Bu kadının derdi ne?
Birkaç gün önce, sarı bir zarf aldım... Gazetecilik hayatım, bu tür gönderilere “maruz kalmak”la geçtiği için, açıp içine bile bakmadım.
Ne olabilirdi ki?
Bildiğimiz mahkeme celbinden başka ne olabilirdi?
Bilmem kaçıncı asliye hukuk, mühür, kaşe, adres...
İki ay önce de adliyedeydim...
İki farklı davada ifade verdim. Ne sordular, ne söyledim, hatırlamıyorum. Konu neydi? Onu da hatırlamıyorum. “Düşüncemi açıkladım... Suç işleme kastım yoktur” ifadesinden başka hangi cümle tatmin ederdi yüce Türk adaletini?
Bu cümleyi yüzlerce kez kurduğumu hatırlıyorum.
Ertuğrul Özkök’ün Pakistan Yüksek Mahkemesi’nden cevaz aradığı, Deniz Baykal’ın “ordunun sivil kamuoyu oluşturma çabasıdır” dediği, muhterem Aydın Doğan’ın “benim medya organlarım da savaştı” itirafında bulunduğu postmodern 28 Şubat darbesinin “tescilli” mağdurlarından biri olarak, yüzlerce kez bu cümlenin arkasına sığındım.
Darbe kötü bir şeydir.
Haydi mahkemeye...
Fişleme yapmak ayıptır, andıç hazırlamak günahtır, başörtüsü yasağı insan hakları ihlalidir...
Haydi mahkemeye...
Mütekait generallerin holdinglere yönetim kurulu azası yazılması şık değildir.
Haydi mahkemeye...
Mahkemeye gidersin, kullanılmaktan eprimiş ve kağşamış “suç işleme kastım yoktur” cümlesini sarfedip çıkarsın.
Birkaç hafta önce de yaptım böyle bir şey...
Erken kalkmaktan hiç hoşlanmam. Erkenden kalktım... Tıraş oldum... Bana hiç yakışmayan siyah takım elbisemi giydim. Mehmet Ocaktan’dan aldığım ödünç kırmızı kravatı taktım. Sabahın köründe adliyenin yolunu tuttum. Sonu “Suç işleme kastım yoktur” cümlesiyle biten klasik ifademi verip, müteakip duruşmalarda buluşmak üzere adliyeden ayrıldım.
Bilim kadını diyor ki, “Ülkede sivil faşizm var...”
Hükümete ve parlamentoya muhalefet eden kaç gazeteci susturuldu, bilmiyorum ama, Şamil Tayyar darbe çetesinin faaliyetlerini yazdığı için 20 ay hapis cezası aldı.
Daha önce de, Ergenekon iddianamesinde yer alan bir hususu köşesine taşıdığı için mahkûm olmuştu.
Hakkındaki diğer davalar sürüyor.
Mehmet Baransu, darbe planlarını deşifre ettiği için, “tutuklanması” istemiyle mahkemeye sevkedildi. “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçlamasıyla açılmış onlarca davası devam ediyor.
Ergenekon aleyhinde yazan ve yorum yapan gazetecilere açılmış davaların sayısı (geçen ay itibariyle) dört bini geçti. Rakamla, 4.000.
Dört bin soruşturma...
Dört bin dosya...
Binlerce evrak, yazışma, tutanak, şu bu...
Devletlu, “darbecime dokundurtmam” diyor.
Bilim kadını da, “Hükümet medyaya baskı yapıyor” diye bağırıyor.
İstikbaldeki sivil faşizmden yakınıyor, parlamentonun bir gün vesayet rejimi kuracağını filan söylüyor ama cari vesayet rejiminden ve ideolojik yargıdan hiç rahatsızlık duymuyor.
Darbe planları, yeraltına gizlenmiş mühimmat, “Koç müzesine” bırakılan bombalar, cinayetler, andıçlar, psikolojik harp belgeleri onu hiç endişelendirmiyor...
Darbecileri eleştiren gazetecilerin yargılanmasını ve mahkûm olmasını hiç umursamayan, Aydın Doğan’a kesilen vergi cezasını “medyaya baskı” olarak değerlendiren bu kadının bilmem ki derdi ne!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.