Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Teşekkürler Abdurrahman Yalçınkaya

Teşekkürler Abdurrahman Yalçınkaya

Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın “kapatma davası haberleri beni üzüyor” açıklaması, beni sevindirdi.

Ben de tam, “Bu haberler başsavcıyı rahatsız etmiyor mu?” demeyi kuruyordum.

Hatırlayacaksınız, internet sitelerine düşen son ses kaydında, “yüksek mahkeme”de görevli bir yargıç, “Bunlar gemi azıya aldı... Ah, bir dava açılsa... Biz ne yapacağımızı biliyoruz...” gibilerden laflar ediyordu.

Bu ses kaydının, asker kökenli bir yargıca ait olduğu iddia edildi.

İddialara “yalanlamalar” geldi...

Sesin sahibi olduğu söylenen kişi sağa sola tekzipler yolladı...

Her kafadan bir ses çıktı ve mevzu karambole getirilerek kapatıldı.

Oysa, ortada ciddi iddialar vardı... Sesin sahibi olan zat, parti kapatma davalarındaki “organizasyonu” ele veriyordu. Meselenin üzerinde ciddiyetle durulmalı, ses kaydının doğru olup olmadığı araştırılmalıydı... Böyle bir organizasyon varsa, derhal açığa çıkarılmalıydı.

Herkes “suskunluğu” tercih ederken, Başsavcı konuştu...

Neyse ki konuşabildi...

Hürriyet’in Ankara temsilcisi Metehan Demir’i pek tutmam... Siyasi kavrayışını tehlikeli ve saplantılı bulurum... Ama gayretli bir habercidir. Geçen hafta, suskunluğuyla maruf Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’yı konuşturarak iyi bir işe imza attı.

Başlıkta, Yalçınkaya’ya teşekkür etmiştim...

Dikkat çekmek içindi bu...

Bence asıl teşekkürü Metehan Demir hak
ediyor...

Peki, neler söylemiş Yalçınkaya?

Mahut “organizasyon” iddialarına hiç girmemiş... Kendi havasında.

Maddeler halinde sıralayarak aktarıyorum:

BİR- Hukuka aykırı işlemler yapılmadıkça, görülmedikçe savcı, kamu adına hareket ederek, dava açma yoluna gitmez.

İKİ- Yeterli delil olduğunda dava açılır. Açılsa açılırdı. Bu benim iki dudağımın arasında olan bir şey değil. Siyasi partiler sicil büromuz çalışıyor. Habur yargılaması, Yargıtay dinlemesi, İlhan Cihaner’in soruşturması konusunda dosyalar istendi. Bunların hepsi üzerindeki inceleme sürüyor.

ÜÇ- Parti kapatma davaları kamu adına açılır, toplumun tümü mağdurdur, zarar görendir...

DÖRT- Parti kapatmaların TBMM iznine bağlanması, bu iznin yargısal bir denetime tabi tutulmaması, evrensel hukuk kuralları ve iç hukukla uyuşmamaktadır. Bu da hukuk devleti ilkesinin ihlalidir. Hukuk devletinde keyfiliğe yol açacak şekilde anayasa değişikliği yapılamaz.

Başsavcının söyledikleri özetle bu...

Demek istiyor ki, “Hukuk ihlali kapatma nedeni olabilir. İktidar partisi de, anayasa değişikliğine giderek hukuk ihlali yapmıştır.”

Yani?

Yani, “Dava açabilirim... Dava açarsam kimse kusura bakmasın” demeye getiriyor.

Kusura bakmazsa, ben de kendisine bazı sorular yöneltmek istiyorum:

Parlamentodan daha üstün bir “yasama erki” var mı ki, yasama yetkisini kullanan parlamenterlerin davranışını bir partinin aleyhine “kapatma gerekçesi” yapabileceğinizi ima ediyorsunuz?

Sicil büronuzun projektörleri neden sadece iktidar partisinin üzerinde? Bu memlekette başka parti kalmadı mı? Sicil büronuz, yöneticilerinin büyük bölümü “darbecilikten” yargılanan parti hakkında da “sicil” tutuyor mu?

Yabancı bir vakıftan para aldığı iddia edilen CHP hakkındaki meşhur incelemeniz ne oldu? Üzerinden 500 gün geçtiği halde ses seda yok...

Son soru da şu olsun:

Laikliğe yönelik tehditler karşısında bu kadar hassassınız da, demokrasiye yönelik tehditler karşısında neden kılınızı kıpırdatmıyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi