DTP’nin geleceğinin ne olacağı sorulduğunda şunları söyledim: “Partinin kapatılacağını düşünüyorum. Yeni bir partinin kurulacağını ve bunun muhtemelen sol bir parti olacağını, bunun ülkemizdeki bir eksikliği kapatacağını umuyorum ya da temenni ediyorum.”
Siyasetin günlük olayların içine hapsedilmesinden yana değilim. Hayalcilik sayılsa bile yeni partinin Kürt sorunun savunuculuğunu bir yana bırakarak sınırlarımızı da aşan bir rol oynayabileceğini ve yeni bir sol ideolojinin inşasını gerçekleştirebileceğini düşünüyorum.

Sosyalizm, bugüne kadar tanımlandığı biçimiyle, bir seçenek olmaktan çıktı. Bazı küçük devletlerde, iktidar mücadelesinin içi boş bir söylemi haline geldi. Yaşanan ekonomik kriz liberal düşüncenin sınırlarını çizdi ama yerine yeni bir anlayış getirmedi. Yani bundan sonra ekonominin hangi kurallarla yönetileceği bilinmiyor.

Bunları göz önünde tutarak yeni bir ekonomi anlayışı ve bunun üzerine inşa edilecek bir toplum düzeninin nasıl olacağı sorusuna cevap aradım. Her düzen bir denge üzerine kurulur ve bu denge iki karşıt görüş ve bu görüşleri temsil eden güçler arasındaki rekabetten doğar. Öyleyse liberal düşüncenin yeni biçimine karşıt bir düşüncenin oluşması gerekir. Bu yeni sol olacaktır.

Neden böyle bir ideoloji ülkemizde yaratılmasın dedim. Kürtler alt düzeylerdeki yaşam seviyeleri ve hala feodal yapının kalıntılarıyla yönetilen bir kitle olarak, ülkedeki diğer benzerleriyle birlikte, böyle bir düşüncenin filizleneceği verimli topraklar olabilirdi. Bir bitkinin yetişmesi için toprak yeterli değildir. Bu toprağa atılacak tohum ve büyütmek için bakım gerekir. Öyleyse ülkemizde yeni bir dünya görüşü ve bunun üzerine kurulacak bir iktisat teorisi yaratacak düşünürlere ihtiyaç vardır.

Çoğunluğun “Biz PKK’yı nasıl tasfiye edeceğimizi, molotof kokteyli atan çocuklarla nasıl baş edeceğimizi, işsizliği nasıl önleyeceğimizi düşünürken bu adam ne söylüyor” diyeceğini, hatta benimle alay edeceğini biliyorum. Bu sorunları çözmek siyasetçilerin ve bu konuda görevli bürokratların işidir. Ayrıca sorunlar aşağıdan yukarıya doğru değil yukarıdan aşağı doğru çözülür.

BDP’nin kuruluşu bu kapının açılması için bir başlangıç olabilir ve Türkiye yeni bir ideolojinin yaratılmasını gerçekleştirebilir. Bu ideoloji sadece sınırlarımız içinde kalmaz, önce benzer sorunlarla boğuşan bölgemizde, daha sonra tüm dünyada etkisini gösterebilir.

İlk işaretler bu yöndeki gelişmelere imkan verecek biçimde. Feodal yapının bir temsilcisi olan Ahmet Türk’ün barışçı söylemlerine rağmen tasfiye edilmesi sola açık bir harekete önderlik edemeyecek olmasından kaynaklanıyor. Yani eski model siyaset yerini yenisine terk edecektir ve bunun önündeki engeller kaldırılmaktadır. Şimdi sıra yeni partinin kimlik savunucusu olmaktan çıkıp bir ideoloji partisine dönüştürülmesine gelmiştir. Bu kimsenin teslim olması anlamını taşımaz ve birliktelik için geçmişe dönmeyi gerektirmez. Birlikte kurulan bir dünyanın kurucuları olarak herhangi bir farklılıktan söz edilemez.