt kinler üretiyor. Daha önce "Kürtçü bir lider olsam..." başlıklı yazımda ben de yazdım. CHP -MHP söylemleri karşıt kışkırtmalar için birebir malzeme niteliği taşıyor.
"Türkler'in Kürtü" ifadesinin herhangi bir Kürt topluluğunda nasıl tepki doğuracağını tahmin etmek zor mudur?
Meclis görüşmelerinde Ahmet Türk'ün konuşmasındaki bir hassasiyet benim dikkatimi çekti. DTP lideri sanki kendi duruşlarını Türkiye'nin bütününe anlatmak gibi bir kaygı yerleştirmişti konuşmasının bütününe... Sanki, "Türkler"de Habur'la başlayan "kaygı"yı, izale etme, duyguları rencide etmeme hassasiyeti vardı.
Dün, Milliyet'ten Devrim Sevimay'a verdiği mülakatta da onu gözlemledim:
Diyor ki:
"Aslında görülmeyen şey budur: Bölgede halkın ne kadar politize olduğu... Belki PKK'yı da aşan bazı şeyler oluyor."
Doğrusu ben bunları, bir sosyolojik tespit olarak görmeyi doğru bulurum.
Yani ne diyor Ahmet Türk:
- Bölge halkı bizim hatta PKK'nın kontrol edemeyeceği kadar politize oldu.
Çocuklar polise taş atarken, düne kadar evinden çıkmamış bölge kadınları parmaklarıyla zafer işareti yaparak yürürken bunu görmek lazım.
Bu görüntüleri benimsemeyebilirsiniz, zafer işaretlerinin arkasındaki duyguları "yok edilmesi gereken duygular" olarak da görebilirsiniz.
Ama bunlardan kurtulmak için Dersim'i ya da Takrir-i Sükun uygulamalarını aklınıza getiriyorsanız, nafile bir çaba içindesiniz demektir ve bu duruşunuz sadece, bölgedeki politik bilinci besler ve Ahmet Türk'ün kaygı ile ifade ettiği gibi "ayrışma başlar."
Halil İnalcık'ın gördüğü tehlikeyi görmek lazım.
Baykal, konuyu "millet tanımı"na odaklıyor. Yanlış değil. Ama "millet" tanımı yanlış ve oradan hareketle bulduğu çözüm formülü yanlış.
Şu anda Türkiye'nin önünde "Yeni durumda Türkiye'de farklı etnisiteleri nasıl aynı idealde buluşturabiliriz" gibi hayati bir soru bulunuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.