Sen kimsin? Kime bağırıyorsun?
Genelkurmay Başkanı konuşacak da, “sivil gazeteciler” durumdan vazife çıkarmayacak...
Mümkün mü?
Bugüne kadar “parlamentonun itibarı” için ne yaptığını, hangi yararlı faaliyette bulunduğunu hatırlayamadığımız “sit-com gazetesi”nin yazı işleri müdürü Tufan Türenç, “ordunun itibarını korumak” için sabah sabah bağlandığı canlı yayında esti gürledi, bağırdı çağırdı, verdi veriştirdi...
Kısacası, liberalleri, yandaşları, ikinci cumhuriyetçileri, “darbe istemiyoruz konsorsiyumu”nu dümdüz etti...
Ben izlemedim.
İzlemiyorum bu tür adamları...
Okumuyorum da...
İnternet siteleri mevzu ettikçe haberdar oluyorum.
Değerli bir “sivil gazeteci” olan Tufan Türenç’i “isyan” noktasına getiren şey, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Trabzon’da yaptığı konuşma imiş...
Hemen konuşmaya baktım...
Bildiğimiz Başbuğ konuşmalarından biriydi.
Biraz sitemkârdı... Epey de iddialıydı.
Mesela, suça bulaşmış TSK mensuplarını himaye etmediklerini, böyle bir durumla karşılaştıklarında hemen “gereğini yaptıklarını” söylüyordu... Onun düşüncesi tabii...
Demek ki, “ıslak imzası”yla suçüstü yakalanan Dursun Çiçek’i “suça bulaşmamış” kabul edeceğiz...
Demek ki, Korgeneral Galip Mendi’nin bazı Ergenekon sanıklarına yaptığı “talimatlı ziyaret”i normal karşılayacağız...
Demek ki, Albay Temizöz’ün açığa alınmamış olmasını bir tür “dolaylı himaye” saymayacağız...
Konuşmanın “sitem” faslında ise medya yer alıyordu...
Başbuğ’a göre, “medyanın bir kesimi TSK’ya karşı asimetrik psikolojik savaş yürütüyor”du...
İçinde bulundukları bu süreçten rahatsız olduklarını dile getiren Başbuğ, bu durumu her vesileyle yetkili makamlara ilettikleri gibi, yasal olarak yapılması gerekenleri de yaptıklarını söylüyordu.
Demek ki, “gerekenler” yapılıyormuş ve burada Tufanç Türenç gibilere söz düşmüyormuş.
Hayır, sit-com gazetecimiz kararlı... İlle de TSK’nın itibarını koruyacak.
Hadi korusun da... Bu koruma işini biraz abartıyor galiba... Abarttığı için de ağzından çıkanı kulağı duymuyor...
Bir kısım yandaş basın “iğrenç şeyler” yazıyormuş... Bunları hiç okumuyor muymuşuz? Tamam Ahmet’in söylediklerine (Mehmet Altan’ı kastediyor) harfiyen katılıyormuş da, “bunlar hakkaten meslek adına yüzkarası yayınlar” yapıyormuş...
Ben de Tufan Türenç’e diyorum ki:
Ne bağırıyorsun, kime bağırıyorsun?
Bağırma hakkını nerden aldın?
Ordunun itibarına bu kadar düşkünsün de, “itibar kaybı” olarak orduya dönecek bunca andıçı, bunca darbe hazırlığını, bunca eylem planını, bunca lahikayı neden görmüyorsun?
Neden yazı işleri müdürlüğünü yaptığın gazetede, müzedeki çocukları havaya uçurmayı düşünecek kadar gözünü karartmış “kafesçiler”le ilgili tek satır yok?
Neden Ergenekon işlerine girmiyorsun?
Neden sağda solda patlatılan “dost bombaları” görmüyorsun?
Neden “darbe günlükleri”nin kapağını açıp, içinde ne var diye bakmıyorsun?
Bir de “sivil” olacaksın!
Sen önce “Ergenekon” konusundaki ataletinizin ve Orhan Pamuk’a, Hrant Dink’e, Ahmet Kaya’ya yaptıklarınızın hesabını ver, ondan sonra çık bağır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.