Deve-Kuş-Baykal-Meclis
Ben, gerçekten CHP lideri Baykal'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni nereye koyduğu konusunda bir karar verebilmiş değilim. Tabii, bu önemli mi diye sormak mümkün.
Ama bir ana muhalefet partisi liderinin, TBMM ile ilgili duruşunun netleşmemesi anlaşılır bir iş değildir.
Çünkü iktidar olmak da, ana muhalefet olmak da, parlamentodaki durumla ilgilidir.
Parlamento ile ilişki açısından hem kuş hem deve olmak söz konusu olamaz.
Uç deyince deve, yük taşı deyince kuş... Bu, oportünist bir tavırdır ve parlamento ile ilişki söz konusu olduğunda bu oportünistçe tavır, çok çarpık durur.
Ben, Baykal ile ilgili neden böyle bir duygu yaşıyorum? Baykal ne yapıyor ki, böyle düşünmek zorunda kalıyorum?
Baykal şunu yapıyor:
Meclis'te grubu var. Meclis çalışmalarına katılıyor. CHP grubu gerektiğinde gensoru önergesi veriyor, kanun yapımında rol alıyor, Anayasa Mahkemesi'ne dava açıyor vs. Yani bir ana muhalefet partisi Meclis'te hangi haklara sahipse onu kullanıyor.
Ama gelin görün ki, Anayasa değişikliği söz konusu olduğunda, Sayın Baykal'ın birdenbire kimyası değişiyor.
Kimyası değişiyor ve bu defa neredeyse Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasa yapma meşruiyetini sorgulayacak bir tavrın içine giriyor.
Anayasa değişikliği söz konusu olduğunda bir süredir seslendirdiği söylem şu:
-Meclis'in çoğunluğu AK Parti'de... AK Parti ise Anayasa Mahkemesi'nde yargılanan ve laiklik karşıtı eylemlerin odağı suçlamasına hedef olan bir parti. Bu partinin çoğunlukta olduğu Meclis'te, laikliği ana ilke olarak kabul eden bir anayasada değişiklik yapılabilir mi?
Ne demek istiyor Baykal?
Bu Meclis'in eline anayasa değişikliği emanet edilemez!
Baykal, şimdi AK Parti çoğunluğuna, bir de BDP'yi ekliyor. "O da kapatılan bir partinin devamı... AK Parti ile BDP'nin işbirliği ile yapılan bir anayasa değişikliği meşru olur mu?"
En son konuşmasında CHP lideri, Meclis'i kediye, Anayasa ve yasa değişikliklerini de ciğere benzetti ve "Ciğer kediye emanet edilir mi" diye sordu.
Bu tavır, açıkça Meclis'in meşruiyetini sorgulayan bir tavırdır.
Bu tavrın altında, çok rahatça Meclis'i ilgaya teşebbüs edecek bir darbeci zihniyetin de imzası olabilirdi.
Ya da şöyle söyleyeyim:
Darbeci kadrolar da, bugüne kadar hep böyle bir gerekçeyi kullandılar.
Aslında, Baykal'ın, son demecinde bu değerlendirmeyi yaparken kullandığı malzemeler, Meclis'e karşı derin bir kışkırtıcılığı da ihtiva ediyor.
Ne diyor son demecinde Sayın Baykal?
"Anayasa değişikliğini hükümet iki nedenle isteyecektir. Kendine göre hukuk, mahkeme, adalet isteyecek. Hukuku tamamen teslim almak için isteyecektir. İkincisi de askeri dövmek için."
Şu sözlere bakınız.
Hukukçulara ve askere yönelik bundan daha derin bir kışkırtma olabilir mi?
Sonuçta anayasa değişikliği yapılacaksa bunu Meclis yapacak.
Evet, Başbakan'ın söylediği gibi "HSYK bir yasama organı değil."
Asker yasama organı değil.
Hükümet de yasama organı değil.
Hükümetin hiçbir tasarısı tak-şak yöntemi ile geçmiyor Meclis'ten.... Meclis'te komisyonlar var, genel kurul var, yani anayasa veya yasalar, defalarca süzgeçten geçerek oluşuyor.
Aynı şekilde hükümetin hiçbir icraatı, yargı denetimi dışında değil.
Bu durumda ne olacak?
Hep soruyorum:
Sandıktan CHP'nin kafasına uygun bir tablo çıkmadığı takdirde, o Meclis yasama görevini yapamayacak mı? Yapmamalı mı? Bu, fiilen Meclis'in görevini yapamaz hale getirmek değil mi?
Ya da halk, CHP çizgisinde bir Meclis oluşturmak zorunda mı?
Kaldı ki, Anayasa değişikliğinde, bir de halkoyu enstrümanı var.
Yani belli sayıda oyla Meclis'ten geçmeyen anayasa değişikliklerini halk oyuna sunma zaruretini getirmiş Anayasa... Diyelim Meclis'ten, sizin benimsemediğiniz bir anayasa değişikliği geçti ve halkoyuna sunuldu.
Çıkarsınız halkın önüne ve düşüncelerinizi en açık şekilde anlatırsınız.
Baykal'ın kendi meramını anlatma gibi bir sorunu yok. Ama ortada inandırıcılık sorunu varsa... Halkın beklentileri ile uyuşamama gibi bir zaaf mevcutsa...
Onu tedavi edecek bir şey yok kimsenin elinde...
Mevcut halkı ortadan kaldırıp yeni bir halk getirmek...
Belki CHP bunu istedi taa on yıllar öncesinden bu yana... Ama olmuyor işte...
Bu halkla iş göreceksiniz, demokrasi bu.
Onun da yolu, bu halk ile barışmak... Ona kendinizi sevdirmek... Onunla iletişim kurmak. Onun değerler dünyasına ulaşmak, o değerlerle buluşmak...
CHP'nin asıl sınavı orada...
Baykal, Başbakan'a yönelerek ne diyor; "Referandumla sen oylanacaksın. Halk sana kal veya git diyecek."
İyi ya işte, halkla buluş, Erdoğan'ı gönder. Halk sana "Git" diyorsa sen de git... Askeri, yargıyı kışkırtarak başka oyunlar içine girmek neyine! Olmuyor Sayın Baykal, olmuyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.