Büyükanıt'ın üniformasını kim giysin?
Baykal’ın, Genelkurmay Başkanı’na yönelik, neredeyse özür dilemeci çıkışından sonra, Türk matbuatının aklıevvel ve zekaca kıt kesimi CHP’yi antimilitarist parti ilan ediverdi.
İlker Yasin’in dediği gibi, ‘yapmayın çocuklar...’
Birincisi, CHP antimilitarist bir parti değildir.
Hiç olmamıştır.
Karaoğlan’lı dönemi saymıyoruz.
Arızi ve biraz da tesadüfi bir dönemdir bu.
Ki, çarçabuk sona ermiştir.
Bunun nedeni, rahmetli Ecevit’in fena halde Allende psikolojisine girmesi ve bir türlü oradan çıkamaması, partisini de (‘kökü dışarıda’ ideolojilerin şerrinden emin olmak için) merkeze doğru çekmesidir.
Merkezde yer almasaydı ve ‘görece antimilitarist’ tutumunu sürdürseydi ne değişecekti? Hiç... ‘Sabrettik, sonunda muradımıza erdik’ diyen Kenan Evren tarafından yine alaşağı edilecekti.
İkincisi, ‘28 Şubat sürecinde ordu, sivil toplum örgütü gibi çalışmıştır’ diyen ve Erdoğan Teziç’in ‘işte orada duruyor’ dediği e-muhtıranın orada durmasına hiç ses çıkarmayan Deniz Baykal nereden de antimilitarist olmaktadır?
üçüncüsü ve en önemlisi şu: CHP antimilitarist olmadığı gibi, ‘sol’ ve ‘sosyalist’ de değildir. ‘Demokrat’ zaten değildir. Halkçı mıdır? Ondan da çok emin değilim.
Pardon... Dördüncüsü de vardı.
Baykal’ın kızgınlığı TSK’ya yönelik değildir, Büyükanıt’a yöneliktir.
Nitekim, öDP Başkanı Ufuk Uras bile, ‘CHP, antimilitarist bir çizgiye mi kayıyor yoksa?’ sözlerini inandırıcı bulmamış, ‘Büyükanıt’ın çıkaracağı üniformayı Baykal giysin’ demiştir ve aslında ayıp etmiştir.
Bazıları (düşman yayın organına röportaj verdiği için 30 yıllık çizerini kovan gazete de dahil), vaktiyle Hilmi özkök’ten çok şey bekliyordu.
özkök bekleneni vermeyince, gözler daha sert bir görüntü veren Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a çevrildi.
Büyükanıt da bekleneni vermediği, yani ulusalcıların seveceği bir ‘darbe’ yapmadığı için gözden düştü.
Dolayısıyla, Büyükanıt’ı eleştirmek, her zaman TSK’yı eleştirmek anlamına gelmiyor.
Baykal’ın da darbe bekleyenlerle aynı dalga boyunda olduğunu söylemeye çalışmıyorum.
Kaldı ki, Büyükanıt’a yönelik itirazı haklı nedenlere dayanıyor.
çünkü, ‘TSK’yı hedef alan söylemler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir’ sözü, hem haksız, hem de yakışıksız...
Fakat, bu söze muhatap olması, CHP’yi ve Baykal’ı antimilitarist saymamızı gerektirmez.
Baykal, ordunun yara almasını istemediği için 12 Eylül’de kendisini sürgüne gönderen askerleri bile eleştirmemiştir.
Bana inanmıyorsanız, Yavuz Donat’ın dünkü yazısına bakabilirsiniz ‘çünkü’ diyor Baykal, ‘Ordunun saygınlığına ve etkinliğine büyük önem veriyorum. Orduyu tartışmaların üstünde tutmak herkesin görevidir.’
Tamam... öyle yapalım.
Ordumuzu sevelim, her türlü tartışmanın üzerinde tutalım, saygınlığına önem verelim de, ‘demokratik normale’ son verip siyasetçileri sürgüne gönderenlere de bir çift laf etmeyelim mi?
Bence edelim.
Edelim ki, daha iyi olsun.
Etmeyince, TSK’ya yönelik eleştiriler ‘hain saldırıları’yla eşdeğer tutuluyor.
Olan da, sadece Baykal gibi ‘arafta kalmış’ siyasetçilere değil, bir türlü kurumsallaşamayan Türk demokrasisine oluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.