Türkiye'nin İran tavrı
Bana göre, "Türkiye'nin nükleer programda İran'ı savunduğu" yolunda kurulan bütün cümleler, ister Türkiye'de olsun, ister Amerika'da, Türkiye'yi Amerikan-İsrail politikaları istikametinde zorlama niyeti taşır. Çünkü Türkiye'nin, İran'ın, nükleer programını, nükleer silah boyutuna taşımasını onaylayacağına dair tüm görüşler yanlıştır.
Ama Türkiye, bütün dünya ile birlikte, "Irak'ın elinde nükleer güç var, onun için orayı vuralım" planının, nasıl saptırılmış bilgilerle devreye sokulduğunu biliyor.
Yine Türkiye, İran'a yönelik bir askeri müdahalenin veya boyutu derinleştirilmiş ambargonun, İran'la birlikte Türkiye'yi ve tüm bölgeyi vuracağını da biliyor. Bunun, Türkiye'nin bölgede gerçekleştirmeye çalıştığı barış iklimini berhava edeceğinden emin. Hâlâ her gün yüzlerce can alan Irak faciasından sonra, bölgede bir de İran faciasının hazırlanması, bu coğrafya için kıyamet demek, Türkiye bunu da biliyor.
Amerika, Irak'a Türkiye'nin itirazlarına rağmen saldırdı ve işgal etti. Hatırlıyorum, o zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, bunu "Pandoranın kutusunun açılması"na benzetmişti ve işgalle birlikte bölgeye kötülükler saçılacağını söylemişti. Irak bir milyondan fazla can kaybetti, milyonlarca göçmen verdi, parçalanmanın eşiğinde dolaşıyor ve bugün hâlâ kan gölü.
Amerika'da kimi lobiler ve İsrail, nasıl bir İran istiyor?
Türkiye, işte oralarda kurgulanan İran profiline katılmıyor ve bölgenin yeni bir savaşa tahammül edemeyeceği görüşünden hareketle askeri operasyonlara karşı çıkıyor.
Bu arada Türkiye, uluslararası diplomasinin görmek istemediği bir çarpıklığı ramp ışıklarının önüne taşımaya çalışıyor.
"İran ve nükleer" tartışmalarında sorun, Ortadoğu'da nükleer silahlar ise, Türkiye soruyor:
-Neden İsrail'in elindeki nükleer silahlar kimsenin gündeminde değil?
Evet, neden değil?
Bu soruyu, ABD Başkanı Obama da sorsa ya...
Bu soruyu, Viyana'da, İran'a yaptırım anlaşması imzalayan ve tamamının elinde nükleer silah bulunan ülkeler de sorsa ya...
Türkiye, dünyadaki öteki nükleer silah birikimini de sorguluyor.
Biz de kimileri kalkıp, parmaklarını İran'a yöneltip, kendi nükleer stoklarını gözlerden uzaklaştıran lobiye paralel olarak "Türkiye neden İran'ı savunuyor" sorgulamasına girişiyor.
Obama, Erdoğan'a diyesiymiş ki, "Biz İran'a yaptırım uygulamazsak, İsrail askeri harekât yapacak, onun için Türkiye de yaptırıma katılsın, bu kötüye göre iyidir!"
Erdoğan bu zokayı yutmaya hazır!
Hadi canım sen de!
Türkiye o safhaları çoktan aştı.
Obama ne demiş:
-Sizinle görüşecek ne kadar çok konumuz varmış. Ben bile saymaktan yoruldum.
Eski başkanlardan Clinton, TBMM'de yaptığı konuşmada, "Şu anda dünya gündeminde 13 başlık var ki, bunlar Türkiye'nin katkısı olmadan çözülmez" demişti. O konuşmanın üzerinden, Türkiye'nin tüm bölgeye verdiği emekler geçti ve Türkiye, çok daha etkili bir uluslararası aktör haline geldi. Obama'nın saymaktan yorulduğu gündem maddelerinde Türkiye'nin rolü kendiliğinden oluşmadı, bu kimsenin lütfu değil ve en önemlisi Türkiye bunun farkında.
Önemli olan bunu, Amerika'nın, İsrail'in, Yahudi lobisinin ve bizdeki özgüvensiz çevrelerin idrak etmesi...
Türkiye'nin bu potansiyeli aslında her zaman var oldu ama işlenmesi gerekiyordu ve bunu bu hükümetin kadroları yaptı.
Onun için Türkiye, İran ya da Afganistan konusunda, Amerika gibi davranamaz. Tıpkı Irak'ta olduğu gibi... Türkiye biraz da bu uluslararası odaklardan farklı olabildiği için, bu coğrafyada fark üretiyor.
Bu coğrafyadaki "kurulu düzen", hiç değişim olmayacağına dair herkesi bir biçimde şartlandırmış olsa bile, bu coğrafyanın gerçeğini yansıtmıyordu. Türkiye'nin tavrı bile, bu coğrafyanın gerçeklerine göre değil, kurulu düzeni kuranların çıkarlarına göre tanzim edilmişti. Türkiye bunu zorladığı her defasında da terbiye edilmek üzere, dışarıdan yönlendirildiği bilinen birtakım müdahalelere maruz kalmıştı.
Bu hükümet bir şeyler yaptı ve şu anda bu coğrafyada ve dünyada farklı bir Türkiye ağırlığı oluştu. Bu, bu coğrafyanın özgül ağırlığı arttıkça, daha da artacak. Bu da barış şartlarının sürmesiyle yakından alakalı. Türkiye barış iklimini korumaya çalışıyor ve sanırım, bölge ile alakalı tüm devletlere bunu telkin ediyor.
Bu noktada ne yazık ki İsrail, tam bir oyunbozan rolü üstlenmiş durumda.
Başbakan Erdoğan'ın Gazze öfkesi, ilkesel bir İsrail karşıtlığının değil, -çünkü AK Parti hükümetinin böyle bir tavrı benimsediğini sanmıyorum- İsrail'in barışı torpilleyen tavrının cevabıdır.
Yaşadığımız süreçte bölgeye ilişkin değerlendirmelerde Türkiye'nin haklı olduğu, birçok defa ortaya çıktı. Ben, İran ve İsrail özelinde de Türkiye'nin hassasiyetlerinin anlaşılması dünya ve bu bölge için sağlıklı olacaktır, diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.