Kapatma
AKP’nin kapatılması için açılan davada tarafların ne söyleyeceği belli. Bir taraf bunun halk iradesine karşı bir davranış olduğunu, diğeri cumhuriyetin temel ilkelerini korumak için başka çare kalmadığını söyleyecek ama iş olacağına varacak.
Asıl sorunumuz siyaseti ideolojik bir duruş, hayatımızı bugüne kadar edindiğimiz değerler çerçevesinde yürütmekten ibaret saymamız. Bir ülkenin içinde, eğer başka herhangi bir güç müdahale etmiyorsa, halkın isteklerini yerine getirmek, onların istediği bir düzeni kurmak mümkündür ve iyidir. Ama her ülke, özellikle bizim gibi dünya dengeleri açısından önemli bir yerde bulunan ülkelerin sadece kendi tercihleri doğrultusunda yaşaması mümkün değildir. Başka bir deyişle yaşam biçiminizi belirlemekte dış politika bizi önemli ölçüde sınırlar.Yaşam tarzımız aynı zamanda uluslar arası politikayı etkiliyorsa en doğal hakkımız olan değerlerinizi korumamız mümkün olmaz.
Konumlarımız arasında bir benzerlik olmamasına rağmen, sadece dış dinamiklerin bir ülkeyi ne hale getirebileceğini anlatmak amacıyla Irak’ı örnek gösterebilirim. Dünyanın en büyük ve kaliteli petrol rezervlerinden birine sahip olmasına ve bunları kullanarak yüksek bir refah düzeyine gelmesi mümkünken Irak halkı hayatta kalabilmekten başka bir şey düşünemiyor.Onu bu duruma düşüren halkın kusurları değil kendi dışında oluşan şartlardır. Dış şartlar iyi değerlendirilmez ve uygun bir tavır sergilenmezse en masum ve doğal istekleri karşılamak mümkün olmadığı gibi can güvenliği bile sağlanamaz.
Türkiye için böyle bir riskin olduğunu düşünmüyorum. Sadece dış dinamiklerin rolüne işaret etmek istiyorum. Olayı analiz etmek için gelişmelerin bir projenin parçası mı yoksa doğal tepkilerin bir sonucu mu olduğunu bilmek gerekir. Geçmişte doğal tepkilerin sonucu saydığımız bazı olayların bir projenin ürünü olduğunu sonradan anladık. Bir sağ sol çatışması sandığımız 12 Eylül öncesindeki çatışmaların darbenin yolunu açmak için tezgahlandığını ve asıl amacın ülkemize yeni bir ekonomik model getirmek olduğunu geç fark ettik.
Şu anda karşı karşıya olduğumuz bölgesel sorun ABD’nin Ortadoğu politikasında ülkemizin nasıl bir rol oynamasını beklediğidir. Bu konudaki tavrımız siyasal olmaktan çok duygusal ve ilkesel bir niteliğe sahip. Yani haklı ile haksıza, bize yakın olanla uzak olana bakarak yönümüzü çiziyoruz ama bu siyasal anlamda güvenilmez bulunuyor.
ülkeyi yönetenlerin şöyle bir yol izlemesinin gerektiğini düşünüyorum: önce bölgenin geleceği ve bu konuda hangi ittifakları yapacağımıza karar vermeli, bu politikanın uygulanması için içerde hangi güçlerin desteğini sağlamak gerektiğini hesap etmeli ve buna uygun bir ideolojik tavır belirlemelidir. Yani baş örtüsü ve benzeri konulardaki tavrımız siyasal hedeflerimizi belirlememeli, öngördüğümüz politika bu konuya nasıl yaklaşacağımızı tayin etmelidir.
Olaylara haklılık haksızlık açısından bakmak, etkiye tepkiyle cevap vermek çıkmaz bir sokaktır. önümüzdeki büyük ufku duygusallıkla heba etmemeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.