Senin kafan karışmış hacım!
Hikmet Çetinkaya’dan alıyoruz haberi... Sağolsun, İlhan abi’sine yaptığı periyodik ziyaretlerden sonra, “abi”nin son olaylar hakkındaki değerlendirmelerini aktarıyor, biz de faydalanıyoruz.
Son durum şudur:
İlhan abi’nin kafası karışmış.
Öyle böyle değil, bayağı karışmış.
Hatırlarsanız, önceki ziyaretlerden birinde, Hikmet Çetinkaya’ya, “irtica tehdidi” konusunda geldiği son noktayı iletmişti... “Yahu Hikmet, şu irtica işini biraz abarttık mı, ne? Ben Türkiye’de bir din devleti kurulacağına inanmıyorum artık... Bunu, yılbaşı gecesi televizyon izlerken bir kez daha anladım” mealinde şeyler söylemişti.
İsterseniz, önce “abi”nin sağlık durumuna bir göz atalım.
Tedavide gelinen nokta iyi...
Doktor yeni bir ilaç vermiş, fizik tedavinin de aksamadan devam etmesi gerektiğini söylemiş, isabetli olmuş.
Zira İlhan abi kendisini “eskisinden daha iyi” hissediyor.
Doktoru izin verirse bu hafta içinde gazeteye gidecek. “Çocuklarımı özledim” diyor.
Kardeşi Ülfet Hanım, “daha değil” dese de, İlhan abi “çocuklarını” görmekte kararlı...
Hadi inşallah...
Hayırlısıyla tedavisini tamamlasın, hayırlısıyla ayağa kalksın, Ülfet Hanım’ı atlatabilirse gidip “çocuklarını” görsün, bir güzel ülfet etsin, daha çok konuşuruz, bu tekne daha çok su kaldırır...
Hikmet Çetinkaya, “Yağmurlu ve ılık bir İstanbul sabahında” İlhan abisine gidiyor. Yola çıkmadan önce de dersini çalışıyor; gazeteleri okuyor, televizyondan haberleri izliyor, filan...
İstanbul yağmurludur...
Hava ılıktır...
Hikmet kardeşimiz istim üstündedir, ama...
Sanmayın ki hep böyle romantiktir. İcabında muzır ve espritüel de olabilmektedir...
İşte bizi gülmekten yerlere seren bir Hikmet Çetinkaya esprisi: “12 Eylül’de Kenan Evren’i alkışlayanlar, darbeci paşalara ‘imam bayıldı nasıl yapılır’ tarifi yapanlar, bugünlerde sapına kadar demokrat ve özgürlükçü kesildiler. Her neyse!”
Evet, her neyse...
Bundan sonrasını bizim ferasetimize bırakıp yola koyuluyor ve hayırlısıyla İlhan abi’nin evine vasıl oluyor.
İlhan abi’nin bugünkü mönüsünde “Balyoz Darbe Planı” var.
Hikmet Çetinkaya noktasına virgülüne kadar aktarmış ama, ben uzatmak istemiyorum.
Din devleti tehlikesini “artık” ciddi bulmayan İlhan abi, “askerin eleştirilebileceği” fikrini de keşfetmiş... “Eleştirelim ama saldırmayalım” diyor.
Bir de inancı var: Darbeler dönemi kapanmıştır.
Bunu da Ali Baransel’in bir açıklamasına dayandırıyor ve aynen şunları söylüyor: “Darbeler dönemi artık bitti. NATO’suz ve ABD’siz darbe yapılmaz. Darbe geliyor diyerek siyaset yapanlar, önce şu demokratik açılımı yapsınlar, görelim. 12 Eylül askeri faşist döneminde çıkarılan Siyasi Partiler ve Seçim Yasası neden değiştirilmiyor?”
NATO’suz ve ABD’siz darbe yapılamayacağı için mi, İlhan abi bir zamanlar, ABD Başkanı George Bush’u “Türkiye’nin kaderine el koymaya” çağırıyordu?
Bu yüzden mi “laikliğimizin” ABD’ye emanet olduğunu söylüyordu?
Bu yüzden mi Hudson senaristlerine selam gönderiyordu?
Hikmet Çetinkaya’nın dediği gibi, her neyse...
Her neyse, karıştırmayalım...
İlhan abi zaten yeterince “kafası karışık” bir görüntü veriyor...
Ortada Ergenekon ve Balyoz günceli dururken, neden “12 Eylül askeri faşist dönemine” sardırdığına da başka bir zaman bakalım...
Bakalım bunun arkasından ne çıkacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.